Bölüm 17.

491 62 2
                                    

"Birden ne oldu ona? Daha doğrusu ne yaptın ona? Neden bu hale geldi? Lanet olasıca, cevap ver Suho!" Sehun yattığı yerden doğrulduğunda Luhan Suho'yu azarlamaya ara verip, sarışının yanına yürüdü. 

"Bu kadar abartman-hey neler oluyor? Luhan, bırak nereye gidiyoruz?" Sehun kız suratlı tarafından sürüklenmeye başladığında küçük olanın neden böyle davrandığına anlam vermeye çalışıyordu.

Luhan Sehun'u kolundam tutup hızla çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. "Buradan gidiyoruz Sehun-ah!"

Arkalarından gitmeye kalkan Kyungsoo ve Jongin Suho tarafından durduruldu. "Bırakın gitsinler. Geriye kalan gerçekleri öğrenmeye Luhan'ın da hakkı var."

"Ama..ya Sehun'a yine birşey olursa? Luhan..o bunu kaldırmaya bilir." Jongin endişesini belli eden sesiyle şatonun soğuk duvarlarını acıyla sarsıyordu. Kyungsoo'nun  ölesiye korktuğu gerçeğin dudaklarından dökülmesine engel olamamıştı.                           

Bütün bunlar Kyungsoo'nun düşünmeye bile korktuğu kaderin oyunlarıydı. Sınanıyordular. Hiçbir şey bilmeden hem de... Tüm bunlarn sebebini..bilmeden. "Sehun..Sehun'a hi-hiçbir şey olmayacak değil mi? O yaşayacak. Yeniden eskisi gibi olacağız. Yeniden dünyada hapsolmuş iki yalnız hayalet olacağız. Yeniden hayatımızı birbirimize adayacağız. Sadece ikimiz olacağız. Bütün tehlikelerden uzakta , iki arkadaş. D-değil mi Jongin? Sadece..sadece birkaç gün öncesine dönmek istiyorum. Eski hayatımıza devam etmek istiyorum. Luhan ve siz olmadan!! Sadece Sehun..ve ben." Kyungsoo durmak bilmeyen göz yaşlarının eşliğinde bulanık düşüncelerini olabildiğince sade bir dille açıklamaya çalışıyordu.

Duyulan sesle vücudundaki soğukluğun son hadde vardığını sandı. Buzdan bir heykele dönmüştü sanki. 

"Eski hayatınız? Yalanlar üzerine kurulu olan hayatınız mı?.. Kardeşlik oyununuz mu?" Herkes sesin sahibine baktığında Kyungsoo ne yapacağını bilemeden öylece duruyordu.

 Jongin ileri yürüyüp eski dostunun önünde durdu. Şaşkınlığını                gizleyemiyordu. "Chanyeol? Bu-burada ne işin var?" 

"Beni bilirsin Jongin. Takıntılı biriyimdir. Başladığım işi bitirmeden rahat edemem. Buraya gelin!" Omuzunun üstünden arkaya dönüp birilerine seslendi. Açık kapının önünden çekilerek öne doğru yürüdü. "Size yardım getirdim." Suho'nun gözlerine bakarak söylediğinde ondan  minnet dolu bir gülümseme aldı. "Bize güvene bilirsin dostum. Sonunda..bu sefer siz ikinize uymaya karar verdik." Gülümseyerek Jongin ve Suho'yi işaret etti.                                               

Suho rahatlamış gibi bir nefes bıraktıktan sonra içeri girenlerin yanına gitti. "Çok geciktiniz çocuklar.  Bir an hiç gelmeyeceksiniz diye öyle korktum ki..." 

"Siz yani..bu olaya karışmaya nasıl ikna oldunuz? Nasıl ihtiyarlara karşı gelebildiniz?" Jongin hala şaşkınlığını koruyor ve bütün Ölüm Meleklerinin neden şu anda orada olduğunu merak ediyordu. Daha yıllar önce Tanrılara karşı gelmeyeceklerini söylemişti hepsi. Ölümlülerin hepsinin bir kaderi olurdu. Ve o kaderi kimse..değiştiremezdi. Jongin Cennetin gözde Ölüm Meleği olduğu için kimse onun bir insanın kaderini değiştirmeye çalışmasına engel olmamıştı. Bu sayede Luhan'ı kurtarmış ve yaşama geri dönmesini sağlamıştı. Ama koyulan şartı yani  gencin yeni kaderini kabul etmesi gerekti. Bu kader ise bir başkasınınkine bağlıydı. Sehun'un kaderine. Kaçış yoktu. Ne olursa olsun..Sehun'un hayatının başladığı yerde Luhan'ın hayatı bitecekti. Bütün bunları göze alsa bile, Jongin bir gün bu günkü olayların yaşanacağını biliyordu. Yıllarca Luhan'ı kaderinden korumuştu. Yalnız başına. Suho'nun yardımları sayesinde uzun zaman gerçeklerden kaçabilmişti. Ama şimdi bir umut vardı. Yok olmaya başlayan o umut geri gelmişti. Ve galiba mümkünsüz olanı başaracaktılar...

"Luhan, dur! Nereye gidiyoruz, hiç değilse onu söyle!" Sehun'un bağırışları hala onu sürüklemeye devam eden kızıl saçlıyı durdurmuştu. 

"Lanet olsun , bilmiyorum Sehun!! Nereye gittiğimizi ve ne yapacağımızı bilmiyorum!! Sadece o lanet yerden uzaklaşalım istedim."

"Değiştiremeyiz Luhan..biliyorsun. Ama..senin ölmene razı olmayacağım..endişlenme." Sehun gözyaşlarının dökülmesine izin verip başını aşağı eğdi.

Luhan kızarmış yüzüne ürkütücü bir gülümseme alıp diğerini süzmeye başladı. Aniden kahkaha atmaya başlaması Sehun'u son derece korkutmuştu. Deli gibi  gülerken gözlerinden  durmaksızın akan yaşlar yanakları boyunca ilerleyerek boynunda ince ışıltılı izler bırakıyordu. 

Sonunda gülmeyi kesip hızlı adımlarla Sehun'a ilerleyip sarışının yüzünü avuçladı ve dudaklarını kendi dudaklarına bastırdı.

CHATEAU ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin