Cidden, buraya gelirken aklından ne geçiyordu ki ? Üstelik Jungkook'un evine gelmekle kalmamış, yapmaması gerektiğini bildiği halde kendini içeri alıp almayacağını sormuştu. Oysa ki sadece onu görüp, şirkete geri döneceğine kendini fazlasıyla inandırmıştı çünkü planı tam olarak, buydu. Fakat işler, planladığı gibi gitmemişti.
Eh, fırsatı bulan Jungkook'un, bunu kaçırmayacağını hepimiz biliyorduk. Resmen kendisiyle dalga geçebilmesi için, eline bile bile koz vermişti. Daha ne kadar rezil olabilirdi, cidden bilmiyordu.
Fakat birazdan yaşayacaklarına da katlanması gerekiyordu. Sonuçta her şeyi farkında olarak ve kendi iradesiyle yapmıştı, kimse onu zorlamamıştı bu yüzden sesini çıkarmaya hakkı yoktu. Bu sefer, başına gelecekleri hak ettiğini söyleyebilirdik.
Jungkook onu içeri davet ettikten sonra oturma odasına girmiş ve peşinden gelen Taehyung'un tam karşısına oturmuştu. Yüzündeki sırıtmadan, bu durumdan ne kadar hoşnut olduğu anlaşılıyordu. Aslına bakarsak, hoşuna gitmemesi için hiçbir sebep yoktu. Sonuçta Taehyung'u yakınına nasıl çekebileceğini düşünürken, birden bire hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Taehyung ona, kendisi isteyerek gelmişti.
Fakat Jungkook'un eğlenen yüz ifadesine karşılık, Taehyung'un yüzünde kızgınlık ve endişe karışımı bir ifade vardı. "Demek bana geldin huh Taehyung ? İyi olduğuna emin misin ? Senden beklenmedik hareketler bunlar."
Taehyung gözlerini devirip, kollarını göğsünde birleştirdi. "Sana da iyilik yaramıyor be. Üstelik, laflarımı başka tarafa çekmeye çalışma. Ben s-sadece bir an... Ağzımdan öylesine çıkıverdi işte."
Jungkook rahatlamış hissediyordu. Taehyung'un buraya geleceği aklının ucundan bile geçmezdi. Hatta fırsatını bulmuşken kendisinden daha fazla kaçacağını düşünmüştü. Çünkü hala kendisine vermesi gereken bir cevap vardı.
Yapması gereken, tüm olanları yine görmezden gelip kaçmaktı. Taehyung'dan beklediği hareket buydu ama Jungkook'u şaşırtmıştı. Şimdi burada, evinin oturma odasında varlığını hissediyor olmak bile, moralinin düzelmesi için yeterliydi. Kendini şu an, çok daha iyi hissediyordu. Bu yüzden fırsatını bulmuşken, elinden geldiğince anın tadını çıkarmaya bakacaktı.
Dün gece tam anlamıyla korkunç geçmişti. Sarhoş olması yetmezmiş gibi, Lisa'nın omzunda saatlerce ağlamış ve sonrasında da korktuğu şey olmuştu. Yine kriz geçirmişti. Neyse ki, Lisa yanındaydı da normalden daha kısa bir sürede sakinleşmesini sağlamıştı. Tabii, ardından işittiği azarlara değinmiyordu bile. Çünkü biliyordu ki, genç kız her ne kadar bu duruma alışık olsa, her seferinde korkmaktan kendini alıkoyamıyordu.
Yine de, yanında Lisa'nın olmasına şükretmişti. O olmasaydı, bu kadar çabuk atlatamayabilirdi. Dün geceden sonra, Lisa'yla birlikte yaşama kararıyla ne kadar doğru bir seçim yaptığını bir kez daha fark etmişti. Lisa, onu asla zor zamanında yalnız bırakmazdı.
Jungkook elini saçlarından geçirip, Taehyung'a bir bakış atmıştı. "Tamam, diyelim ki gerçekten bir anda ağzından çıktı... Peki neden buradasın ? Yoksa küçük anlaşmamızı başlatmak için yarına kadar bekleyemedin mi ?"
Taehyung duyduğu sözlerle oturduğu yerde sırtını dikleştirmiş ve boğazını temizlemişti. "Buraya geldim diye, anlaşmayı kabul ediyorum anlamına gelmez. Ben, hala düşünme aşamasındayım."
"Ne var biliyor musun, Taehyung ? Ne yazık ki, sana verdiğim zamanın sonuna geldik."
Taehyung, Jungkook'un sıkıştırmalarına daha fazla dayanamayacağını anladığında, boğazını temizleyip oturduğu yerden kalkmıştı. "Ben, en iyisi gidip bir su içeyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | TaeKook
Fanfiction"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..."