§» "Sen lanet olası dönek pisliğin tekisin!"

208 20 5
                                    

Gözlerim yeşil gözlerini bulduğunda ne tepki vereceğimi şaşırdım. Onun burada olduğunu görmek çok güzel bir şeydi. Ölmemişti. Benim yüzümden kendinden vazgeçmemişti.  Ağlama, kahkaha atma, boynuna sarılma isteğiyle dolup taşmaya başlamıştım. Ama bir tarafım da bana bunları yaşattığı için ona kızmalısın diyordu. Da... Onun ne suçu vardı ki? Hepsi o lanet kabus yüzündendi.

"Flyner." Diye fısıldadıktan sonra nereden bulduğumu bilmediğim bir enerjiyle boynuna atladım. "Yaşıyorsun!"

"Yaşamamam için bir sebep yok!" Dedi soğuk bir sesle. Kavgamızı benim aksime unutmamıştı. Kırılan taraf o olmuştu zaten...

"Ben intihar ettiğini sandım. O boş ilaç şişesini görünce. Boş bakışların. Ah, çok korkunç bir kabustu!" Dedim zorla. Beni kendine çekip iyice sarıldıktan sonra saçlarımı öptü.

"Merak etme. Küçük şımarık bir çocuğun sözleri yüzünden hayatımdan vazgeçemem. Şu an o kadar değerli biri yok benim için..." Dedi. Söyledikleri rahatsız hissetmeme neden olmuştu.  Neyi ima etmeye çalışıyordu ki? Teklifini güvende olmak için kabul ettiğimi düşünüyordu, anladım. Ama bu beni incitmesi için yeterli bir sebep değildi bence. İttirip ondan uzaklaştım. "Haklısın. Senin gibi biri için endişelenmemeliydim." Dedim ve arkamı dönüp odadan çıktım. Bana değer vermediğini söyleyen birini incitmemek için özen göstermeyecektim.

Yürüyüp koltuğa oturdum. Arkamdan geldiğini hissetmiştim. Koltuğun arkasından atlayıp yanıma yerleşti. "Seni kırdım sanırım. Ama nasıl hissettiğimi anlamanı istedim." Dedi.

"Seni özellikle kırdığımı mı düşünüyorsun? Böyle bir şey yapmam için bana bir sebep ver lütfen." Derken ondan biraz uzaklaştım. "Öyle mi?" Deyip kulağıma doğru eğildi. "Madem ilişkimiz çıkar ilişkisi o zaman beni sakın bırakma. Seviyemin düşmesini istemiyorum." Diye fısıldadı alakasız bir şekilde.

"Bak ben öyle bir şey söylemedim. Hem seviyenin düşmesi de ne demek?" Diye itiraz ettim. Normal bir şey söylemişim gibi doğrulduktan sonra omuz silkti. "Benim dışımda birini seçersen seviyem düşer ve seçtiğin kişi benim eski konumuma yükselir."

"Eski konumun?"

"Senin sevgilin olabilecek izne sahip olur yani." Dedi.

"Ben böyle bir şey istemiyorum!" Diye bağırdım. "Anlamıyorsun değil mi? Sinirle söylediğim bir söz için bu kadar abartılacak bir şey yok. Seni istemeseydim teklifini kabul etmezdim. Dean ve uydurduğu yalanları umurumda değil." Dedim ve ciddi anlamda sinirle daireyi terk ettim.

               Balkona çıktığımda havanın aydınlandığını fark ettim. Aydınlık? Demek burada da gerçek anlamda ışık olabiliyordu.

               Ellerimi gözlerime siper ederek korkuluklara doğru ilerledim.  Bu manzara aydınlıkken daha güzeldi. Huzur vericiydi de.  Yaşadıklarımı düşünmemi gerektiren hiçbir şey yoktu. Bana o mektupları, Flyner'ı, burada mecburen kalmamı, Dean'ı hatırlatmıyordu. Bir saniye. Bunları fark ettiysem demek ki düşünüyordum. Ah, ne saçmalıyordum ben!

               Gözlerimin zor da olsa ışığa alıştığına emin olduktan sonra ellerimi başımın üzerinde çekip korkuluklara yasladım. Altımızda ne vardı acaba? Burası balkon gibi bir çıkıntı mıydı yoksa... Başka seçenek yoktu ki. Tamam, kabul ediyorum. Aşağı bakmak için bahane arıyordum.

               Biraz daha sıkı tutunup aşağıya doğru eğildim. Ama göremiyordum. Biraz daha... Biraz daha... Elimin kaymasıyla bir çığlık attım. Olacağı buydu. Düşüyordum işte. Bir saniye! Düşmüyordum. Olduğum yerde duruyordum. Hareket etmeye çalıştım. Ve belimi saran kolları fark ettim.

               Zor da olsa doğrulduktan sonra teşekkür etmek üzere arkamı döndüm. Dean'la göz göze gelince tüm enerjimi kaybettiğimi hissettim. Teşekkür mü? Hem de Dean'a!

"Sence de bir teşekkürü hak etmedim mi?" Diye sitem edince gözlerimi kaçırıp zor da olsa birkaç kelime mırıldandım.

"Ne bu soğukluğun?" İtiraz edince bakışlarımı yüzüne sabitledim.

"Bunu birkaç gün önce beni azarlayıp 'ne istiyorsan onu yap, umurumda değilsin." diyen biri mi söylüyor?" Dedim iğneleyici bir tonla.  Ofladıktan sonra korkuluklara yaslandı. İçimden 'Dikkat et düşersin.' diye uyarmak gelse de bir şey söylemedim. Umurunda değilsem o da benim umurumda değildi.

"Uydurduğum yalan ha? Seni korumayı bıraktığım anda kabus görmeye başladın. Ben uyandırmasaydım daha da devam edecekti." Dedi. Flyner'a söylediklerimden bahsediyordu da o nereden biliyordu ki? Daha on dakika önce olmuştu olay...

"Sen mi uyandırdın? Uyandığımda yanımda değildin." Dedim ona minnet duymamak için yollar ararken.

"Evet. Kabusuna girdim. Flyner'ı bu kadar çok önemsediğini gördükten sonra seni tekrar korumaya karar verdim." Dedi alaycı bir gülümsemeyle. Tabi göz kırpmayı da unutmadı.

"Sen lanet olası dönek pisliğin tekisin." Dedim ve gülerek ona sarıldım. Şu an Flyner'dan sonra mutlu hissedebileceğim tek yer buraydı. Ve sevgilimin yanına da gidemeyeceğime göre... Gülümsememin solmasına istemeyerek izin verip gözlerimi yumdum. 'Özür dilerim sevgilim. Seni incitmek istememiştim.' Diye geçirdim içimden. 'Seni seviyorum Flyner.'

Sanırım bu doğru düzgün yazdığım ilk bölüm oldu asdasd. Okuduktan sonra vote lamayı unutmayın lütfen. ^^ Ayrıca Ruh Düğümlerine yb ekledim ona da bi bakın derim. :D 

§» Nightmare (§» Kabusum)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin