[Bana İyi Geliyorsun]

4.2K 317 115
                                    

Aile olmak... Ne de güzel bir kavramdı. Bir insana ait olmak, bir yerlerde sizin için sürekli varlığını korumaya devam eden birilerinin olması... İnsanoğlunun hayatta kazanabileceği en büyük şanslardan birisiydi belkisi de.

Herkes sevemez ve herkes güzel şekilde sevildiğini hissettiği bir ilişki yaşayamazdı. Taehyung bu zamana kadar aşk hakkında hiç düşünmemişti, daha doğrusu düşünmeye gereksinim duymamıştı. Hayatında sürekli belli öncelikleri olmuş ve yaşantısını buna göre devam ettirmişti.

Fakat sonra Jungkook gelmiş, yılların çabasıyla kurulan düzeni sadece birkaç ayda değiştirmişti. Tıpkı kalbinin atış şeklini değiştirdiği gibi...

Onunla büyüyordu Taehyung, onunla kendine yeni şeyler katıyordu. Kendinden başka birine bu denli ilgi göstereceğini söyleseler, önceden bunu komik bulup gülebilirdi. Fakat şimdi anlıyordu ki, o sürekli göz ardı ettiği aşka çok fena kapılmıştı.

Bunu idrak etmesi onun için zor olmamıştı. Jungkook'un ufak, manasız bir bakışı bile içini titretiyorken, nasıl tutulduğunu artık inkar edemeyecek kadar güçsüzdü. Bu yüzden kendini teslim etmiş ve akışına bırakıp aşkını yaşamaya karar vermişti.

En doğru kararı verdim, diyordu kendi kendine. Ben bu adamı sevmekle, ne de güzel ettim...

Jungkook onu kucağına alıp yatak odasına taşırken, zihni tamamen o ve onun varlığıyla dolup taşıyordu. Yanında olmasına rağmen, nasıl bu denli yoğun bir şekilde fikirleri ona odaklanıyordu ? Anlam veremiyordu, içindeki bu aşkın karmaşası Taehyung'un çözebilmesi için çok ama çok fazlaydı.

Düşünemiyordu zaten, düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi. Jungkook'un dokunuşlarını bedeninde hissederken, daha fazla odaklanabileceğini de sanmıyordu.

O gece, sadece ikisinin olduğu evde, tam o anda, yıldızların bu gece onlar için parladığını düşünmüştü Taehyung. Her şey o kadar kusursuzdu ki... İçinde bitmek bilmeyen korkularına rağmen, Jungkook'un doğru kişi olduğunu biliyordu. Ona güveniyor ve her şeyin üstesinden birlikte geleceklerini biliyordu.

Onun boynunda gezinen dudaklarını hissederken, bir saniyeliğine iç içe geçmiş olan ellerine bakıp kendini titremekten alıkoyamamıştı. Birine ait olmak böyle bir şeydi demek ki, üstelik sözleri vardı birbirine. Tuttukları eli, asla bırakmayacaklardı.

Hayatına giren tüm bu olumsuzlukların sebebi olan bu adam, ona en güzel anları da beraberinde getirmişti. Şükrediyordu. En başta iyi bir tanışma yaşamamış olmalarına şu an, buradalardı. Elleri Jungkook'un bedeninde geziniyor, her bir öpücük tenine kazınıyordu.

Üzerlerindeki kıyafetlerden birer birer kurtulmaya devam ettiklerinde, Taehyung'un nefesleri daha da hızlanıyor ve heyecanlanmasına engel olamıyordu.

Yemekten sonra doğru dürüst konuşmayan Jungkook ilk o an mırıldanmıştı, biricik sevgilisinin kulağına doğru. "Tanrı'ya o kadar minnettarım ki... Kim Taehyung, o kadar güzelsin ki. Sen gerçekten benim için yaratılmışsın."

Duyduğu sözlerle kızaran Taehyung ise bir elini gözlerinin üzerine kapatıp, aralarındaki bakışmayı bitirmeye çalışmıştı. Yoksa birazdan kıpkırmızı bir surata sahip olacağından şüphesi yoktu. Üstelik her şey daha yeni başlıyorken, hissettiği bu yoğun duygu karmaşası kalbine hiç iyi değildi.

Jungkook ise onun bu tavrıyla kıkırdayıp, ellerini baldırlarında gezdirip, ufak bir öpücük bırakmıştı dudaklarına. "Ama sen böyle tatlı davranmaya devam edersen, ben sana dokunmaya kıyamam ki."

O an kendisini geri çekmesinden korkmuştu, Taehyung. Bitmesin istiyordu. İlk defa bu kadar ileri gidiyor olmalarına rağmen, bu hisse doyamayacağını daha yeni idrak etmeye başlamıştı.

Bu yüzden de geri çekilmeye çalışan Jungkook'un beklemediği bir hamle yapıp, yerlerini değiştirmiş ve kucağına oturmuştu. Eh, bir süreliğine utangaç halinden çıkması gerektiğinin farkındaydı.

