19. Bölüm

2.5K 184 36
                                    

Full Araslı bir bölüm sizlerle..
İyi Okumalar :)









Aras Karayel'den

"Rüya!" elimdeki telefonu kulağımdan yavaşça indirip şok olmuş gözlerle merdivenden yuvarlanan Rüyaya bakakaldım.

"Alo? Aras, orada mısın? Neler oluyor?" telefondan gelen abimin sesini duyuyor ama bi tepki vermiyordum. "Aras? Herşey yolunda mı?" Rüya'nın bedeni merdivenlerin ucuna hareketsizce yığılınca, kendimi toparlayıp abime cevap vermeden telefonu kapattım ve hızlıca aşağı indim. Kumral saçları yüzünü kapatmıştı. Yanına çöküp saçlarını yüzünden çektim. Gözlerim ikinci bi şok dalgasıyla açılırken, kanayan başını ellerimin arasına aldım. "Rüya?" diğerleride koşarak yanımıza geldiğinde en az benim kadar şaşkın olduklarını anladım bişeyler söylediler ama bakışlarımı Rüyadan ayırmadım. Irmağında Rüya'nın yanına çöktüğünü gördüm. Bakışlarımı ona çevirdiğimde endişeli gözlerle arkadaşına bakıyordu.
"Rüya? Hadi, aç gözlerini." Yanağına hafifçe vurdum ama hiçbir tepki vermedi, bayılmıştı. "Aras!" Can beni omzumdan sarstığında kafamı ona çevirdim ama ellerim hala Rüya'nın yüzündeydi, soran gözlerle ona baktığımda onunda endişeli olduğunu gördüm. "Rüyayı hastahaneye götürmemiz lazım." başımı sallayıp onu onayladığımda, bi elimi başının altından diğerinide bacağının altından geçirip onu kucağıma aldım ve hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Dışarı çıktığımda diğerleride peşimden koşarak geliyorlardı. Can arabanın kilitlerini açtığında, Burak yanıma gelerek arka kapıyı açtı. Rüyayı arka koltuğa yatırdıktan sonra geri çekildim ve bizimkilere döndüm.

"Irmak sen Rüya'nın yanına geç." Irmak dolan gözleriyle kafasını hızla sallayarak arka koltuğa geçti ve kapıyı kapattı. Can'ın uzattığı araba anahtarını aldım ve şoför koltuğuna yerleştim. Burakta ön koltuğa geçtiğinde, arabayı çalıştırıp gaza yüklendim. Kolumdaki saate baktığımda dahaca 09:30 olduğunu gördüm. Can ve Ece de arkamızdan kendi arabalarıyla geliyorlardı. Akşam olduğu için yollar boştu ve rahatça ilerliyordum.

Normalde olsa hastaneyi bulmam zaman alırdı ama önceden buraya geldiğimizde, Burak üst üste çok yemek yediği için midesi bozulmuştu ve hastaneye gitmiştik, o yüzden nerede olduğunu biliyordum. Olduğumuz yere 25 dakika kadar uzaktaydı. Gözlerim arkada hareketsiz yatan Rüya'nın aynadaki yansımasına kaydı. Irmak, kafasını dizlerine koymuş arkadaşının saçlarını okşuyor ve ağlıyordu. Seda abla onu bize emanet etmişti ve daha tatilin üçüncü gününden kızın başına gelmeyen kalmamıştı. Birinci gün kaybolmuştu, şimdi ise merdivenden yuvarlandı. Benim yüzümden. Onu bırakmamalıydım.

Önceden geldiğim yolları ezbere giderken, büyük hastanenin kapısından hızlıca girdim ve frene basarak arabayı durdurdum, el freninide çektikten sonra hemen aşağı indim. Can ve Ece'ninde hemen arkamızda durduklarını göz ucuyla görürken, arka kapıyı açıp Rüyayı tekrar kucağıma aldım. Hızlı bi şekilde hastahanenin girişine ilerlerken diğerleride peşimizden geliyordu. Yüzüne baktım. Başının kenarını çarptığı için kanıyordu ve yanağından aşağı akan kan kurumuştu. Yutkundum.
Içeri girdiğimizde "Biri yardım edebilir mi!?" diye bağırdım. İki kadın hemşire yanıma doğru geldiler ve kucağımdaki Rüyaya baktılar "Ne oldu?"
"Merdivenden düştü, sonrada başını çarptığı için bayıldı." kadın başını sallayıp arkasındaki görevliye sedyeyi getirmesini işaret ettiğinde adam hızla sedyeyi önüme getirdi. Kucağımdaki Rüyayı yavaşça sedyenin üzerine bırakırken Irmak Rüya'nın elini kavradı ve ağlayarak hemşirelerle birlikte odaya ilerledi. Ben, Can, Burak ve Ece de onların peşinden gittiğimizde doktor "Lütfen siz burada bekleyin." dediğinde anlayış göstererek başımı salladım. Hemşireler içerideki Rüya'nın elini bırakmak istemeyen Irmağı çıkarmaya çalışıyordu ama o arkadaşının elini bırakmıyor aksine daha çok sıkarak onları reddediyordu. İşi zorlaştırmak istemediğim için Burak'a döndüm
"Git Irmağı çıkar odadan, doktorda işini yapsın."

Sin Fin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin