Uzaklar huzurludur....
***
"Yalan söylüyorsun abi! Sırf vicdan azabı çekmemek için yalan söylüyorsun"
Ayla'nın gözlerinde ki yaşlar bir bir akarken Fırat kardeşinin oradan kendini bırakma ihtimaliyle aklını yemek üzereydi. Ellerini saçlarına atıp hırsla dağıttı
"Yalan söylemiyorum!... Yalan söylemiyorum! .... Yalan söylemiyorum! "
Fırat'ta çıldırmak üzereydi. Artık, üzerinde birikmiş olan vicdan azabı onu da delirtiyordu. Hele kardeşinin o göz yaşları, birde hamile olduğunu biran da öğrenmesi hepsi üst üste gelmiş Fırat'ın beynin de şimşekler çaktırmıştı. Oysa onu da alıp gidecekti bu nefessiz yerden. Eski hayatlarına devam edecek yine onu sinir etmek için eşarbını bozup o düzenli kitaplarını bozacaktı. Neden hiç birşey düşündüğü gibi olmuyordu.. Neden sürekli bir engel.. bir yokuş çıkıyordu karşısına..
Yanın da ki adam ise gözlerinden taşan endişeyle sadece Fırat'ın onu ikna edebilmesi için dua ediyor Ayla'dan bir an olsun gözünü ayırmıyordu. Genç kızın kımıldaması bile Baran'nın yüreğini ağzına getirmeye yetiyor için de ki korku her gecen dakika büyüyordu... Sevdiği kadın kendi canına kıymak için bir daha o güzel gözlerini açmak istemediği ölüm kokan Dicle'ye gelmişti.
Ne çok kızıyordu içinden, kendini düşünmemesi bir yana karnın da ki bebeği de mi düşünemeyecek kadar aklını yitirmişti. Yoksa aklını yitirmesinin tek sebebi o bebekmiydi. O olmasa bozulan berdelle gidebilirdi yine dimi. Ama bu sefer gidemeyeceğini biliyordu. O minik yavru Ayla'yı Baran'a mühürlüyordu...
Rüzgarın esintisi yüzlerine çarparken Fırat'ın ayakları dayanamamış dizlerinin üzerine çöküp oda ağlamaya başlamıştı. Bu duruma nasıl geldiğini sadece küçücük bir olayın böylesine büyümesi kocaman adamı bile yerlere sermişti. Bir insan nasıl olur da kinini unutmayıp bir insanı istemediği hayata mecbur ederdi... Onun ablası o kadar degerliyken Fırat'ın kardeşi önemli değilmiydi. Önemliydi..
Hemde çok önemli ama Fırat bir cana kıyacak kadar cani değildi. O gün kardeşini Baran alıp götürdüğün de bile gözlerine dolan acıyı yüreğine hapsetmişti.
Fırat derin bir nefes alıp Gözlerini kardeşine dikti. Yorgundu bedeni... Yorgundu ruhu..
"Her gün ölüyorum" dedi genç adam, ellerini yumruk yapıp göğsüne vurdu. Acı en çok bağrını yakmıştı.
" Her gün buradan sanki ruhumu çekip alıyorlar, senin tek göz yaşına sebebiyet olduğum için etimi lime lime ediyorlar" Kocaman adam çöktügü yerde çocuk gibi ağlıyordu.
"Sen şimdi oradan atlayınca ben yaşaya bilecekmiyim he!.. Senin vicdan azabın başımda her gün beni beklerken, senin yokluğunu fırsat bilip benim celladım olmaz mı!"
Gözlerini Ayla'ya umutla dikip yalvarırcasına. "Ne olur gel konuşalım eğer bana hak vermezsen sana yemin olsun arkandan bende atlarım... Gözümü dahi kırpmam!"
Ayla abisinin bu perişan haline yutkunmuş gözlerini kapayıp yine de yerinden kıpırdamamıştı. Buraya gelene kadar bir çok şey yaşamış' abisinin bu hali dahi geri çevirmemişti oradan onu.
"Ş.şimdi anlat abi... O.o zaman... o zaman seni d.dinlerim"
Fıratt oturduğu yerden kalkıp gözlerini sildi. Yüzünde bir gülümseme yayılırken kardeşini kaybetmeyecegine dair bir umut büyümüştü içinde . Baran hala gözleri Ayla'da yanına gelmediği her dakika gözleri titremesini arttırıyordu..
Fırat yutkunarak gözlerini yere dikti. anlatmaya başlamıştı. Teker teker hiç bir karesini hiç bir olayı atlamadan anlatmıştı... O anlattı Baran bile gözlerini karısını dan çevirip Fırat'a dikti. Berzan'ın yaşadığını oda bugün öğrenmiş ama daha kardeşine doyamadan koşarak gelmişti Dicle'ye. Neye sevineceğini neye üzülecegini oda şaşırmış ama Fırat'ın anlattıklarıyla şaşkınlığını gizleyememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYLA (Töre)
Fiction généraleTöreye kurban giden bir genç kız, Ona tutkulu bir adam. Peki.. Ya berdel bozulursa ----- Tüm haklar şahsıma aittir.. Kopyalamada gereken Yapılacaktır.. ~Kapak tasarımları yazara aittir~