Bölüm 6.

731 76 0
                                    

"Se-Sehun? Ne yaptın ona?" Kyungsoo çıplak bedenine aldırmadan öne doğru atıldı ve Luhan'ı kollarından tutarak sarsmaya başladı. "Luhan! Luhan kendine gel!"
"Ben..sadece..şaka... Uhmm bu kadar korkacağını düşünmemiştim." Sehun dudaklarını büzerek Luhan'ı yatırdığı koltuğa oturdu yavaşça.
"Nasıl bir şaka?" Kyungsoo gözleri yuvalarından her an fırlaya bilirmiş gibi bakıyordu.
Sehun suç işlemiş çocuklar gibi kafasını aşağı eğdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. "..Şey dedim..."
"Ney dedin?!" Kedicik artık sinirleniyordu ki Sehun hızlıca cevapladı sorusunu.
"OnuSoymakVeAkşamYemeğimOlarakYemekİstediğimiSöyledim!!"
"NE?? BUNU NASIL YAPARSIN SEHUN? BÖYLE ŞEYLER YAPMAK YASAK! YOKSA CEZA ALIRSIN! BİLEĞİNDEKİ KELEPÇELER FAZLA GEVŞEK GALİBA?!" 
"Yah!..Ama ben..sadece oynamak istiyordum. Onu yemek gibi bir niyetim yoktu ki zaten. Hem..sadece kemikten ibaret birini yiyemem ben."
"Ben kemikten ibarek değilim!" Luhan'ın aniden gelen sesiyle iki şaşkın surat da onu izlemeye başladı.
"Huh? Sen iyi misin? Kendine geldin mi? Yardıma ihtiyacın var mı?" Kyungsoo Luhan kısık sesle inledikten sonra kolunu çok fazla sıktığını anladı. Parmaklarını yavaşça geri çekti ve koltuğun önünde yere oturdu.
"Demek her kes bir birini tanıyor artık..." Dizlerini karnına çekti ve vücudunun aşağı kısımlarını kapattı.
"Kemik kafalı." Sehun tısladı.
"Hey ben gerçekten beni yiyeceğini sandım! Hayalet bozuntusu!!" Luhan bu cesareti nereden bulduğunu anlayamıyordu ve diline söz geçirmekte çok zorlanıyordu.
"Seni küçük velet.." Sehun tam da Luhan'ın üzerine atlayacakken Kyungsoo kurtarıcı rolünü devraldı.
"Ona dokunamazsın Sehun! Onu vuramazsın! İncitemezsin!!" Sert konuşmanın ardından Sehun kötü bakışlarını kız suratlıya göndererek yeniden oturduğu yere döndü.
Luhan şaşkınlıktan ağzının ve gözlerinin kocaman açılmasını farketmiyordu bile. "Woahh! Beni mi korudun sen? Buna inanamıyorum."
"Aishh..ne seni koruyacağım yah! Eğer sana birşey yaparsa o bunun bedelini öder. Cezalandırılır yani." Sehun'u işaret ederek konuştu Soo.
"Ben senin çocuğun değilim Soo. Bana bunu yapma. Rezil oluyorum şu dişi'nin yanında."
"Hey bana bir daha dişi de!! Bir daha de ve gününü sana göstereyim!!" Luhan ne yaptığını anlayamıyordu evet..ama garip bir şekilde artık gerçekten de bu hayaletlerden korkmuyordu.
"Ne?! Yah sen bana kafa mı tutuyorsun?! Kız suratlı!! Dişisin işte dişi!! Erkek olduğun ne malum?!!" Sehun'un saç dipleri artık sinirden kızarıyordu. Bu iyi alamet değildi. Her an Luhan'a birşeyler yapabilirdi. Ve alacağı cezayı da memnuniyetle kabul etmek zorunda kalacaktı.
Kyungsoo sahibini sakinleştirmek için onun tüm yaralarının melhemi olan sesiyle miyavlamaya başladı. Yaklaştı ve Sehun'un kucağına yerleşti usulca.
Luhan ise bilmem kaçıncı kez şok geçiriyordu. 
'Ne yapıyor bu manyaklar yah?!! Hayaletler de mi gay olur? Tanrım! Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Şimdi..şu an..yani sevişmeyecekler değil mi? Öğğkk~ iğrenç!! Lütfen bu aşk sahnelerini hızlıca geçelim!! Yoksa gerçekten dayanamayacağım ve buraları kusup batıracağım!!' 
Kyungsoo Sehun'un kollarını kendi beline doladı ve onun soğuk kucağındaki yerini daha rahat bir hale getirdi. Hala miyavlamayı sürdürürken yüzünü Sehun'un boynuna sürttü. Ve dolgun dudaklarından serin melodilerin dökülmesine izin verdi. Bunun Sehun'u baştan çıkardığını biliyordu. Sakinleştiğine emin olduktan sonra başını gömdüğü zarif boyundan kaldırdı ve o aptal gülümsemesini takındı. 
"Sakinleştin mi?"
Sehun ise çocuk gibi mızmızlanmaya başlamıştı bile. Bunu yapmasını hem seviyordu hem de nefret ediyordu. Kyungsoo şarkı söylemeğe başladığı an kendini kaybediyor ama bittiğinde ise kalbine akıl almaz acılar doluyordu. Ama onun tek bir dokunuşu tüm acıların geçmesine yetiyordu.
"Çok kısaydı..."
"Ahh..yapma bunu Sehun. Bak Luhan da- Luhan? Luhan neredesin?" Bakışlarını hala kucağında olduğu sahibine çevirdi Soo. "Nerede bu kaçık?"
"Beni istiyor musun?"
"Evet..."
"İsteğini bana göster. Hadi bebeğim... Göster bana arzunu."
"Seninle olmak istiyorum Kris. Vücudumu sana sunuyorum. İlk'im olmanı istiyorum. Benimle istediğini yapabilirsin. Yarın neler olabileceğini tahmin ediyorum. Beni bırakac-"
"Shh... Yalnış düşünüyorsun tatlım. Öyle birşey olmayacak. Şimdi ise herşeyi bana bırak ve rahatla..." Kris onun dudaklarına doğru eğilirken Yixing bilinçsizce gözlerini kapattı. 
Sanki cennete düşmüştü. Bulutların arasından süzülüyordu. O dolgun dudaklar şu an onunkileri kendine hapsetmişti. Pamuk şeker tatlı dudaklar... Hep arzuladığı ve en sonunda sahip olduğu. Kaybetmekten de ölümüne korktuğu dudaklar.
Kris yapabildiğince nazik davranmaya çalışıyordu. Onun ne kadar hassas biri olduğunu biliyordu. Onu yıllardır tanıyordu.
Kısa öpücüğü bitiren Kris oldu. Geri çekildi ve Yixing'in gözlerine bak
tı. O gözlerde kendini gördüğüne yemin edebilirdi.
Yeniden yaklaştı ve hafif kızarmış dudakları yeniden sahiplendi. Bir elini kaldırıp onun gülerken tün güzelliği ile ortaya çıkan gamzeli yanağına koydu ve zarif dokunuşlarla okşamaya başladı. 
"Ahh... Kris..."
Yixing fırsat bulduğu anda onun adını söyleyerek inliyordu. Onu ne kadar çok arzuladığını göstermek için.
Kris takma adını ilk kez bu kadar güzel bulmuştu. İlk kez bu isme hayran olmuştu. Çünkü o isim şu an bebeğinin dudaklarından dökülüyordu. İnce sesi kulaklarını tırmalıyor ve onu daha çok tahrik ediyordu.
Kris nazikçe Yixing'in üzerinde yukarı aşağı hareket ediyor ve içinde olduğu her saniyesinde ona zevk yaşatmaya çalışıyordu. Onun canını yaktığını düşündüğü her dakika eğilerek kulağına erkeksi sesiyle aşk sözcükleri hediye ediyordu.
"Çok..sevimlisin Xing~. Ve..çok..ahh..çok güzelsin bebeğim. Cehennem bile senin kadar..ahh~ yakıcı olamaz. Değil..be-denimi..ruhumu bile yakı-ahh..yakıyorsun. Sesini se-seviyorum. Sıcaklığını seviy-yorum. Kokunu seviyorum... Her santimini, her milimini sev..ımh..seviyorum. Bana ait olmanı seviyorum... Sana sahip olmayı seviyorum. Sen-ni seviyorum Xing~."
"Saat kaç?" Yixing utangaçlıkla sordu. Başını kaldırıp onun yüzüne bakacak cesareti bile bulamıyordu kendinde. Fazlasıyla utanç verici şeyler yapmıştı. İki kez kendi isteğiyle ona teslim olmuştu. Yalnızca kendisi değil..duvarları bile inletmişti. Gerçek zevki hayatında ilk kez bu gün tatmıştı. Ama yaptıkları için kendisini hala ayıplıyor ve bir kaç saattir devam eden zevk patlaması anlarını hatırladıkça kendisine yakıştırdığı tüm küfürleri içinden sıralıyordu.
"Hmm.. 3:46. Ne oldu?"
"Huh? Oh... Hiç..hiç bir şey."
"Utanıyor musun Xing~?"
Yixing hızlıca gözlerini kırpıştırmaya başladı. Yanaklarındaki kızarıklıklar diğerinin gözünden kaçmamıştı anlaşılan.
"B-ben..."
"Oh tamam..önemli değil. Alışacaksın bebeğim. Her gün..böyle olsun istiyorum. Her günümüz birlikte geçsin istiyorum. Seni hep yanımda istiyorum. Bana taşınmalısın."
"Ne? Delirdin mi? Nereden çıktı bu şimdi? Ben..evden ayrılamam. Suho beni katleder!!"
Kris yüzünü buruşturdu ve iç çekti. Arık Yixing kocaman olmuş gözlerini ona dikmişti ve açıklama bekliyordu. Dudaklarının ve tüm suratının aldığı şaşkınlık ifadesi Kris'i gülmeye zorladıysa da o ciddi olmayı seçti.
Boğazını temizledi ve pat diye söylediği şeyi yavaş yavaş anlatmaya başladı.
"Benimle yaşa lütfen. Ne zamana kadar ağabeyinle yaşayacaksın? Senin artık bir sevgilin var. Ve senin yerin onun yanı. Yani benim yanım. Yani burası. Yani bundan sonra benimle yaşayacaksın. Birlikte uyuyacağız ve birlikte uyanacağız. Birlikte işe gideceğiz. Birlikte işden kaytaracağız. Birlikte eğleneceğiz. Birlikte yorulacağız. Birlikte azacağız. Ve..."
"HAYIR!"
"Huh? Neden ama?!"
"Beni duymuyor musun sen? Suho beni gömer!! Onu tanımıyormuş gibi konuşma!"
"Sana birşey yapamaz. Yaparsa Tao onu siker! Unuttun mu kardeşim wushu ustası. Onu iyice patakladı mı..bir güzel kabul eder. Hem..Tao'yla olan seks hayatlarının ayrıntılarını tüm şirkette çalışanların öğrenmesini istemez heralde." Kris pis sırıtmasıyla önündeki şaşkın surata her şeyi iyice anlatmış oldu.
"T-tamam. Ama ben ölürsem Tao onu öyle bir becersin ki..günlerce acısından dolayı yüzüstü yatsın." Yixing söylediklerinin ardından kıkırdamaya başladığında Kris de ona katıldı.

CHATEAU ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin