Gözlerini Kapat

382 17 3
                                    

-Ben... Şeyy... Yusuf'u buraya getirttim ve 5 dk sonra okulun kapısından içeri girecek!

Yaklaşık bi 20 saniye sadece Sena'nın gözlerinin içine baktım. Ve başımı gökyüzüne doğru çevirip düşünmeye başladım.

Eveet. Bir dönemdir, aylardır görmediğim, yüzüne hasret kaldığım Yusuf'um, herşeyden hemde herkesten çok sevdiğim ilkim, beni sevmemesine rağmen onu çok sevdiğim gerçeğim... Aylardır beklediğim gün bugünmüydü?

Bütün özlemim, burada çektiklerim buraya kadar mıydı? Bunların hepsini, sadece ona olan özlemimi değil herkese, eski Sevgi'ye olan özlemim, 5 dakika sonra geçicekmiydi?

Benim siyaha aşık olmama neden olan kişi. Benim burada olmamın nedeni, renkli hayatımın içindeki karanlık, bir siyah tanesi, siyahlı...

Siyahlı çocuk... Sana özlemim bitiyor mu? Acı çektim aylarca, bugün gerçekten son mu? Ağlayışımın son günü mü? Yoksa acı çekişimin başlangıcı mı?

Bana acı çektirmeye mi geldin yoksa hayatımda ki karanlığın içine renk katmaya mı? Sana olan aşkımla dalga geçmeye mi geldin yoksa yaralarımı sarmaya mı?

5 dakikam dolmuştu sanırım. Onu görme vaktim gelmişti. Özlem giderme vakti gelmişti. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Ben.. Ben onu çok seviyorum.

-Sevgi hadi gitme vakti. Yusuf'u görme vakti.

Herşey üstüme gelmeye başladığı anlarda kendime söz vermiştim. Bayılmıycam. Asla böyle birşey olmayacak. Hem bayılırsam balo mahfolur. Yusuf'u görme şansımıda kaybederim.

Ve ayağa kalktım. Ön bahçeye doğru ilerlerken Sena'nın elini öyle bi tutmuştumki kızın eli benim tırnak izlerim olmuştu.

Çok korkuyodum. Aynı manzarayla karşılaşmaktan... Sevgi yine Yusuf'un peşinden koşucak yine ona bağlanacak ama Yusuf ona umut bile vermeyecek.

Ön bahçeye geldiğimizde gözlerimi kapatmıştım ve düşünüyodum. Çok değişmişmidir? Gözleri hala o kahverengilikte beni etkileyecek mi? O bakışları benim başımı döndürecek mi?

Sena'nın eline tırnaklarımı geçirmeye devam ederken gözlerimi açtım ve o an...

Karşımda takım elbiseli, saçlarını dikmiş ve bana bakıp gülümseyen Yusuf, bana istemeden acı çektiren Yusuf, bilmesede beni her gece ağlatan Yusuf, günlüğümün her sayfasında adı geçen Yusuf...

Aylardır beklediğim an... Yusuf tüm asaletiyle tam karşımda... Elimi Sena'nın elinden çektiğim anda film şeridi gibi eski günler gözümün önüden geçti. Eski okulum, Yusuf'a verdiğim mavi kalemli kağıt, herşeyy... Ve aynı zamanda gözyaşları...

Yusuf tam karşımdaydı. Benim gözümden yaşlar akmaya devam ederken bana doğru geliyordu. O her adım attığında benim gözümden bir yaş daha yere doğru düşüyordu. O adım atınca bile ben acı çekiyordum. Bana bakışlarıyla acı çektirtiyordu.

Gözlerimi kapattım. Bana doğru tam konuşmaya başlıyacaktıki onu orda bırakıp arka bahçeye koştum. Neden öyle birşey yaptın derseniz, ben güçlü bir kız değilim. Ben yapamıyorum, onu görmeye bile cesaret edemiyorum. onu görünce sımsıkı sarılıp hiç bırakmak istemiyorum ve böyle birşey yaparsam biliyorumki kötü şeyler olucak. Ama onu görünce kendimi durduramam diye korkuyorum çünkü onu kazanamadan kaybetmek istemiyorum.

Arka bahçeye vardığımda hemen yere oturup dizlerimi bedenime doğru çektim ve başımı dizlerime yaslayıp kollarımla kafamı kapattım. Hıçkırıklarım bahçede inlerken bir el kolumu tuttu. Mert olabilirdi.

-Bırak ve git burdan Mert. Ben Yusuf'u görmek istemiyorum. Onu hayatımda istemiyorum. Bana acı çektiriyor.

-Ben.. şey.. özür dilerim eğer öyle düşündürdüysem. Ben sadece iyimisin diyr bakmaya gelmiştim.

Ve o an. O sesi ve kafamı kaldırır kaldırmaz bana doğru bakan o gözleri...

-Ben Mert sanmıştım.

-Bırak Mert'i şimdi. Sen benim yüzümden burdasın galiba, yani sanırım, of bana bunları Mert anlattı.

-Ben çok acı çektim be Yusuf... Ben hergün seni düşündüm burda, sende kilometrelerce uzaktaydım ama hep seninleydim. Seni unutabilmek için burdayım. Bir tür Yusuf'u unutabilme kampı gibi.

-Bende acı çektim Sevgi. Sen gittiğinden beri benim gözüme uyku girdiğini mi sanıyosun sen? Senin benim yüzünden herşeyi bırakıp buraya geldiğini biliyorum. Seni üzdüğüm için çok üzgünüm.

-Sen üzülme, sen üzülürsen ben daha çok üzülürüm. Yaa Yusuf bak ben gerçekten seni çok ama çok sevdim. Ben ger gece işte gördüğün gibi bu arka bahçeye gelir ve saatlerce seni düşünüp ağlardım...

-Bana ağlamak deme. Bana acı deme. Çünkü geçmişte ne kadar acı çektiğimi bilmiyosun.

-Yanılıyosun. Herşeyini biliyorum. O eski sevgilinin ölümünü, senin intihar girişimlerini, herşeyini... Yusuf buraya gelmeden önce kütüphanede aramızda bir olay geçmişti hatırladın mı? Bana beni asla sevmiyeceğini söylemiştin.

-...

-Kalbim çok acımıştı benim be Yusuf. Kalbim kırıldı. Sonra başka bir şehre gitmeye karar verdim. Ben buradaykende başımdan büyük olaylar geçti. Hep kandırılmalar, alay konusu olmalar, en yakın arkadaşım gözümün önünde kendisini öldürmeye çalıştı. Polisler, ambulanslar... Ben çok şey geçirdim ve çok şey öğrendim burada.

-Ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Sevgi bak ben öyle sandığın gibi ukala biri değilim. Öyle kızlarla pek ilgilenmem.

-Yusuf, kızlara nasıl yavşarkenki mesajların bile var bende. Bana yalan söyleme boşuna. Ben senin hakkında herşey biliyorum çünkü.

-Beni o kadar mı çok seviyorsun?

-Seni o kadar değil. Seni sandığından daha çok seviyorum.

Bu konuşmalar aslında hayal ürünüydü sanki. Birazdan rüyamdan uyanıcaktım ve herşey yerle bir olucaktı. Öyle hissediyordum. Gökyüzünü izlerken bir yandan korkuyordum. Yusuf gidicek diye. Şuan burda ona sımsıkı sarılmayı o kadar isterdim ki... Sessizce konuşmaya devam ettim. Aynı zamanda ağlamaya devam ediyordum. Sesimde masumiyetlik vardı:

-Ben seni çok özledim.

Bunu söyleyince eliyle omzumu tutup beni kendine çekti. Başımı omzuna dayamıştım. Bu an hiç bitmemeliydi. Ama ben hala hızlıca konuşuyordum:

-Biliyorum bana umut vermek istemiyorsun. Çünkü beni istemiyorsun hem istanbul'da İrem var. O benden kat ve kat daha güzel ve sen zaten benim gibi bi sulugözü istemezsin. Zaten...

-Şşş. Sus ve sadece gözlerini kapat...

Siyahlı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin