O evden olaylı bir şekilde ayrılmasından sonra Taehyung, Jungkook'u ortalıklarda görmemişti. Şirkete gelmiyordu. Muhtemelen, sevgilisiyle vakit geçirmekle meşgüldü. Şirketin ya da çalışanların umrunda olduğunu sanmıyordu. O sadece, aklı beş karış havada olan bir ergendi.
Yaşanılanları hatırladıkça sinirleniyordu. Neden bütün sorunları o düşünmek zorundaydı ? Neden her seferinde, bu durum sadece onu rahatsız ediyordu ? Neden beyninin içindeki gereksiz şeyler fısıldayan sesi susturamıyordu ?
Grup arkadaşları bir sorun olduğundan emin artık tamamen emin olmuştu. Sırf konuşması için onu defalarca sıkıştırmaya çalışmışlar, ama Taehyung her seferinde onları terslemişti. Farkındaydı, Jungkook'a olan sinirini başkalarından çıkarmamalıydı ama elinde değildi.Sürekli insanları düşünür, onların hissedeceği şeyleri göz önüne alarak hareketlerine dikkat ederdi. Fakat kendi duyguları hiçe sayılacaksa, bu kadar iyimser olmanın ne anlamı vardı ?
Resmen açık bir şekilde tehdit ediliyor olmasına rağmen, Jungkook'a sesini çıkartmamıştı. Şirkette kalmaya karar vermişti ve elinden geldiğince sıkı bir şekilde çalışıyordu. İstese onu şikayet edebilirdi, şirket yönetiminin başında olabilirdi fakat hiç kimseyi kendi şahsi emellerine alet etmeye hakkı yoktu. Herkes bunu gayet iyi biliyordu.
Taehyung ağzını bir açıp konuşsa, Jungkook'un bütün itibarını yerle bir edebilirdi. Ama yapmıyordu, lanet olsun ki yapamıyordu. Çünkü insanlar kendisine karşı ne kadar kötü olursa olsun, o kötü biri olamıyordu. Eğer her şeyi anlatırsa, Jungkook'tan ne farkı kalırdı ki ?
Bu yüzden saklamaya devam ediyordu. Fakat içinde biriktirmeye tuttuğu tüm bu gizli hisler, patlama noktasına gelmiş gibiydi. Daha fazla içinde tutamayacak gibi hissediyordu. Ağır gelmeye başlamıştı, hem de çok ağır...
Jungkook'tan bir beklentisi yoktu, asla da olamazdı. Sadece eski rutin hayatına geri dönmek istiyordu ama kimi kandırıyordu ki ? Bu saatten sonra dönüşü yoktu. İşler daha da sarpa saracaktı. Eski hayatına geri dönebileceğini düşünmek, sadece kendini kandırmak olurdu.
Yoongi hyungu ona doğru gelirken beyninin içinden, karşılacağı soru yığınından nasıl kaçabileceği konusunda türlü türlü fikirler geçiyordu. Tabii, hiçbirini gerçekleştirememiş ve onunla yüzleşmek zorunda kalmıştı.
"Eğer şimdi, burada bana ne sikim olduğunu anlatmazsan... Yemin ederim Kim Taehyung, seni akıllanman adına bir güzel döverim." Duyduğu sert sözlerle alt dudağını ısırmış ve başını eğmişti Taehyung.
"Bana inanmazsınız, bunu kimse anlatsam... Deli olduğumu düşünür. Ya da ne bileyim kendim uyduruyorum falan zannedersiniz."
Yoongi onun yanındaki yerini aldığında, az önceki haline göre daha sakin görünüyordu. Elini Taehyung'un omzuna yerleştirip, sıktı. "Biz seni bu zamana kadar hiç yargılamadık, Taehyung. Biz sana güveniyoruz, bunu biliyorsun ve emin olduğumuz bir şey varsa, bu da anlatmadan iyi olamayacağın. Belki yardım edebileceğimiz bir şey değildir ama en azından anlatırsan üzerinde hissettiğin ağırlıktan kurtulursun."
Yoongi'yi Taehyung'un yanına, Jimin göndermişti. Aslında kendisine anlatmasını isterdi fakat sayısız denemelerinden sonra başaramayacağını anladığında vazgeçmişti. Bu yüzden Yoongi'ye onun için endişelendiğini söyleyip, Taehyung'la konuşmasını istemişti. Sevgili hyungu, onu kırmamış ve soluğu diğerinin yanında almıştı.
Yoongi, Taehyung'u konuşturabileceğinden emindi çünkü diğerinin, kendisinden sert duran yapısı dolayısıyla çekindiğini biliyordu. Tahmin ettiği gibi de olmuştu, Taehyung bir bir olan her şeyi ona anlatmıştı. Tek bir ayrıntıyı bile atlamadan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | TaeKook
Hayran Kurgu"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..."