"Akşam yemeğini beraber yiyelim mi?" Diye daldı içeriye Flyner. 1 haftadır hastalıktan kurtulma mücadelesi vererek zaturre olma riskini atlatmış, en azından ayağa kalkabilecek duruma gelmiştim. Aslında Dean'la olan maceramız iyi de olmuştu. Ateşim azalmadan yattığım iki gün içerisinde Flyner yanımdan hiç eksilmemişti. Kendime geldiğimde de beni istirahate zorlamıştı. Sanki gerek vardı... Flyner beni ufaltmayı sevse de ben çocuk değildim!
Beraber olduğumuz süre zarfında onu inceleyecek bolca zaman bulmuştum. İlk gördüğüm günden bu yana kumral saçları uzamıştı. Yeşil gözlerinin altı morarmıştı. Nedeninin bütün gece beni beklemesi olduğunu tahmin edip yalnız kalabileceğimi söylesem de "Güvende olmanı istiyorum," diye sitem etmişti nedense...
Artık yakası açık siyah gömlekle ceket giymiyordu. Ne de olsa baş hizmetçinin partneri değildi artık. Onun yerine kolsuz bir tişört üzerine siyah kapüşonlu bir hırka ve siyah düşük bel bir pantolon giyiniyordu. Bunu nasıl yapabildiğini bilmiyordum. Diğerleri gibi giyinmemek sorun çıkarır diye düşünmüştüm oysa.
"Bilmiyorum, hastayım ben...' Diye dudak sarkıttım. Hevesli kız rolünden sıyrılmanın en iyisi olacağına karar vermiştim 1 haftada.
Gözlerini kısıp eliyle saçlarını anlından ittirdi. "İşte sana bu yüzden ufaklık diyorum, ufaklık." Dedi alayla. Dil çıkardım ve arkama yaslandım. Tamam, öyle olsun! Madem gözünde çocuktum o zaman çocuk gibi davranırdım!
"Peki, ben de Lyan'la yerim..." Dedi ve omuz silkip odamdan çıktı. Kaşlarımı çatıp biraz arkasından baktıktan sonra üzerimdeki siyah battaniyeyi ittirip bacaklarımı aşağıya sarkıttım. Birkaç gündür ihtiyaçlarımı karşılamak için attığım birkaç adım dışında hiç yürümemiştim. Flyner sayesinde...
Bileklerimde, fırfırlı, çocuksu siyah çoraplı ayağıma ayakkabıları geçirdim. Flyner'ın, henüz kurcalamaya fırsat bulamadığım dolabımdan seçtiği 'en rahat (!)' Kıyafetler vardı üzerimde. Kalçalarımdan 5-6 parmak aşağıda biten, uçlarından ince ipler sarkan siyah eteğim; askılı, bol, göğüs kısmında dağınık pullarla süslenmiş, eteğimin içine bol bir şekilde sokarak giyindiğim siyah tişörtümü... Saçlarım açıktı ve kurdeleleri yoktu. Flyner'ın nasıl o kadar uyumsuz giyinebildiğini sorguluyordum ama ben de pek farklı sayılmazdım. Kıyafetlerimde sorun yoktu ama önlüğümü ve kurdelemi takmalıydım...
Kısalığı yüzünden, istirahatim boyunca üzerime battaniye örtmek zorunda kaldığım eteğimi hafif düzeltip ellerimi yanlarıma koydum. Bacaklarımın çok güçsüz olduğundan emindim. Üstelik 15 cm topuklular da işimi pek kolaylaştırmayacaktı. Yalın ayak da ayağa kalkmayı deneyebilirdim ama sadece bir mum ile aydınlanan odanın zeminine basmak hiç istemiyordum.
"Cidden o ayakkabıları giymeyi düşünmüyorsun değil mi?"
"Sen gitmemiş miydin?" Dedim aksi bir sesle kapıya bakmadan.
"Çıkar şunları..." Deyip tam karşımdaki dolaba doğru yürüdü. Kapağını açıp biraz bakındıktan sonra eğilerek aşağıdaki raflardan bir çift ayakkabı aldı.
"Şu dolabı da benden başka herkes kurcaladı." Diye mırıldanıp, etrafında dönünce kumral saçlarımdan birkaç teli tarafından kapanan yeşil gözlerine baktım. Yanıma gelip ayakkabıları bir 'giy' emriyle önüme bıraktı.
"Sen Lyan'ın yanına gitmiyor muydun?" Dedim huysuzlanarak.
"Hayır, gitmiyordum. Her türlü yemeği beraber yiyeceğiz zaten. Şimdi çocuk gibi davranmayı kes ve giy şunları. O işkence aletleriyle yürüyebileceğini sanmıyorum." Başımı iki yana salladım ve kollarımı kavuşturdum.
"Lakabıma yakışır şekilde davranıyorum işte." Dedim. Yüzüne alaycı bir gülümseme yayılırken gözlerini gözlerime kilitledi.
"Ufaklık?" Dedi sorarcasına.
"Evet, aramızdaki 3 yaşı büyütme şeklin..." Diye mızmızlandım.
"Çocuk gibi davranıyorsun, bende sana ufaklık deme isteği uyandırıyorsun ama." Alaycı gülümsemesi yüzünden eksilmemişti.
"Çocuk gibi davranmayı bırakırsam bana ufaklık demekten vazgeçecek misin?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Sana ufaklık yerine nasıl seslenmemi istersin?" Dedi karşılık olarak o da. Ağzımı tam konuşmak için açacaktım ki ne diyeceğimi bilmediğimi fark ettim. Çünkü hala aramızdaki şeyin bir ismi yoktu. Arkadaşlık mı? Daha farklı bir şey mi? Biz ikisi de değildik.
Yeşil gözlerine baktım. Hislerimi ve hislerini bilmiyordum. Artık ona olan ilgimin sebebinin sadece inat olduğuna da inanamamaya başlamıştım. Sadece bundan ibaret olamazdı... Değil mi?
Bakışlarımı kaçırıp ayakkabılardan kurtuldum ve yere bıraktığı siyah, burun kısmına hafif pul serpiştirilmiş babetleri giyinip ayağa kalkmaya çalıştım. Güçsüz bacaklarım dengemi sağlayamayınca Flyner nazikçe kolumdan destek verdi. Eline baktım ve hemen ondan uzaklaştım. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum ama gitgide gerginleşen bu ortamda durmak istemediğim kesindi.
Yalpalamamı önemsemeden hızlıca kapıya ilerlemeye çalıştım. Tutulmuş bacaklarımla pek kolay olmasa da adım atabiliyordum.
"Her zaman işleri zorlaştırmak zorundasın değil mi?" Diye sızlanıp kapıya doğru ilerledi.
Yanımdan geçip gitmesini ve tanıştığımız ilk andan itibaren olduğu gibi yeni bir küslüğün başlamasına izin vermesini bekledim. Fakat tam aksine odada kaldı. Ben omuzlarımdan tutup hızlıca çevirdi ve sıcak göğsüne yasladı.
"Yine tartışıyoruz..." Diye mırıldandı kulağıma yakın şekilde. Bedenimi çevreleyen kollarının samimiyetinden içten içe hissettiğim memnuniyeti pek de ses tonuma yansıtamayarak "Evet, yine..." dedim.
'Sana ufaklık demeyeceğim. Bu işin sonu belli olana, sen isteyene kadar sadece Eryxn diyeceğim." Dedi.
"Söz mü?" Dedim. Tebessüm etti.
"Çocuk gibi davranmadığın sürece söz." Dedi. Birkaç saniye düşündükten sonra gülümseyip ben de kollarımı ona sardım. Ortada 'biz' diye bir şey yoktu. 'Sonuç'un o yönde olacağı da belli değildi ama dediğim gibi yanındayken mutlu hissetmeye başlamıştım.
Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmak için ağzımı açmıştım ki benden önce davrandı: "Daha ne kadar sarılmayı düşünüyorsun?"
Selam sevgili okuyucularım Belki bütün kış hiç eklemem demiştim ama yazmadan duramadım. İleriki bölümler için bir söz veremem. Ama eklemeye çalışacağım. Okulda derslik sistemi olduğundan sınıftan sınıfa dolaşmakla geçiyor molalar. Evde de zaman bulamıyorum. Sonuç geç bölüm Her neyse sanırım ilk mutlu biten anıları oluyor. Keyfini çıkarın kansksna Yazım hatalarım için kusura bakmayın. Telden yazdığım için pek kontrol edemedim... Herkese iyi bayramlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
§» Nightmare (§» Kabusum)
RomanceHer seferinde bir hataya düşüp birine aşık oldum. Ama eninde sonunda o mektup geldi, ardından sevgilim beni terk etti. Aynı sahneleri tekrar tekrar yaşadım. Ağlamam bir şeye fayda etmedi hiçbir zaman. Çünkü yine aynı şekilde bitmişti ve bir sonraki...