[Tehdit]

5.5K 461 941
                                    

Taehyung bu yaşına gelene kadar, hep sadece kendinin zorluklarla savaştığını düşünüyordu. Onu gerçekliğe sürükleyen şey ise, Jungkook'un hayatını apaçık bir şekilde önüne sürmesi olmuştu.

Kimin ne zorluklarla savaştığını bilemezdiniz, herkesin kendine göre zor olan yaşanmışlıkları vardı ve birini sadece dışarıdan gördüğümüze göre kalıplara sokmak, tamamiyle yanlıştı.

Herkesin acıları kendisineydi ve insanlar genelde en büyük acıları kendilerinin yaşadıklarını düşünür, diğer insanların acılarını küçümserlerdi.

Birisine basit görünen bir olay, başka birisi için dayanılmayacak türden hissettirebilirdi. Bu yüzden her ne olursa olsun, insanların acılarını kendi acılarımızla kıyaslamak yerine, onlara destek olmayı öğrenmemiz gerekiyordu.

Taehyung, Jungkook'un her seferde farklı bir yönünü gördüğünde, yaşadığı hayata ve kendine verilen imkanlara şükrediyordu. Onun ne denli zor bir çocukluk dönemi geçirdiğini tahmin etmek zor değildi ve en azından hiçbir şeyi olmasa bile Taehyung'un sıkıca tutunabileceği bir ailesi vardı.

Aile kavramı insan hayatı için bu denli önemliyken, Jungkook bu acımasız hayatta tek başına çok güçlü bir şekilde tutunmuştu. Taehyung, ona ciddi anlamda hayranlık duyuyordu. Sevgilisi her ne kadar kabul etmese de, gördüğü en güçlü insandı.

Fiziksel olarak güçlü olmak çoğu zaman bir anlam ifade etmezdi, ama ruhsal açıdan güçlü olmak her insanın başarabileceği bir şey değildi. Jungkook başarmıştı, hayata daha da sıkıca tutunuyordu şimdi.

Ona ailesinden geriye kalan tek şey, koca bir servetti. Paraya düşkün bir insan için bu fazlasıyla anlam ifade edebilirdi ama Jungkook için öyle değildi. Jungkook hiçbir zaman, ailesinin servetini önemseyen biri olmamıştı.

Dağılmış, paramparça olmuş bir ailenin arkasında bıraktığı mirasla, ne kadar mutlu olabilirdi ki ? Gelip geçiçi maddiyattansa, manevi bir sevgiye ihtiyacı vardı. Sevmeye ve sevildiğini iliklerine kadar işlemiş bir şekilde hissetmeye...

Yine de nefret ettiği bu servet, onun şansı olmuştu. Karşısına Taehyung çıkmış ve tam da yorulduğu anda, hayata bağlanacak bir sebep aramaya koyulmuştu.

Onu ilk gördüğü anda, yaşama sebebinin o olacağını derinden hissetmişti. Hislerinin onu yanıltmamasına ve şu an Taehyung'a sahip olduğu için bir kez daha şükrediyordu.

Annesinin mezarını ziyaret edecek cesareti, hiçbir zaman kendisinde bulamamıştı. Onunla karşılaştığında cümlelerini nasıl toparlaması gerektiğini veya tam olarak ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu ama Taehyung onun için bunu da kolaylaştırmıştı. Taehyung yanında olmasa belki de onu görecek cesareti hiçbir zaman olmayacak ve hayatı boyunca kaçmaya devam edecekti.

Taehyung'u seviyordu. Hayatını kolaylaştırmasını ve tüm bu karanlığın içine çekilirken, ona yol gösteren ışığı olmasına minnettardı. Taehyung gerçekten de, Tanrı'nın ona bir hediyesi olmalıydı. Yoksa en zorlandığı anlarda karşısına çıkmasına başka bir anlam veremiyordu Jungkook.

O, hiçbir zaman diğer insanları umursayan birisi olmamıştı. Kendi hayatı yeterince berbatken, başkalarını umursamaya zamanı yoktu. Günden güne çöken yalnız bir adamın, umrunda olmayacak kadar basit şeylerdi insan ilişkileri. İnsanlara, sadece kafasını oyalayacak bir şeymiş gibi bakmaktan alıkoyamıyordu kendini. Yalnızca hastalığını bir an olsun aklından silebilecek bir uğraşa ihtiyacı oluyor ve çareyi böyle buluyordu.

Taehyung'la da ilişkilerinin uzun süreceğini düşünmemişti aslında. Sonuç olarak, ona şantaj yapmış sayılırdı. Sayılmak bile denilmezdi, düpedüz tehdit etmişti. Elindeki fırsatları onu kandırmak için kullanmış ve sonunda da başarılı olmuştu.

Obey | TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin