"Bu adam beni delirtecek!!"
"Noldu? Kimden bahsediyorsun?" Yixing endişeyle odanın içinde o taraf bu tarafa yürüyüp duran adama seslendi. Tepki vermemesinden duymadığını anladı.
"Yifan?"
"Seni geberteceğim hyung! Sen bittin!!"
"Yifan?!"
Yixing'in sert sesiyle hemen arkasına döndü uzun boylu çocuk. "Huh? Oh..Xing? Ne zaman geldin tatlım?" Kris kaşlarını çatarak sinirli gözükmeye çalışan, ama daha çok bir maymuna benzeyen sevgilisine doğru yürüdü yüzündeki bilmem kaç karışlık sırıtmayla. "Xing~ iyiki geldin bebeğim~." Yixing bir an kendisini Kris'in kucağında buldu.
"He-hey! İndir beni! Bu kadar özlediğini bilseydim işlerimi erken bitirir gelirdim."
Kris kucağında tuttuğu çocuğu daha çok sıkarak göğsüne bastırdı. "Xing~ çok kötüyüm." Sonunda iş masasının üzerine oturttu kucağındaki maymunu. Yixing'in masadan aşağı sarkan bacaklarının arasına geçti ve kısa bacakları kendi belinde birleştirdi. Kollarını diğerinin beline sardı ve başını boynuna yasladı."Noldu Kris? Neyin var sevgilim?" Yixing masumca sorduğunda Kris başını onun zarif boynundan kaldırarak o bebeksi yüzüne baktı kısa boylunun.
"Suho sana çok mu eziyet etti şimdiye kadar?"
Garip soruyla Yixing gözlerini şaşkınca açarak önündeki yeterince ciddi gözüken çocuğa dikti bakışlarını. "Ne? Nasıl yani? Kris..sen iyi misin hayatım?"
"Biliyor musun dünyanın en kötü ağabeyine sahibim ben."
"Huh? Ama..Luhan hyung hakkında neden böyle konuşuyorsun? O iyi biri. Sana ne gibi zararı dokunabilir ki?"
"Ahh çok safsın Xing~. O piç herif ödemem için bana yüklü miktarda borç bırakıp ortalardan kayboldu!!"
"Ne? Ama..ama nasıl? Luhan hyung öyle biri değil. Kimseye borçlanmaz. Seni de kötü durumda bırakmaz."
"Ama yaptı. Beni zor durumda bıraktı. Enayi gibi hissediyorum. Off Suho'yla konuşmam lazım."
"Neden?"
"Çünkü o paralar şirket hesabımızdan çekilmiş. Borcum kendi şirketime anlayacağın. Ama bu şirketin tek sahibi ben değilim. Suho benim ortağım. Ve bunu onun da öğrenmesi lazım. Ben asla şirketten o kadar büyük miktarda borç almadım. Çalışanların zor durumda kalmasına razı olamam."
"Oh..." Yixing anladığını belli ederek başını salladı. "Ama ben Luhan hyung'ın böyle bir şey yaptığına inanamıyorum. Şimdiye kadar para hiç ilgisini çekmedi ki onun...""Ona ne yaptın Soo?" Sehun sinirlerine ve heyecanına galip gelmeye çalışıyordu. Ama az önce yaşananlar gerçekten de korkunç şeylerdi onun için. İkinci kez gözleri önünde bir insan..az kalsın ölüyordu. Ve yine..kendisi yüzünden.
"B-ben..sadece... Bilmiyorum. Onlara sadece gü-güvenmek istedim. Kötü birşey yapmazlar sandım." Başını önüne eğerek gözlerini birbirine kenetlediği parmaklarına dikti. "Onun sadece..ruhunun yarısını alacaklardı. A-ama..nedenini bilmiyorum ama..onu bütünlükle istediler."
"N-ne? Nasıl? Neden böyle yaptılar Kyungsoo?" Sehun artık sinirlerinin iyice gerildiğini hissedebiliyordu.
"Çünkü..Luhan..o artık normal bir insan değil. Aslında yıllardır normal bir insan değil. Ona ben hayat verdim. Benim bir parçam olarak yaşıyor. Bir meleğin ruhunun yarısına sahip biri o. Bütün karanlık ruh avcıları da bunu iyi bilirler. Bir meleğin ruhuna sahip olmak..onlara ebedi hayat kazandırır." Jongin Luhan'ı daha sıkı sararak kızıl saçları okşamaya başladı. "Bu yüzden onu bütünlükle istediler. Ve..az kalsın istediklerini alacaklardı." Kyungsoo'ya baktı son cümleyi söylerken. Yanaklarından parlak damlaların süzüldüğünü görebiliyordu. Yeniden..yeniden aynı şey oluyordu. Yarım kalbi yeniden olduğu yerde dört dönüyordu. Gözleriyle uzak bir seyahate çıkmış gibi hissediyordu. Tüm evrenlerin yaradılıştan bu yana sahip olamadığı bir güzellik vardı sadece.
Ama seyahatini yarıda bırakmasını sağlayan kişinin ruhunu o an küçük bir şişeye tıkıp toprağa gömmek istedi. Sehun konuşmaya başlayınca Jongin'in kaşları çatıldı. Sinirli yüzünü küçük kedicikten ayırarak sarışın çocuğa çevirdi."Hey! Onlar ölüm melekleri değil miydi yani?" Sehun hayretle açılmış gözlerini Jongin denen adama dikti.
"Hayır seni sersem. Ölüm melekleri değillerdi. Onlar sadece sizin gibi zavallı ruhları kandırıp canlı insan bedenlerinden taze ruhları avlayıp yerler!!"
'Yerler' kelimesini duyduğunda Luhan başını dinlendirdiği göğüsten kaldırıp yüksek sesle bağırdı.
"NEE?? Nasıl yani?? Be-beni?? Benim ruhumu? Yemek mi? Yiyecekler miydi beni gerçekten? Tanrım!! Neden beni böyle iğrenç işlerle sınıyorsun ha? Neden tüm belalar hep benim başıma gelir sanki? Ne yapmaya çalışıyorsun? Ommağğ!! Senin suçun bunlar! Siktiğim hayatımda her şey yarım yamalak zaten... Şimdiye kadar nasıl dayandım ben? Ohh..artık korkuyorum Jongin-ah. Çok korkuyorum." Yeni isyan krizinin ardından sesi artık daha yavaş çıkıyordu. Her zamankinden daha yavaş yani. Sehun için alışılmadık şeydi bu. Ama Sehun'un alışık olmadığı bir şey de..o kız suratlının bir erkekle bu kadar yakın olabileceğiydi. Erkekler arasında aşk olmadığını bilmese onları sevgili olarak düşünebilirdi."Tamam Lu. Geçti bebeğim. Artık yanındayım. Kimse sana birşey yapamaz. Meleğin artık seninle." Jongin yeniden kızıl kafayı kendi göğsüne yasladı.
Sehun o an adını bilmediği garip duyguların içinde sanki dünya etrafında hızlıca dönüyormuş gibi hissediyordu. Neler oluyordu? O kız suratlı şey gerçekten de sinirlerini çok bozuyordu galiba.
Galiba..."Hey! Se-senin..adın neydi?" Jongin sorduğunda hemen gözlerini kaçırdı ve alt dudağını dişleyerek titremesini durdurmaya çalıştı. Ama..ona bakmadan durabilir miydi? -Bilmiyordu. Yeniden bakışlarını ona çevirdiğinde ağlamaktan ıslanmış yüz, hüzün ve acı dolu gözlerle karşılaştı. Kalbi göğsünde hızını her saniye daha çok arttırırken o an sadece o küçük, umufak şeye sarılmak ve onu avutmak istiyordu.
Kyungsoo burnunu çekerek konuşmak için ağzını açtı ama bu sefer seslice ağlamaya başladı. Onun hıçkırıklarını duyar duymaz Jongin ayağa kalkacakken Sehun önce davrandı ve küçük kediciğini kucağına aldı. Kyungsoo duyduğu suçluluk duygusu yüzünden Luhan tarafa bakamıyordu bile. Ağlama sesi Luhan'ın ona seslenmesiyle azaldı.
"Üzülme Soo. Seni..affettim. Ağlama lütfen." Kyungsoo'nun ağlaması kötü hissettiriyordu. Dayanamayıp ağlamaya başladı Luhan da. Jongin'in siyah ceketine tutundu ve akan gözyaşlarını saklamaya çalıştı. Jongin kollarını ona sıkıca dolarken Sehun bir kendi kucağındaki kediciğe, bir de Jongin'in kollarındaki Luhan'a baktı. Bir zamanlar kalbinin durduğu yerde şimdi koca bir yara vardı sanki.
Jongin Luhan'a sarılırken, minik adamın sarışın tarafından sakinleştirilmesini gördüğünde kaşları yeniden çatıldı ve yıllardır tanrılar için çalışmaktan yorgun düşmüş vücudundan sarsıcı bir kıskançlık fırtınası geçti.
"Neden..sen değil de Kyungsoo ceza alıyor Sehun?" Luhan Sehun'un odasının kapısına yaslanarak sorduğunda genç adam yatağından doğruldu. Kız suratlı neden birden bire bunu sormuştu ki? Ahh..tabi. O her boka o küçük burnunu sokan Lu Han'dı.
Sehun yatağından kalktı ve Luhan'ın yanından geçerek koridora çıktı. "Buraya gel Lu. Sana anlatacağım. Her şeyi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHATEAU ✔
FantasiBir yazar bir hayalete ne demiş? ©All Rights Reserved Wattpad.2013.regal