Sanki her şey, Taehyung'un iradesi dışında gelişiyordu. Jungkook'a böyle davranacağı günün geleceğini söyleseler, birkaç gün öncesine kadar gülüp geçerdi. Fakat şimdi, kendi ayaklarıyla ona gelmiş ve yanından ayrılmıyordu. Kalbine engel olamıyordu. Zihni ne kadar 'hayır' diyorsa, kalbi bir o kadar 'evet'diyordu.
Daha fazla kendini kandırmanın lüzumu olmadığının da farkındaydı. Bu sadece, basit bir etkilenme olayı olmaktan çıkmıştı. Hiç kimse, sadece etkilendiği bir insan için bu denli endişelenmez ve rahatsız edici -bir nevi onu tehdit eden- tavırlara katlanmazdı.
Jungkook'tan hoşlanıyordu. Evet, bunun için kendine kızması gerekiyordu ama yapamıyordu. Çünkü Jungkook'un, farklı bir yanını görmüştü. Belki de kimsenin bilmediği bir sırrını, onunla paylaşıyor durumdaydı. Üstelik, korkusu ona nasıl hareket etmesi gerektiğini tamamiyle unutturmuştu.
Onun yüzünden, bu zamana kadar fazlasıyla zorlanmıştı. Başkası olsa, eminim ki umursamaz ve buraya gelmezdi. Ama Taehyung yapamamıştı, çünkü nefret bile etse vicdanı Jungkook'u yalnız bırakmaya el vermiyordu.
Üstelik kendisine, emrivaki yapılması hiç ama hiç hoşuna gitmeyen şeylerden biriydi. Lisa'nın sırf kendisine Jungkook için endişeleniyor diye, o sözleri sarf ettiğinin farkındaydı.
Ona hak veriyordu ama, kendisinden Jungkook'tan uzak durmasını isteyemezdi. Belki orada onu öpmesi yanlıştı, durumu daha da kötüleştirmiş olabilirdi ama Lisa sadece sıradan bir doktordu... Aralarındaki ilişki onu ilgilendirmezdi, öyle değil mi ?
Zaten, onun sözlere rağmen yine kendini ikinci kez Jungkook'un evinin önünde bulmuştu. Kapıyı Lisa'nın açacağından ve kendini bir güzel azarlayıp geri yollayacağından o kadar emindi ki... Kapıyı açan Jungkook'u gördüğünde daha fazla kendini tutamamıştı.
Tüm gün ağlamaktan bitap düşse bile, yaşları yine kendini bırakmaya başlamıştı. Neydi tüm bu duygu yoğunluğu ? Tamam, ondan hoşlandığını zor da olsa kabullenmişti ama doğru düzgün tanımadığı bu adam için... Bu denli endişelenmesi normal miydi ?
Normal veya değil, o an umrunda olmamıştı. Aklından tek geçen şey, tüm gece boyunca onu yalnız bırakmamaktı. İyi olduğundan tamamen emin olacak ve sabah normal bir şekilde yurda geri dönecekti.
Ona sarılmış, normalde sarf etmeyeceği sözler söyleyip, endişesini apaçık bir şekilde belli etmişti. Dengesiz tavırları yüzünden Jungkook'u şaşırttığının da farkındaydı ama kendini ne kadar uzak tutmaya çalışırsa, bir o kadar kendini ona doğru çekilmiş buluyordu. Şeytan tüyü vardı sanki, ister istemez insan onda sevilecek bir yön buluyordu.
Kapının önünde dikilmekten sıkıldığında Jungkook'un kendisini içeri davet etmesini beklemişti. Birkaç saniye sonra, kendisini sıcak evin içinde bulmuştu. Jungkook önden oturma odasına girdiğinde, Taehyung da peşinden gitmişti. Ardından etrafta gözlerini bir şey aradığını belli edercesine gezdirmişti. "Lisa burada değil mi ?"
Jungkook kendini tekli koltuğa bıraktığında konuşmaya başladı. "Dışarıya çıktı, bir arkadaşıyla buluşacakmış."
Taehyung anladığını belirtir bir şekilde başını salladı. "Açıkçası burada olur diye düşünmüştüm. Hatta, evden beni kovmasına da kendimi hazırlamıştım."
Taehyung sözlerini bitirdiğinde, hala ayakta bekliyordu. Jungkook eliyle onun yanına gelmesini işaret ettiğinde, beklemeden onun önünde dikilmeye başlamıştı.
Jungkook onun iki bileğinden tutup, onu aralık duran bacaklarının arasına çekti. "Lisa, seni kovamaz. Burada olsaydı bile, böyle bir şey yapmasına izin vermezdim. Sabah sana söyledikleri için de gereken cezayı ona vereceğim merak etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | TaeKook
ספרות חובבים"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..."