Hayat, bazen yüzümüze gülebiliyordu. Ya da biz o an o kadar çaresiz hale geliyorduk ki, öyle olduğunu sanıyorduk. Her zaman bir yol vardı elbet, ama o yolun sonuna ulaşmak için aşılması gereken çizgiler de vardı.
Taehyung henüz bunun farkında değildi, ama kendi benliğinin sınırlarını aşmak zorunda kalacağı günler çok yakındaydı.
Hayatının düzenini, rayına oturtmuş sayılırdı. Albüm için gerekli şarkılar tamamlanmış, gerekli bütün fotoğraf çekimleri yapılmış ve çıkacak olan albümlerinin ana şarkısının klip çekimleri biteli sadece birkaç gün olmuştu.
Düşündükçe, rüyadaymış gibi hissediyordu. Hala daha olanlara inanamıyordu. Ciddi ciddi ünlü olacak ve birçok insan tarafından tanınıp, onlar tarafından ilgiye boğulacaktı. Düşüncesi bile o kadar güzel geliyordu ki...
Diğer taraftan ise, Jungkook vardı. Belki de hayatında bir daha asla onun gibi biriyle karşılaşma şansı olmayacaktı. Başlarda onunla tanışmasını tamamen bir şansızlık olarak görüyordu, fakat tamamiyle yanıldığının yeni farkına varabilmişti.
İlişki olayları hiçbir zaman umrunda olmamıştı Taehyung'un. Daha doğrusu, önceliklerinin farklı olduğunu söyleyebilirdik. Sevgiyi her zaman bulabilirdiniz, ama başarı sizin kapınıza emek ve çabayı açık bir şekilde göstermediğiniz sürece gelmiyordu. Düşüncesini bu zamana kadar hiçbir şey değiştirememişti.
Ama Jungkook'tan sonra, sevginin gelmesinin değil asıl kimden geldiğinin önemli olduğu gerçeği beynine iyice kazanmıştı. Birden fazla kişi sizi sevebilirdi, ama herkesin sevgi anlayışı farklıydı ve bu yüzden sevgilerini ifade etme şekilleri de elbette ki farklı olacaktı.
Taehyung, Jungkook'u ilk tanımaya başladığında genç yaşına rağmen aşırı sert bir yapısı olduğunu düşünmüştü. Sadece görüntüsüyle otoriter bir yapıya sahip olduğunu anlamakta zorlanmıyordunuz.
Fakar aralarındaki mesafe azaldıkça ve iletişimleri arttıkça, farklı bir yanına şahit olmuştu. Dışarıdan bir kaya gibi sert görünebilirdi, ama içten içe hayatı boyunca yalnızlığa mahkum edilmiş küçük bir çocuktu. Yaşadıklarının çoğunu bilmese de, bütün bunların onda koca bir yara açmış olduğunu tahmin etmesi zor değildi.
Bazen durup düşünüyordu, tüm bu zaman boyunca yalnızlığa nasıl katlanmıştı ? Zor olmamış mıydı Jungkook için ?
Sonra aklına Lisa geliyordu... Ailesini bilmiyordu ama Lisa hep onunlaydı. Şimdi daha iyi anlıyordu Lisa'nın Jungkook'a olan düşkünlüğünü. Aslında mesleğinden daha çok, Jungkook'un hiç sahip olmadığı ablası gibiydi. Hastalığı bir yana, çoğu zor zamanında yanında olan kişinin o olduğuna şüphe yoktu.
Fakat geleceğe dair konuşmak gerekirse, Taehyung bazı şeyleri değiştirmek istiyordu. Jungkook'la hiçbir zaman sıradanlığa girecek bir ilişkisi olmayacağının farkındaydı. Bulundukları konumdan dolayı daima iniş çıkışlar yaşanacaktı. Jungkook'un dengesizlikleri de bunu tetikleyecek ve yeri geldiğinde Taehyung yine üzülecekti.
Sorun değildi, Jungkook'la birlikte üzülecekse üstesinden gelirdi. Çünkü biliyordu ki, Jungkook bir şeyleri kırıp dökse de bile, tamir etmesini de bilirdi. Yaptıklarından pişman oluşu, uzun sürmüyordu. Özellikle de söz konusu Taehyung ise...
Taehyung hiçbir zaman karmaşıklıktan, belirsizlikten hoşlanmamıştı. Ona göre, hayatında yaşadığı her bir olay, hayatına aldığı her insan net olmalıydı.
Bu sıralar kendiyle o kadar çok çelişiyordu ki, bazen oturup Jungkook gibi saniyesi saniyesine uymayan birini hayatına almakla iyi mi kötü mü yaptığını düşünmeden edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | TaeKook
Fanfiction"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..."