§» -"Barışmak istemedin..." -"İstedim..."

165 16 16
                                    

Ürperip gözlerim birden Flyner’a kaydı. Umursamazca başını sallayıp korkuluklardan uzaklaştı. Dairenin girişine doğru yürüdü. Umursamamıştı cidden! Yumruklarımı sıkıp omzumdaki saçlarımı geriye attım. Bu konuşmayı sonlandırır sonlandırmaz yanına gidecektim.

 “Şaka yapıyorsunuz değil mi?” Dedim dalga geçercesine. Onlardan birini seçmemi beklemeleri cidden dalga geçilecek türdendi.

“Hayır.” Dedi Dean. “Şaka yapacağım bir konu değil bu. Sadece senin iyiliğini istiyoruz…”

“Size inanamıyorum. Hiçbirinizi seçmeyeceğim. Saçmalamayın!” Diye itiraz ettim.

“İnanmaman için bir sebep yok… Sadece partner gibi gözükeceğiz. Kendine birini bulduğunda bu oyunu sonlandırırız. Bizi yanlış anlama lütfen.”

“Yanlış anlamamak mı? Neden en başından beri hiçbir bağlantımız olmadığı halde beni düşünüyorsun, Dean?” Dedim söylediklerimin nereye gideceğini önemsemeden. Gözlerinde bir hüznün oluştuğunuz fark ettim. Hayal kırıklığıyla başını öne eğdi.

“Çünkü…” Avian elini Dean’ın omzuna koyup konuşmasını engelledi. “Boş ver. Bunu söylemenin bir yararı olmayacak.” Diye fısıldasa da söyledikleri gayet net anlaşılıyordu. Gözlerimi üçünün de üzerinde gezdirdim. Dean birkaç saniye bekledikten sonra başını salladı. “Tamam. Ortamı germenin anlamı yok. Kararını verdiğinde bize söylersin. Sadece dalga geçmediğimizi bilmeni istiyorum. Görüşüz.” Yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi. Arkasını döndü ve kardeşlerini beklemeden yürümeye başladı. İkizler de beni yalnız bıraktıklarında derin bir nefes verdim.

Burası çok garipti… Daha önceden tanıdığım ikizler bile, anlaşmada mutlu olmamı sağlayacak partnerim olmak istiyordu… Sarayın karanlık atmosferinden bunaldığım kadar bundan da bunalmıştım. Baş hizmetçinin ne konforu vardı da herkes beni kullanmak istiyordu?

Aklıma Flyner gelince daireye doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp karşımda mumlarla aydınlatılmış merdiveni görünce bir an durakladım. Bu merdivenlerin devamında şu ana kadar hiçbir olumlu anıya sahip olamadan ayrılmıştık… Daha doğrusu suçum olmadan terk edilmiştim. Elimi mumlarla süslenmiş tırabzanlarından birinin üzerinde gezdirdim. İlk gördüğüm andaki halinden hiçbir farkı yoktu… Ahşabının üzerine oyulmuş işlemeleriyle göz kamaştıracak şekilde özel gözüküyordu. Siyah rengin kasvetini saymazsak devamının bir otel odasına açılacağını düşündürüyordu insana… Gerçi dairenin de otel odasından bir farkı yoktu.

Fazla gürültü yapmamaya çalışarak yukarı çıktım. Amacım ses çıkarmamak olsa da topuklu ayakkabılarım buna pek el vermiyordu. Attığım her adım ile o alışılmış ses, çok da dolu olmayan dairede yankılanıyordu.

Son merdiveni de tırmandıktan sonra ilerleyip boş salondaki L koltuklardan birine oturdum. Sırtımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapadım. Flyner odalardan birinde olmalıydı. Acaba onunla normal hayatta karşılaşsaydım nasıl bir ilişkimiz olurdu? Büyük ihtimalle birbirimize hiç şu an baktığımız gözle bakmazdık. Bir ilişkimiz olacaksa da şu ankinden kat kat daha geç olurdu… Terk edilmekten korktuğumdan ondan kaçardım. Neden böyle yaptığımı sorana kadar da böyle devam ederdi. İtiraf eder nedenini söylerdim. Mektuplardan bahsederdim. Belki bana inanmaz sadece onu istemediğimden böyle sonlanacağını uydurduğumu düşünürdü. En başından ortaya çıkan güven eksikliğini fark ettiğimden söylediğini kabullenir ve gerçek anlamda ondan kaçardım.

Ya da mektuplar gelse de bana inanacağını söyler güvenini kanıtlardı. İlk mektup geldiğinde de onu yırtıp atardı.

Ama bunlar sadece bir hayaldi. Şu ana kadar beni sevdiğini hiç söylememişti. Belirsizlikten oluşan umutlarım beni hayal kırıklığından başka bir şeye uğratmazdı. Sadece yokluğunda şimdi olduğu gibi acı çekerdim. Artık bir partneri olduğunu ya da beni kullandığını bildiğimden, ona karşı hissettiğim en ufak histen bile nefret ediyordum. Diğer herkes gibi imkânsızı istiyordum. Buradan beraber kurtulmayı hayal etmek gibi…

§» Nightmare (§» Kabusum)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin