Bölüm 10.

634 69 2
                                    

Luhan sessizce sarışın çocuğu takip etti.

"Üzülme. Luhan iyi bir insan. Seni gerçekten de affetti. Ama..bunu bir daha yapma. Asla. Ona zarar gelmesine dayanamıyorum. Ben de..ben de tehlikeli oluyorum. Lütfen. Bir daha kimselere kanma. Eğer..yardıma ihtiyacın olursa..ıhmm yani be-beni çağırabilirsin. Jongin. Adım Kim Jongin. S-sana yardım ederim. Tamam?" Jongin şefkatle siyah saçları kediciğin gözleri üzerinden arkaya iterken söyledi. Ne zaman bu sevimli şeye bu kadar yaklaşmıştı..bilmiyordu. Neden yakınında olmak bu kadar rahatlatıcıydı? 

Neden soğuk parıltısı tüm vücudunu yakıyordu?

Neden dünya bu kadar hızlı dönüyordu?

Neden cennet ona bu kadar basit geliyordu?

Basitti tabii.

O'nun güzelliği yanında..tanrı'nın yarattığı tüm varlıklar..basitti.

"T-tamam Jong-in. Teşekkürler." Kyungsoo başını kaldırıp yüzüne bakmak istedi o tanımadığı adamın..ama çoktan gecenin karanlığı her köşeyi sarmıştı. Saatlerdir bir kez bile bakamamıştı yüzüne. Yüzünü göremediği o adam..öyle güzel, öyle farklı, öyle garip hissler yaşatıyordu ki... Kyungsoo bir an yeniden tanrı'ların huzurunda olduğunu sandı. O zaman da..bu kadar garip hissediyordu. Belki de bu adam da oradaydı?.. O yüzden miydi bu nedenini anlayamadığı heyecan?

Ama başka yandan da..kendisini çok rahat hissediyordu. Sanki gerçekten de..onun yardımıyla tüm acılarından kurtulacakmış gibi geliyordu ona. Sanki işkenceler bitecek ve sonunda zavallı ruhu huzura kavuşacaktı. Sanki dünyanın sonu..o'nun yanıydı.

"Kyungsoo." Sahibinin sesini duyduğu anda karanlık yüzünden göremediği yukarı kata-koridora dikti bakışlarını. Her ne kadar istemese de..oturduğu koltuktan-Jongin'in yanından kalktı. Önünü görebilmek için önce kapalı perdesi ay ışığından aydınlanan dev pencerelerden birine yaklaştı. Elini uzatıp perdeyi tuttu ve çekti. Pencereden süzülen ay ışığı odanın yarısını aydınlatıyordu. Yarı açık gözlerle diğer pencereye geçti ve onun da perdesini yana çekti. Artık tüm oda ışıklanıyordu. 

Geriye dönmesiyle olduğu yerde donması bir oldu.

Tanrı onunla olan imtihanlarına ne zaman son verecekti?

Neden yapıyordu bunu?

O mükemmel yüz..tam karşısındaydı. 

Derinliğinde boğulabileceğini düşündüğü gözler..şu an kendi gözlerine kenetlenmişti. Daha doğrusu..hapsetmişti. Ömürlük hapis gibi. Dünya dönmeyi bırakana kadar bitmeyecek bir hapis olsun istedi o an.

jongin hayranlıkla onu izleyen çocuğa yaklaştı. Yüzündeki gülümseme diğerine cennet hayatı yaşatırken..onu doğruca cehenneme sürükledi elini tutarak. Kyungsoo dokunuşla ürpererek gözlerini kapattı. 

Bu son muydu?

İnsan olarak..ona bu dünyada yer yoktu. Hayalet olmayı seçti. Hayalet olarak bu dünyada yaşamayı.

Ama artık..hayalet gibi de..hayalet gibi de ona yer yoktu galiba.

Yeniden mi ölecekti?

Sebep?

Bilmiyordu.

Jongin dokunduğu tenin soğuğuyla yanarak kül olacağını sandı. 

Kafasındaki sayısız soruları gözardı ederek küçük eli kavradı ve onu merdivenlere doğru sürüklemeye başladı.

Kyungsoo ne olduğunu anlayamadan basamakları ikişer üçer hızla kalktığını farketti. Sonunda yukarı kattaydılar artık. Sehun ve Luhan'ın yanında.

CHATEAU ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin