Saatler süren yolculuktan sonra yaşayacağı yere varabilmişti sonunda. Düşüncesine göre burası daha sessiz ve rahat olacaktı onun için. Gürültülü şehir manzarasından uzaklaşmayı başarmıştı.
Araba durduğunda sessizce kapıyı açıp indi. Ellerini montunun ceplerine sokup etrafa bakınmaya başladı. İlk bakışta kimsesiz bir yer gibi duruyordu burası. Ama etrafta evler vardı. Ve yeni yapılma şeyler de sayılmazlardı.
"Hyung, burada yaşamak istediğine emin misin? Senin için korkuyorum." Kris Luhan'ın valizlerini yere bıraktıktan sonra arabaya yaslanıp yakınlıktaki yerlere bakınmaya başladı.
"Yoksa o kitaptan sen de mi etkilendin, serseri ha?" Luhan gülmeye başladığında Kris gözlerini devirip duruşunu dikeltti.
"Yok öyle birşey. Senin yazdığın boktan hikayelere kendimi kaptıracak kadar aklımı kaybetmedim."
"Beğendiğini kabul et serseri." Luhan onun koluna hafifçe vurarken söyledi. Ve kardeşine dahada yaklaşarak aralarındaki mesafeyi azalttı. Luhan'ın üzerine yürümesiyle Kris arkasındaki arabaya daha çok tutundu. Yüzündeki donuk ve bir o kadar da ürkütücü ifade bacaklarını titretmeye yetmişti.
"Hyung..n-ne yapıyorsun? Delirdin mi? Yah, yaklaşmasana!!"
"Ne oldu? Korktun mu sarışın barbie?" Luhan garip sırıtmasını yüzüne yerleştirirken ona daha da yaklaştı ve vücutlarını birleştirdi.
"Yah, hyung ne yapmayı planlıyorsun? Yoksa bana tecavüz mü edeceksin bu kimsesiz yerde?" Kris'in heyecanlı bir şekilde Luhan'ı geriye itmesiyle Luhan kahkahası etrafta yankılanacak bir şekilde gülmeye başladı.
"İğrençsin hyung. Böyle şakalar yapmayı kesmelisin! Sonunda delirmenden korkuyorum. Aslında kendim için endişeleniyorum. Bir deliye bakmak gibi bir niyetim yok." Kris alayla söylediklerini bitirdikten sonra tekrar korku hissi vücuduna yayıldı. Dediklerini birkaç gün önce o lanet kitaptan okumuş ve sarsılmıştı.
"Hey sen benim karakterimle alay mı ediyorsun? Bu ıssız yerde seni keser, sonra da yerim." Luhan gülerek söylediğinde Kris hızlıca arabanın etrafında dönerek sürücü koltuğuna tekrar oturmak için harekete geçti.
"Delirmeden önce beni ara ki gelip seni kurtarabileyim hyung. Hadi görüşürüz. Yeni evinde bir bardak çay içmek isterdim ama sahipsiz ruhların bizi rahatsız etmesini istemem. Bye!" Laflarını bitirdikten sonra arabaya atlayıp son sürat sürmeye başladı. Luhan arkasından karnını tutarak gülmeye devam ediyordu.
"Ah..seni serseri, çok korkaksın. Biraz hyungına benzeseydin ya. Sadece okuduğu bir kitaptan bu kadar etkilenen biri, nasıl hayatta kalabilir ki? Ihmm..işin zor kardeşim. Yanında hep ben olmayacağım. Bak artık yalnızsın. Oh..değilsin. Haftada üç gün Tao'yla, üç gün Lay'le geçiriyorsun. Umarım geriye kalan bir günü de üçlü yapmıyorsunuzdur. İğrenç herifler." Son sözlerini de söyledikten sonra durdu. Galiba yazdıkları sadece hayranlarını, Kris'i değil, kendisini de etkiliyordu.
Aslında korkuyordu. Karakteriyle bütünleşmekten ve gerçek benliğini unutmaktan. Ama sonra düşündüklerini farkedip kendisini azarlıyordu. Bunlar sadece uydurmaydı. Gerçek olamazlardı.
Beynini daldığı düşüncelerden arındırdığında bakışlarını sabitlediği yerden indirerek kafasını iki yana salladı. Aptalca fikirleri yüzünden kendisine kızıyordu. Saçlarını karıştırdıktan sonra kafasını gök yüzüne doğru kaldırıp gözlerini kapattı. Sarı, hafif dalgalı saçları ılık rüzgarın nefesleriyle havalanırken yanağından boynuna doğru süzülen serinlik gözlerini hızlıca açıp etrafına bakınmasına sebep oldu. Bu da neydi? Yine mi kurduğu hayallerden bir tanesi? Yine mi kendisini kaptırdığı fantastik hikayelerin etkisi? Elbette ki bunlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHATEAU ✔
FantasyBir yazar bir hayalete ne demiş? ©All Rights Reserved Wattpad.2013.regal