-Şşş. Sus ve sadece gözlerini kapat...
Birazdan uyanacaktım ve herşey bitecekti. Gözlerimi kapatıp açtığım an o konuşmalar birer baloncuğun içinde yok olacaktı. En azından ben öyle hissediyordum.
Bende hiçbirşey demeden gözlerimi kapattım. Bu an bitsin istemiyordum. İzin verseler ölene kadar böyle kalabilirdim. İşte o an gerçek yaşamı tattım. Onun kollarında yaşamanın önemini tatmıştım. Ellerinde yaşama sevincini, parmaklarında yaşama tutkusunu...
Kalbim deli gibi çarparken ön bahçeden biri gelip hadi pastayı kesiyoruz dedi. Bende Yusuf'un kollarının arasından istemeyerek kalktım ve o her gördüğümde gözlerimin dolduran yüzüne baktım. Allah'ım o gözlerin bu kadar etkileyici olmaması gerekirdi... O saçların bu kadar heyecan verici olmaması gerekirdi... O yüzün bu kadar çekici olmaması gerekirdi...
O hasret kaldığım yüzünü yakından ve daha fazla inceledikten sonra sözcüklerime başladım:
-Burada ne kadar kalacaksın?
-1 hafta sanırım.
-1 haftadan sonra ne olucak?
-İstanbul'a geri dönücem. Sende dönmeyecek misin?
-Ben... Ben bilmiyorum.
-Ailen İstanbul'da değil mi?
-Evet ama...
-Ama?
-İstanbul'a dönünce ne olacak ki? Yusuf anlamıyosun ben senden kaçtığım için burdayım.
-Benden neden kaçıyosun?
Bu sefer çok bağırmıştı ve anlamıştım kızmıştı biraz, biraz değil çok kızmıştı. Sahi ya ben ondan neden kaçıyodum? bu sorunun bi cevabı olmalıydı.
-Senden kaçıyorum çünkü seni unutmaya çalışıyorum.
-Beni neden unutmaya çalışıyosun?
Eveeet ben bu sorulara henüz çalışmamıştım. Hazırlıksız yakalanmıştım. Onu unutmaya çalışıyorum çünkü beni umutlandırmasından, kendi bana bağlamasından korkuyorum. Ama ben ona bunu nasıl söyleyecektim? En iyisi susmak...
-...
-Senin için buralara kadar geldim. Sırf sen üzgünsün diye, sırf benim yüzümden kalbin acıyo diye. Ama sen hiç değişmemişsin anladığım kadarıyla..
Yine ağlamaya başlamıştım. Ama bu sefer hıçkıra hıçkıra. Ona anlatmaya çalıştım. Dinlemedi:
-Yusuf yemin ederimki sadece senin mutluluğun için... Yusuf gitme lütfen...
Ve tekrar beni bırakıp gitti. Yine benim kalbimle ve duygularımla oynadı ve yine gitti... Ben gökyüzüne baktım yaşlı gözlerimle... Şuan bir salaktan farkım yoktu sanırım.. Uzaktan biri beni görse zihinsel engelli gözüyle bakardı. Ayağa kalktım ve yaşlı gözlerimi ve akmış makyajımı elimle temizlemeye çalıştım. Okulun arkasından dolanarak odama geçtim.
Allah'ım bu nasıl birşeydi... Kalbimi emanet ettiğim kişi beni bıraktı yine ve gitti. Kalbim acımaya devam ediyordu. Yusuf bana demişti yaa, sadece gözlerini kapat diye, gözlerimi sonsuza kadar açamama temennilerimle kapattım. Ve kendimi beynimdeki o derin boşluğun kollarına bıraktım...
Uyandığımda sabah olmuştu. Saat 10. Amma uyumuşum diye düşünürken Sena'nın duştan çıktığını gördüm. Bana doğru geldi ve bana sarıldı:
-Dün gece Yusuf'la pek iyi geçmedi galiba..
-...
-Sevgi yapma böyle lütfen
-Sena, beni dinlemedi bile... Anlatmaya çalıştım. Seni unutmaya çalışıyorum diyince çok bağırdı. Neden bu kadar bağırdı? Orda kalbi acıyan bendim, o değil. Beni azıcık bile sevmiyor.
-Yanılıyosun Sevgi o seni seviyor.
-Asıl sen yanılıyorsun, o benden nefret ediyo.
Sesi kesilmişti. Uzun bir süre sadece bana baktı. Birbirimizi izliyorduk ve sessizliği tekrar o bozdu:
-Tekrar konuşsanız?
-Sena anlayamıyosun galiba beni.. Ben onla konuşunca bile kalbim acıyo. Bana sevmeden bakması bile gözlerimi yaşartıyo... Ben ona sokaktaki muhtaç çocuklar gibi bakarken o bana kendini beğenmiş, alaycı tavırlarla bakıyo. Evet tek değişmeyen ben değilim. O lanet davranışlarından hala kurtulamamış.
-...
-Sena ben o değişti sanıyordum. Değişmemiş, kendi kendimi kandırıyomuşum.
İkimizin de sesi kesildi. Sena da bana o soruyu sorduğuna pişman olmuş gibiydi. Yaşlı gözlerimi kendi elleriyle sildi. Ve bana o güveni yansıtan gözleriyle gülümsedi.
-Üstümü giyinip hemen geliyorum. Gelene kadar tek bir yaş bile görmeyeceğim.
Sena üstünü giyinmeye giderken birden kapı çalındı. 3 kere kapıyı çaldıktan sonra yavaş yavaş açıldı. Ayak sesleri ve kapının tam olarak açılmasının ardından karşımdaki manzarayla birden ayağa sıçramam bir oldu. Ve şaşırmış bir ifadeyle karşımdaki adama bakıyordum:
-Yusuf!?
Arkadaşlar yeni bir hikaye yazmaya başladım. Adı SİYAHIMSI. Onun kurgusu biraz daha değişik ama onuda beğeniceğinize eminim. Siyahlı çocuk'a devam edeceğim. Sizi seviyorum :* iyi okumalar :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahlı Çocuk
RomanceSonra onu gördüm. Üstü simsiyahtı. Bana bakıp gülümsüyordu.. İşte o an bana birşey oldu. Bir ok geldi kalbime ve ben ona aşık olmuştum.