"Bekleyeceğim.
Zira güzel şeylerin gelişi daima gecikir..."
⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫⚫
Mutlu olmak istiyordum,hem de o kadar çok mutlu olmak istiyordum ki!
Ayaklarım mutluluktan yere basmasın istiyordum,üzüntünün ne demek olduğunu bilmeyeyim istiyordum.
İşte tam da her şey burda başlıyordu,istemekle.
İstemek.
Dilemek.
Dua etmek.
Ama ben inanıyordum elbet bir gün mutlu olacaktım.Ben Allaha inandıkça mutluluğun olduğuna da inancım hep olacaktı.
Çünkü Allah dua edenlerin ve sabredenlerin hep yanındaydı,şah damarından bile yakındı.
Aynadaki halime somurtarak bakarken içeriye annem girdi."Ah benim güzel kızım,kime çektin acaba sen!"annemin dediklerine yüzümü buruşturdum.
Dizlerimin bir santim yukarısında biten siyah elbisem her ne kadar kabul etmesem de beni oldukça güzel gösteriyordu.
Elbise siyah düz ve oldukça dardı.Şimdiden içinde boğulmaya başlamıştım.
Siyah topuklu ayakkabılarım ve düzleştirdiğim saçlarımla iyi görünüyordum.
Makyaj ise rimel,göz kalemi ve rujdan oluşuyordu.
Göz kalemini gözlerimin altına sürmüştüm çünkü üstüne sürmeyi kendime yakıştırmıyordum.
Tam kapıdan çıkacağımız zaman annemin elini tuttum."Anne,lütfen yapma.Ben evlenmek istemiyorum,daha çok gencim hem ben o adamı sevmiyorum ki!"gözlerim dolu dolu anneme bakıyorken annemden bir acıma belirtisi istedim.
Belki bana acırdı evlenmeme izin vermezdi."Sakın ağlama,makyajın bozulur!"annemin kolumdan tutup merdivenlere yönlendirmesiyle pes ettim.
Ne olacaksa olsundu artık,bu saatten sonra ne ben başkasına yalvarırdım ne de kendimi kurtarırdım.
Gücüm tükenmişti artık,halim yoktu savaşmaya.
Aren olsaydı çekip alırdı beni bu aç kurtların arasından.
Aren olsaydı ben onunla evlenirdim,ondan çocuklarım olurdu.Bu sadece bir sözleşme evliliği olacaktı ve ben mesleğimi elime aldığımda ilk işim bu adamı boşamak olacaktı.
Salona geldiğimizde herkesin geldiğini gördüm."Kusura bakmayın,kızım biraz süslü de."annemin yüzündeki sahte gülümsemesine ve dediklerine hayretle baktım.
Hiç kimseyi umursamadan gözlerimi devirdim.
Gözlerim Barlasa takılınca ağzım açık kaldı.
Bu herif bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı!
Dışı kadar içi de güzel olsa keşke.Siyah kot pantolonunun üstüne koyu lacivert bir gömlek giymişti ve saçlarına hiç dokunmadığı dağınıklığından belli oluyordu.
Zaten ona en çok dağınık yakışıyordu.Bakıyorum da evlenmeyeceğim dediğin adama iltifatların bitmiyor!
İç sesime içimden büyük bir siktir çekip onu geldiği deliğe geri soktum.
Tam Yekta'nın yanına oturacakken annemin oraya oturmasıyla mecburen ben de tek boş yer olan Barlas'ın yanına oturdum.Burnuma mis gibi lavanta kokusunun gelmesiyle gözlerimi kapatmamak için kendimi zor tuttum.
Bu nasıl bir kokuydu böyle?
O...o kadar güzel kokuyordu ki bir an ona sarılıp onu derince solumak istedim."Ne o,etkilenmişe benziyorsun?"Barlas'ın kulağıma fısıldadıklarıyla irkilerek koltukta geri çekildim.
Bu adam hangi ara bana yaklaşmıştı,üstelik ortalıkta bizimkiler varken!"Kes sesini,rahat bırak beni!"onun duyacağı şekilde dişlerimin arasından tısladım.
Barlas'ın büyük bir kahkaha atmasıyla gözlerimi kocaman açarak ona baktım.
Kolunu omzuma atarak beni ayağa kaldırdı ve bahçe kapısına doğru ilerletmeye başladı.
Ben ise şaşkınlıktan hareket bile edemiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
Novela JuvenilHayatı yalanlar üzerine kurulmuş küçük bir kız çocuğu... Etrafında olan bitenlerden habersiz sadece kendi acısını sarmaya çalışan minik bir kız.O acısını tek başına sarmaya çalışırken etrafındakilerin ona oynadığı oyundan habersizdi.Nasıl haberdar o...