Jungkook onun hayatına girdi gireli, Taehyung'a birçok güzel şey sunmuştu. Şimdi sıra, kendisindeydi. Jungkook'un ona verebileceği daha birçok şey varken, Taehyung'un ona kendisinden ve sevgisinden başka verebileceği eli avucunda hiçbir şeyi yoktu.

Dudaklarını Jungkook'un boynuna misafir ederken, bir ara şah damarının üzerine geldiğini hissedip durmuş ve dudaklarını oraya bastırıp bir süre öyle kalmıştı. Sonrasında ise bu geceye fısıltalarını bırakma sırası Taehyung'a geçmişti. "Jeon Jungkook... Sen öyle güzel bir adamsın ki, hani derler ya güzel şeyler beklenmedik anlarda gelir diye... Benim en güzel, hiç beklemediğim anda gelen mucizem, sensin. Hayatıma girip, benim ailem olduğun teşekkür ederim."

Seni seviyorum demek, basitti. İnsanlar bu denli güzel bir cümleyi o kadar basitleştirmişti ki, öyle hissetmedikleri halde bile karşılarındaki insana bu cümleleri sarf edebiliyorlardı.

Sevgi ne zaman bu denli basitleşmişti, neden bu kadar basitleştiriyorduk ? Oysa bu hayatta birine verebileceğiniz en güzel hediye, sevginizdi.

Taehyung, Jungkook'a seni seviyorum gibi basit bir cümle kurmak istemiyordu. Hem bazen söylemek yerine, kalbin ve gözlerin konuşması daha önemliydi. Sözlerdeki samimiyeti her zaman hissedemezdiniz ama bakışlar ve kalp atışları, asla yanıltmazdı.

Üzerlerindeki tüm kıyafetler odanın zeminindeki yerlerini bulurken, bu sefer içi titreyen kişi Jungkook olmuştu. Taehyung'u utandırmak istemiyor, fakat gözlerini de o ve onun mükemmel bedeninden ayıramıyordu.

Sonra ufak bir gülümseme yerleşti dudaklarına, ardından yukarıdan baktığı yüze gözünden akan bir yaş temas etmişti.

Taehyung tedirgin olup ellerini onun yanaklarına çıkarmışken, istemsizce sesi titremişti. "Jungkook, neden ağlıyorsun ?"

Jungkook başını onun omzuna yaslarken önce derin bir nefes almış, sonrasında ise gözlerini bir anlığına kapatmıştı. "O kadar çok acı çektim ki bu zamana kadar... Tanrı'nın beni sevdiğini düşünmezdim hiç ama eğer senin gibi bir güzelliği karşıma çıkardıysa... Sanırım sevdiği kullarından olmasam bile, en şanslısı benim. Onca acının ardından bana verilebilecek en güzel hediye sendin. İyi ki geldin... İyi ki benimsin, benim ailemsin."

Hiç konuşmamışlardı sonra, kendileri susmuş ve bedenleri konuşmaya başlamıştı. Bir olmuşlar, birbilerine aidiyetlerini geceye duyurmuşlardı.

Yorulup yan yana soluklanmaya başladıklarında bile, ikisinin de yüzünde silinmeyen bir gülümseme vardı. Çünkü bu gece güzel parlıyordu yıldızlar, onlar için parlıyorlardı.

Her ikisi de kendi yıldızının yanındayken, aşklarını da gökyüzüne bir yıldız olarak salıvermişlerdi o gece...

Uykuya dalmadan önce ise son bir cümle duymuştu sevgilisinden Taehyung. "Beni iyileştiriyorsun" demişti, Jungkook ama Taehyung o kadar yorgundu ki, ona cevap veremeden kendini sıcak kolların arasında uykuya teslim etmişti.

Fakat geçirdikleri tüm bu güzel anlara rağmen, geri döndüklerinde kendilerini büyük bir karmaşanın daha beklediklerinden bihaberlerdi...

Mutluluklarının anın getirdiği duygularla sonsuz olacağını sanmışlardı ama onlar için, asıl her şey şimdi başlıyordu...

*****
Valla bana küfretseniz yeridir, hak veririm size :( Aylar üzerine bölüm atıyorum, Obey'i ve sizi çok özledim 😭

Ve niye bu smut böyle demeyin, utanan ve beceriksiz biri olarak benim yazabileceğim smut anca böyle üstü kapalı şekilde olabilir :')

Bu bölümde pek aksiyon yoktu ama böyle devam edeceğini düşünmüyorsunuz inşallah shsmdjdkfk

Yazış şeklim kötüleşmiş olabilir... Uzun zamandır yazmıyorum çünkü. Pek de içime sindi diyemem :/

Umarım bölümü severek okumuşsunuzdur. Bundan sonra vakit buldukça yazıp, bölüm atmaya çalışacağım. Cidden gecikme için çok üzgünüm :(

Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın 💜

Obey | TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin