Üniversiteli olacaktık bu çok ilginç ve heyecan vericiydi. Tatilden döndükten sonra Serenayla hangi üniversiteye gideceğimize – hangi özel üniversiteye gideceğimize- karar verecektik. Yüzde bin beş yüz ihtimalle aynı üniversiteydi çünkü Serenay benim vazgeçilmezimdi. Serenay deniz kenarı istiyordu kesinlikle benim içinde büyük şehir olması gerekiyordu. Ankara ve Eskişehir elendi geriye isteklerimiz doğrultusunda ya İzmir ya İstanbul kalıyordu. Bizim kararsızlığımıza babam yetişti ve bize İstanbul Bilgi Üniversitesini önerdi. Bu fikri beğenmiştik. Artık İstanbullu olacaktık.. Yeni hayatlar.. Babamdan duyduğuma göre Kuzey’de İstanbul Yeditepe Üniversitesine karar kılmış. Aynı şehir farklı üniversiteler. Ne diyorsunuz unutabilecek miyim Kuzey’i (?)..
3 Eylül’de kayıtlar başlamıştı. Biz hemen ertesi gün İstanbul’a gittik. Beni araba tuttuğu için babamdan ve üvey annemden ayrı uçağa bindim tabi Serenay da beni yalnız bırakmamak için benimle birlikte uçağa bindi. Havaalanından bizi aldılar – saatleri ona göre ayarladığımız için sorun çıkmadı- Önce okula kaydolduk. Serenay’ın ve benim ailem hep beraber dolaşıyorduk. Kuzey’de yanımızdaydı. Babalarımız yurtta kalmamız gerektiğini düşünüyordu ama bizim itirazlarımız üzerine bizi kırmadılar. kampusün yakınlarında ki saygın bir işadamına ait siteden 3+1 daire satın aldılar. A Bloğun son katıydı. Bizi Serenay’ın annesiyle bir avm’ye bırakıp ev için alış-veriş yapmamızı söylediler. Evin büyük ihtiyaçlarını –mobilya,beyaz eşya- gibi Serenay’ın annesi Nilgün teyze almak için bizden ayrıldı Serenay ve ben ise önce pike takımları süsler saatler gibi şeyleri aldık. Sonra bir cafeye oturup Nilgün teyze’yi beklemeye başladık. Serenay’a ;
“bence üç odanın biri senin diğeri benim diğeri ise ikimizin ortak çalışma odası olsun”dedim.
“bana uyar” dedi.
“o zaman çalışma odamız için masa ve sandalyeleri internetten ben ayarlıcam annene mesaj at onları almasın” dedim.
“attım bile :D” dedi.
“sana sürpriz olmasını istiyordum ama SMEG’den kırmızı mini buzdolabı aldım çalışma odamız için” dedim.
“şaka yapıyosun süpperr” diye bağırdı.
Nilgün teyze yaklaşık 2 saat kadar sonra yanımıza bitkin bi halde geldi. Pizza yiyip kola içtikten sonra kendine geldi. Daha sonra annemleri aradık ve ne yaptıklarını sorduk. Kuzey de evde kalacakmış ama tek başına stüdyo dairede. Bizim eve çok uzak sanırım çünkü onun evi diğer –asya- yakadaymış. Onun kalacağı ev küçük olunca işi de çabuk bitmiş. Hemen onunla vedalaşıp yola çıkacaklarını söylediler. Konuştuktan bir – bir buçuk saat sonra yanımıza gelip bizi eve götürdüler. Sonra bizimlede vedalaşıp Antalya’ya döndüler. O gün Serenay’la bizim evimizde ilk gecemiz olacaktı. Eve henüz sadece balkon koltukları geldiği için dışarıda oturuyorduk.
“Serenay sence nasıl olacak geleceğimiz?”
“bilmem bence bunları düşünmek yerine anı yaşayalım ha?”
“mantıklı, hadi gözlerini kapat ve hayal et; bi gece bardayız okuldan çocuklarla sen bi çocukla aşk yaşıyosun ve sevgili oluyorsun sonra çocuğu eve atıyosun. Benden utandığın için ben dışarıda kalıyorum sonra Kuzey gelip beni alıyor ve onunla sarılıp yatıyoruz..”
“Eylüüüül mal mısın kızım sen saçmalama Kuzey yok eve erkek atmak yok sadece arkadaş var sevgilide yok. Aklını başına topla kızım”
“aman ya sende ne ana kuzusu çıktın, dediğin gibi olsun bakalım”
O geceyi o balkon koltuklarında geçirdik. Geceyi geçirmek için hiç de rahat değildi. Sabah her yerimiz kaskatı kesilmişti. Neyse sırayla eşyalarımız gelmeye başladı. Bizde ev dizayn etmeye başladık. Her iş bittiğinde mutfaktaki masaya oturduk ve sipariş verdiğimiz o kocaman pizzaları mideye indirdik. Yorgunluktan ölecektim sanırım yemeği yer yemez ortopedik yatağımda uyudum.
Ev sadece iki kişinin kalacağını düşündüğümüzde çok büyüktü. Yani salon fazlaydı. Oraya henüz mobilya da almamıştık. Balkonda sabah kahvelerimizi içerken oraya ne yapacağımla ilgili tartışmaya başladık. Sonunda uzlaşmaya vardık. Parti odası. Parti vereceğimiz zamanlar için harika olacaktı. 2 tane kırmızı L koltuk aldık. Salonun sadece beşte birini doldurmuştuk. Geri kalan kısımların bi kısmına yüksek yuvarlak masalar kaplıyordu kalan yere de mini bar yaptık. Ne kadar sık kullanırdık bilmiyorum ama salonumuz yani Parti odamız harika görünüyordu.
Bugün okullar açılmadan önceki son pazarımızdı. Liseden kalma kıyafetlerimin olduğu gardıroba şöyle bi göz attıktan sonra üşengeçlikten Serenay’a mesaj attım. O da benimle aynı fikirde olsa gerek ki kıyafet alış-verişine çıktık. Zengin olmanın iyi yönlerinden biri de istediğin zaman istediğin kadar alış-veriş yapabiliyorsun. Henüz buraya yabancı olduğumuzdan metro felan bize ters. Taksiyle ulaşım sağlıyoruz. Büyük bir AVM’nin önünde indik. O mağaza senin bu mağaza benim fellik fellik her yeri gezdik. Elimizde ki onlarca poşete aldırmayıp hala alış-veriş yapıyorduk. Açlıktan bayılmak üzereyken en üst kata çıkın KFC de midemizi mutlu ettik.
Eve geldiğimde önce dolabımdaki eski kıyafetleri seçtim aslında sevmediğim o kadar çok kıyafet yokmuş 9-10 parçayı çöpe bastıktan sonra yeniler dolapta kendine yer buldu. Ayakkabı eksikerimizin farkındaydık ama üstüne bir de ayakkabı için alış-veriş eklenirse yorgunluktan ölebilirdim. Başka bahara kaldı yani.
---------------------------------------------------------------------------------------------------Ne kadar uzun ne kadar kısa bilmiyorum ama ilham perileri kaçıyor arkadaşlar :) :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Bakış
RomanceHiçbir zaman Eylül gibi umutsuz olmayın bir sihirli değneğin sizi güzelleştirmesini de beklemeyin azmedince mutluluğa kavuşacaksınız.