Bölüm 13.

543 68 0
                                    

"Hey! N-neden öyle bakıyorsun?" Kyungsoo etrafa saçılmış olan kıyafetlerini toplamaya çalışırken Jongin'in yiyecekmiş gibi duran bakışlarından rahatsız olmuştu.

"Uhmm..sadece..çok sevimlisin. Hep seni izlemek istiyorum." Jongin ellerini çenesinin aşağısına yerleştirip dirseklerini dizlerine dayadı. Sırıtarak kediciğin giyinmesini -giyinmeye çalışmasını- izliyordu. Ölüm Meleklerinden hep duyduğu o dayanıklı kediciği hep merak etmişti. Ama ecinniler ve ruh avcılarıyla uğraşmaktan bir türlü onunla görüşememişti. 

"Kes şunu Jongin!!" Kedicik dayanamayıp bağırdığında Jongin bir çocuk gibi dudaklarını büzüp bakışlarını yere indirdi.

"Az önce öyle demiyordun ama. 'Ahh..adam gibi yapamıyor musun?! Hadii!' diye bağıran ne Sehun'du, ne de Luhan. Ve ben de olmadığıma göre.."

"Yeter! Tamam tamam." Kısa parmaklarıyla burun kemerini sıktı ve elini saçlarından geçirdi. "Hata yaptım. Aslında hiçbir şey olmamalıydı. Ben şey değilim..ımhh..şey. Off şey işte erkeklerden hoşlananlara ne diyorlarsa işte ondan."

Jongin hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade takındı yüzüne. Kaşları üzgünce düğümlenirken Kyungsoo'ya arkasını dönerek yeniden tahta zemine yattı. Kyungsoo ise gördüğü manzarayla küçük kediciğinin hareketlenmeye başladığını hissetti. Bir erkeğe karşı böyle hissler besleme olayını hala kabullenmiş değildi. O yüzden bedenine karşı gelecekti. Şimdilik. 

Yırtık eski kıyafetlerini üzerine geçirdikten sonra bir kez daha yerde umursamazca gözlerini aynı noktaya dikerek yatan adama çevirdi ve sevgilisine trip atan kız edasıyla odadan ayrıldı.

Jongin yaramaz kedicik odadan çıkar çıkmaz doğruldu ve onun gittiği yola dikti bakışlarını.

"Altımda miyavlamak için delireceksin kedicik. Sen daha kabul etme..hıhh."

"Luhan? İki saattir orada ne yapıyorsun? Hey Lu? Cevap versene. Bak yine ruhunu birilerine teslim etmenin eşiğinde değilsin öyle değil mi? Ses ve-"

"Uyuyakalmışım Sehun-ah." Sehun banyo kapısına saldıracakken uykulu gözlerini ellerinin tersiyle ovuşturan Luhan çıktı önüne. Birkaç adım gerileyerek kızıl kafalıya yol açtı.

"Oh..buraya geldiğinden beri doğru düzgün uyumadın değil mi?"

"Evet. Öyle oldu biraz." Ayaklarını sürüyerek Sehun'un yatağına doğru yürüdü ve oturdu.

"Yatabilirsin. Sorun değil." Sehun gülümsediğinde Luhan bir anlık kafasına meteor düşmüş gibi hissetti. Tanrım, bu çocuk hep böyle ışıltılı mıydı, yoksa gülünce mi böyle oluyor?

Küçük bir kalp krizinden sonra Sehun'un izni üzerine yatağa yattı. Gözlerini kapatıp tek elini alnına koydu. Sehun da yatağına tırmanarak kız suratlının yanına yattı. Başını sağa çevirip onu izlemeye başladı. Ve artık alıştığı konuşmaları yeniden dinlemek zorunda kaldı.

"Omma~ Appa~ Sizi sevmiyorum. Biliyorum, Jongin'in de uzun zamandır beni aramamasının sebebi sizsiniz. Neden yaptınız bunu şu zavallı oğlunuza ha? Neden? Yazık değil mi bana ya? Hiç mi acıma duygunuz yok? Oh..tabii ki de var. Ama o pislik Wufan'a özel sadece! Ne? Ne dedin? Kıskanmak mı? Ahh hadi ama appa~. Senin o 12 yaşında bile altını batırmaya devam eden sırığını mı kıskanacağım ben? Mümkün değil ı-ıh. Omma~ neden onu da doğurdun sanki? Bir tane oğul neyinize yetmiyordu? Oynaşmadan duramaz mıydınız? Ugh..tamam tamam. Vurma omma. Biliyor musun omma..onu özledim. Çok özledim. Evet o yaramaz, pisliğin teki, penis hastası, sex bağımlısı, göt deliği kardeşimi özledim. Ahh bunu söylediğim için gerçekten çok utanıyorum şu an. Neyse..ben uyuyacağım. Yarın sabah konuşuruz. Bana iyi bakın omma, appa. Sehun'a da lütfen." Birkaç fazla sevimli mırıldanmadan sonra uykuya daldı. Sehun ise hala şaşkınlıkla dinlediği şeyleri hazmetmeye çalışıyordu. Bu adam gerçekten de kafayı sıyırmış olmalıydı. Ama Sehun'un aklına takılan eses şey Luhan'ın son cümlesiydi. Bunun üzerine dişlerini gösterek gülümsemesine engel olamamıştı. Arkasını ona dönüp gözlerini kapattı. Uyumuyordu tabii ki. Sadece beyninde bir film çekiyordu o an. Baş rolünü Luhan'ın oynadığı bir film.

"Hayatım hadi ama, geç kalıyorum. Suho'nun imalı bakışlarının sabah sabah beni selamlamasını istemiyorum. Hem..bu gün o meseleyi de açacağım. Hani şu..para mevzusunu." Kris sonunda Yixing'i kucağından indirip yatağa yatırdı tekrar. Dudaklarına küçük bir öpücük bırakıtıktan sonra kıravatıyla uğraşmaya başladı.

"Ama bana göre o mesele biraz karanlık." Yixing kollarını göğsünde birleştirip tek kaşını yukarı kaldırdı. 

"Ne demeye çalışıyorsun sevgilim?" Kris kıravatla olan savaşına kısa bir ara verip yatağın ucuna oturdu.

Yixing hemen dizleri ve elleri üzerinde emekleyerek erkek arkadaşının yanına geldi ve koluna tutundu.

"Luhan hyung yapmaz öyle birşey. Bence arkasında başka birileri var bu olayın."

Kris gözlerini devirerek iç geçirdi.

"Çok safsın bebeğim. Herşey ortada işte. O deli paraları alıp kaçmış. Ortalarda yok. Neredeyse her yeri aradım ama izini bulamadım. Ve Suho'nun haberi olmadan bu meseleyi halletmek çok zor. O kadar parayı bulup yerine koymak da çok zor..off. Ne yapacağımı bilmiyorum."

"Selam Kris. Sonunda kardeşimin kucağından çıkabilmişsin." Suho koltuğa yerleşirken alaycı gülümsemesini gönderdi diğerine. Uzun boylu çocuk geçip karşı koltuğa oturdu. Seslice nefes verdikten sonra konuşmaya başladı.

"Uzatmayacağım Suho. Luhan hyung şirketten yüklü miktarda para çıkarmış. Hem de benim adıma. Benim imzam atılmış çeklerle. Ve..ben ne yazık ki bunu çok geç öğrendim. Şu an bu parayı yerine koyabilecek güçde değilim. Senden anlayış bekliyorum. Lütf-"

"Bir dakika. Ne dedin? Luhan mı? O Neden böyle birşey yapsın ki?"

"Oh..b-bilmiyorum. Ama sözveriyorum, bana biraz zaman verirsen o parayı yerine koyacağım. Beni tanıyorsun. Hiç para sıkıntısı çekmedim. Ve o kadar çalışanın parasına da ihtiyacım yok. Ahh..ağabeyimin yaptığı bu aptallığın bedelini benim ödemem gerek, biliyorum. Bunun için senden sadece biraz zaman istiyorum."

"Uhmm..bence buna gerek yok. Yani para geri ödenmeli ama..senin yapmana gerek yok. Eğer parayı Luhan almışsa..bunu o kendisi de ödeyebilir."

"A-ama onu hiçbir yerde bulamıyorum. Adam sanki kayıplara karışmış. Aramadığım yer kalmadı. Morglara bile baktırdım ama..yok."

"Endişelenme dostum. Onu bulurum. Sonra da işimizi hallederiz. Hem belki de başında büyük bir bela vardır. Paraya da o yüzden ihtiyaç duymuştur. Biliyorsun..ağabeyin rahat duran biri değildir. Ağzını açmasıyla yeni bir felaket yaratır hep. Bununla ilgileneceğim. Onu bulup sana haber vereceğim." Kris mahcup bakışlarını yere dikip başını salladığında Suho içinden zafer kahkahalarını atmaya başlamıştı bile. Sonunda işler düzene giriyordu. Geç olmadan o şatodakileri kurtarabilirdi.

"Sehuun. Sehuun. Neredesin? Sehun-ah~. Sehu- Huh? Hey sen ne yapıyordun öyle?" Kyungsoo yuvalarından fırlamaya hazır duran gözlerini kızıl kafalının dudaklarına değen dudakların sahibine dikti. Luhan'ın sesi duyar duymaz gözlerini açmasıyla burnunun dibindeki Sehun'u görüp çığlık atması bir oldu. Zıplayarak yataktan kalktı ve Kyungsoo'nun yanına koştu.

Sehun kaşlarını çatarak ağızları açık şaşkınca kendisine bakan ikileye anlamsız bakışlar attı.

"Neyiniz var sizin? Delirdiniz mi yoksa? Bu kadar gürültü yapmayın! Sesiniz kafamın içinde uğulduyor!!"

"S-siz neden o kadar yakındınız öyle? Aranızda birşey mi oldu yoksa?" Kyungsoo dudaklarını öne uzatarak sorduğunda yanındaki Luhan ve yataktaki Sehun irileşmiş gözlerle birbirine baktılar sadece.

CHATEAU ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin