Jungkook o gece, Taehyung'un sorusuna cevap vermemişti. Yine de sıkıntı değildi çünkü Taehyung cevabı gayet iyi biliyordu. Onaylamak için illa ki duyması gerekmiyordu, Jungkook'un hal ve hareketleri her şeyi apaçık gösteriyordu zaten.
Bu adamın onun için ne kadar çabaladığını görüyor ve aslında onun bu zorlu hayatının arasında mutluluğa sıkıca sarılma nedeninin yine kendisi olduğunu fark ettikçe, mutlu oluyordu.
Dün gece Jungkook'un, içinde bulunduğu ruh haliyle, söylediklerini farklı bir şekilde yorumlamak istemiyordu. Onunla kavga etmek en nefret ettiği şeylerin başında geliyordu ve genelde kavgaların kendisi yüzünden başladığının da farkındaydı. Gereksiz yere yaptığı patavatsızlıklar ve attığı triplerle ortamı boş yere geriyor, sonra ise her ikisi de üzülüyordu.
Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşamak gibi bir düşüncesi yoktu ve Jungkook'a bir söz vermişti. Sevdiği adam ona tüm yanlarıyla hayatını dökmüşken, onu üzen insanlar arasındaki yerini almaya hiç ama hiç niyeti yoktu.
Bu yüzden Kim Taehyung'a yaraşır şekilde davranıp, ona destek olacak ve yüzündeki gülümsemesinin hayatının bundan sonraki kısmında asla solmamasını sağlayacaktı.
Elleri birbirine kenetlenmişti bir kere, bırakmaya niyeti yoktu. Jungkook yere düşerse, ellerini daha sıkı tutup onu kaldırması öncelikli amacıydı. Baktı ki olmuyor, o zaman onunla birlikte sürüklenirdi.
O gece birbirlerine ağlamış, sonrasında ise yine birbirlerinde dinlenip dalmışlardı uykularına. Uyumadan önce Jungkook Taehyung'a biraz daha sokulmuş ve 'Yarın seni bir yere götürmek istiyorum.' demişti.
Taehyung sorgulamamış ve sadece kabul etmişti. Jungkook'un şu anda ruhsal anlamda bir çöküş yaşadığının farkındaydı ve bir an önce düzelmesi için her şeyi yapmaya hazırdı. Her an ona bir şey olacak korkusuyla hareket etmek, içini yiyip bitiriyordu. Tüm bu üzerlerinde dolaşan kara bulutların bir an önce kaybolmasını ve rahat bir nefes alabilmeyi umuyordu.
Gece geç saatlere kadar uyanık kaldıklarından, uyanmaları öğlene doğru olmuştu. İlk uyanan Taehyung olmuş ve Jungkook'u uyandırmamaya çalışarak yanağına bir öpücük bırakmıştı. Ardından yattığı yerden doğrulmuş ve odanın içerisindeki banyoya yönelmişti.
Elini yüzünü yıkadıktan sonra Jungkook'u şaşırtıp, kahvaltı hazırlamanın fena bir fikir olmayacağına karar vermişti. Daha önce ona hiç kahvaltı hazırlamamıştı ve bu güne güzel başlamaları için iyi bir seçenekti.
Alt katta bulunan mutfağa adımını attığında, buraya ilk gelişini anımsamıştı genç oğlan. Çok tuhaf geliyordu, deli gibi kaçtığı adamın şimdi sevgilisiydi ve ona kahvaltı hazırlayacaktı. Bazen her şey bir rüyadan ibaretmiş gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Ona göre Jungkook'un kendisi ve hayatındaki varlığı, gerçek olamayacak kadar eşsizdi.
Düşünceleriyle birlikte gülümseyip, kahvaltı hazırlamak için işe koyulmuştu. Alt çekmeceleri biraz karıştırdıktan sonra aradığını bulmuş ve tavayı ocağın üzerine yerleştirmişti. Önceden dolaptan çıkardığı malzemelerle krepleri hazırladıktan sonra bir tabağa yerleştirmiş ve masayı hazırlamaya konulmuştu.
Her şeyin eksiksiz olduğuna kanaat getirdiğinde ellerini beline yerleştirmiş ve yeniden yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti. Dün gecenin ardından bu kadar enerjik oluşu, hayret edilecek bir şey olsa da umursamıyordu Taehyung.
Jungkook'un gücünü yeniden toparlayabilmesi için, önce Taehyung'un güçlü olması gerekiyordu bu yüzden hiçbir şeye takılmadan anı yaşamaya karar verdi. Üstelik Jungkook'a konuşulanların o gecede kalıp, bir daha bahsinin açılmayacağı konusunda söz vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | TaeKook
Fanfiction"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..."