Yağmur Damlaları

453 19 2
                                    

-Burak... s-seni... seviyorum... b-beni sak-sakın... unut-unutma...

Ceren'in son cümlesi hala aklımdan çıkmıyor. Burak bağırıyordu:

-Sevgi git birini çağır, birşey yap!

Birşey diyemiyordum. Ellerim ayaklarım kilitlenmişti. Soğuk terler akıtıyordum. O an koşmayı bırak yürüyemiyordum bile. Sadece gözyaşı dökütüyordum. Burak bağırmaya devam ediyordu:

-Sevgi kendine gell!! birşey yapp!! Lütfen!! Yalvarırım!!

Konuşmaya devam etti:

-Ceren yemin ederim bende seni seviyorum. Dayan lütfen dayan!

Ben Burak'ı duymakta zorluk çekiyordum. Hiçbirşey hissetmiyordum ta ki arkamdaki sesi duyana kadar:

-Noluyo orda??

İçimden "şimdi sıçtık" diyebildim. Arkada ki müdürdü.. Ve yanında Sena vardı. Beraber koştular. Müdür direkt Ceren'in yanına gitti. Sena ise beni tutup kendime gelmemi söylüyordu. Ellerim kilitlenmişti. Ceren'in kanlarını gördükçe daha fazla gözyaşı akıtıyordum. Müdür ambulans çağırdı. Ve 5 dk içinde bir grup polisle ambulans okuldan içeri girdi.

Polis ben ve Burak'ı tuttu:

-Bizimle emniyete kadar gelmeniz lazım!

Ben pek bir şey duyamıyordum. Kaskatı kesilmiştim. Buraksa gözyaşlarını silip "peki" diyerek ayağa kalktı.

Orada bize bir sürü sorular sordular. Arka bahçede kamera yoktu. Bu yüzden şuan suçlu biz gözüküyorduk. Daha sonra koridordaki kameralara bakıp Ceren'in yemekhaneye girdiğini incelediler ve yemekhanedeki bıçaklarım bir tanesinin eksik olduğu söylediler. Bizi bıraktılar. Bizde hastaneye gittik.

-Ordakilere Ceren Yılmaz diye sorduğumuzda bize yoğun bakımda olduklarını söylediler. Koşa koşa oraya gittik. Tamda o sırada Ceren'in ailesi ordaydı. Ağlıyorlardı ve bende o an dayanamayıp ağlamaya başladım. Ve yoğun bakımdan bir doktor çıktı.

-Ceren Yılmaz'ın ailesi siz misiniz?

-Evet

-Çok kan kaybetmiş ve iç organları çok hasar görmüş. Kalbine batırsaymış şansı olmayacakmış. Acil 0 rh (-) kana ihtiyacımız var!! Aşırı kan kaybetmiş!

Aniden bağırdım:

-Ben 0 rh negatifimm!!

-hemen sizi odaya alalım. Ben hemşireleri çağırıyorum.

********************

Kan verdikten sonra Ceren'in annesinin bana baktığını farkettim. Benim yanıma geldi ve konuşmaya başladı:

-Çok teşekkürler kızım, senin hakkını nasıl vericeğimizi bilmiyoruz.

-Yoo hayır! benim yerimde Ceren olsaydı eminim ki aynısını yapardı...

-Tekrardan sağol, diyip bana sarıldı.

Tam o sırada yoğun bakım odasından doktor çıktı ve durumunun iyi olduğunu ve başarılı bir operasyon geçirdiklerini söyleyince hepimizin içi rahatladı. 10 dk sonra Ceren'in babası sizi isterseniz okula bırakayım dediğinde bu teklifi kabul ettik ve Ceren'in babasının arabasına bindik. Adam yol boyunca tek kelime etmedi. Okula vardığımızda ona teşekkürler dediğimizde bile cevap vermedi ve sadece başını salladı. Okulun bahçesindeydik. Bir tarafta kızlar bir tarafta erkekler binası vardı. Tam karşımızda ise okul! Durakladık ve konuşmayı başlatan Burak oldu:

-Sevgi uykun var mı?

-Hayır, neden sordun?

-Biraz arka bahçede konuşalım mı?

-Konuşmaya gerçekten çok ihtiyacım var.

Beraber arka bahçeye gittik. Ve orada bir kamera gördük. Sonunda koymuşlardı. Kameraya aldırış etmeden bir yere oturmaya karar verdik ama yağmur yağıyodu. Şuanda yağmurun yağması umrumuzda değildi. O kadar umrumuzda değildi ki yere oturduk. Konuşmuyorduk ve az sonra Burak cebinden bir sigara aldı. Ama yağmur yağdığı için zar zor çaktı. Dumanını üfledikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı:

-Sende ister misin?

-Teşekkürler ben içmiyorum

-Tamam.

-Sen gerçekten Ceren'i seviyor musun? Kız senin için kendini bıçakladı. Ve sen orda "yemin ederim seviyorum" dedin.

-Ben... Bilmiyorum...

-Nasıl bilmiyosun?

-Kimse kimseyi sevmek zorunda değil!

Burak bu cümleyi söylediği an Yusuf'un bana İstanbul'dan kaçmamı sağlayan o cümleleri aklıma geldi. Ve gözlerim sulandı. Burak gözlerimin içine bakıp aniden bağırdı:

-Neden ağlıyosun?

-Sadece yağmur damlası.. Ağladığım yok! Ben odama gidiyorum. Uyumaya ihtiyacım var. İyi geceler

-İyi geceler.

Siyahlı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin