Bölüm 12.

592 69 0
                                    

"Hyung? Nerelerdeydin? Oh..bu kıyafetler de ne? Neden böyle giyindin? Gay bardan falan mı geliyorsun yoksa? Tao biliyor mu? Yoksa o da mı seninleydi?" Suho sonunda odasına varıp kapıyı kapattığında Yixing'in rahatsızedici sesi kesilmişti. Yani tam olarak kesilmemişti. Hala saniyede 5 soru sorabilme gücündeydi.

Suho hızla üstünü çıkarmaya başladı. Siyahlar sadece dışını değil, içini de ele geçiriyordu..her dakika. 

Karanlıktan kurtulmak onun için bir hayaldi sadece.

Ama güçlü olmak için çabalıyordu.

Siyahlarından kurtulur kutulmaz kendini banyoya kapattı. Soğuk suyu açtı. Ellerini kaygan duvarlara dayayıp soğuk suyun, içinde kaynayan volkanı dondurmasını bekledi.

İnsan olarak Yer yüzünde yaşayan bir Ölüm Meleği'ydi o.

Tanrı'nın lider olarak seçtiği.

Özenerek yarattığı dünyaya bıraktığı.

Ölümlülerin koruyucusu.

Ölülerin yardımcısı.

Ama zordu bu hayat. Böyle yaşamak.

"Hyung~ Neyin var?" Yixing ağabeyi odasından ıslak saçlarını savurarak çıktığında elindeki kumandayla oynamayı bırakıp dudaklarını öne uzatarak mızıldanmaya başladı. Endişeli gözüküyordu. 

Onun bu haline Suho tabii ki de dayanamazdı.

İleri birkaç adım attı yüzünde o herkesi aşık olmaya mecbur eden gülümsemesiyle. Yaklaştı ve küçüğünün saçlarını karıştırdı. 

"Yok birşeyim Xing~ Merak etme." Küçük olanı kendine çekip sarıldı. 

"Hyung?"

"Evet?"

"Şey..uhmm..Kris seninle konuştu mu?" Yixing kafasını ağabeyinin göğsünden kaldırdı ve çekingen ifadesiyle yüzüne baktı.

Suho bir an neden bahsettiğini anlamadı kardeşinin. Ama sonra..hatırladı. 

"Oh..hayır. Ne konuşacaktı ki?" Neden bahsettiğini anlamıyormuş gibi davranmalıydı. 

"O-oh..hiç. Önemli değil." Yixing yeniden kafasını büyük olanın göğsüne dayayıp gözlerini kapattı. Huzur bulduğu iki kucaktan biri.

Ama bunun Suho için ne kadar önemli olduğunu bilmiyordu. Yıllarca sahip çıktığı çocukların gözleri önünde yok olup gitmelerini izleyecek değildi. Kaderlerinin bu olduğunu biliyordu. Ama yıllardır kendisi o kadere oyunlar oynuyordu. Azıcık bile olsa..onu değiştirmeye çalışıyordu. 

İnanıyordu...

Başaracaktı...

"Hey sen!! Ne yaptığını sanıyorsun?!" Kyungsoo içindeki kediciği daha fazla zabtedememişti. Jongin'in yüzüne indirdiği yumrukla esmer çocuk sol gözünü tutarak birkaç adım geriledi. 

Fazla acıtmamıştı zaten. Elini gözünün üzerinden indirdi ve yüzünde anlaşılmaz ve bir o kadar da korkutucu gülümsemeyle yeniden ileri doğru adımladı. 

Kyungsoo ise ellerini yumruk yapmış halde geri geri adımlar atıyor ve Sehun'un gelip ona yardım etmesini bekliyordu.

Ama Jongin buna izin vermeyecekti. Birkaç adımlık mesafeyi de kapatarak kediciğe yaklaştı ve onu kucağına aldı. Açılmasının mümkün olmadığını bildiği pencerelerden birinin önüne oturttu kucağındaki miniği.

Küçük ellerini alıp kendi boynuna doladı. İstekli bakışlarını tüm çıplaklığıyla görmesine izin verdi küçük olanın. Onun gözlerinde de aynı arzuyu görebilmeyi umarak.

CHATEAU ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin