Geri Dönüş

369 9 0
                                    

Yeterince mutlu bir sabaha gözlerimi açtım. Hey, bugün Ankara'ya geri dönüş günü. Ne çok özledim Sena'yı, Mert'i, Burak'ı, Ceren'i ve... ve Yusuf'u.. Sahi ya ben İstanbuldayım. Bir hafta sonra okullar açılacağı için Ankara'ya yeniden gidiyorum. Annemden zar zor izni kaparak geri kalan eğitim yıllarımı, lise hayatımın tamamını Ankara'da geçirme kararı aldım. He bu arada size söylemeyi unuttum. Yusuf'ta artık bizim okulda. Ankara'da okuma kararı almış. Evet bana deli gibi aşık olduğunu söyledi ama sizce ben inanır mıyım? Mert ve Sena yaz tatili boyunca Ankara'da kaldılar. Burak ve Ceren ise İstanbuldaydılar. Ceren ve Burak'la hep görüştük ama diğerlerini görmemiştim. Yusuf'a gelince ne yaptığına dair hiçbir fikrim yoktu. Bildiğim tek şey beni unutmak için bir kızla çıkıp 2 hafta sonra ayrılmasıydı. Ve şimdi geri dönüş vaktiydi. Anneme sıkıca sarıldım ve o Ankara'ya giden otobüse bindim. Gözyaşlarıma engel olamasamda gitmek için hazırdım. Kulaklığımı taktım, gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Sonunda Ankara'ya, gri şehre gelmiştim. Okula doğru emin adımlar atarken karşımda Mert, Burak, Sena ve Ceren'i görmemle gözyaşlarıma engel olamamam bir oldu. Hepsine sarıldıktan sonra arkamda birinin olduğunu farkettim.
-Yusuff!? Senin burada ne işin var?
-Bende artık Ankara'da okuyacağım, yani sizin okulda. Bilmiyomuş gibi davranmaya çalıştım, halbuki bunu Burak'tan öğrenmiştim.
-Anladım hayırlı olsun o zaman Yusufcum.
-Teşekkürler.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizliği Mert bozdu.
-E sarılsanıza hadi bekliyoruz.
Ve daha sonra diğerleri
-Sarılın artık
-3 ay geçti özlemediniz mi lan?Gülümseyerek Yusuf'a baktım. Ve kollarını bana doğru açmış olan Yusuf'a doğru bir adım attım. Kollarımı boynuna doladım ve başımı boynunun kokusunu içime çekecek şekilde omzuna yasladım. Ellerini belimde hissediyordum. O an hayatımdaki bütün dertleri unuttum. Herşey bembeyaz oldu. Bütün karanlıklar silindi. Kokusunu içime her çektiğimde biraz daha bağlandım ona. En son birbirimizden ayrıldık ama bu seferde gözlerimiz birbirine değmeye başladı. Gözleri dolmuştu. Etraftaki bedenleri umursamayarak birkez daha o huzurlu anı yaşadık. Boynuna bir öpücük kondurdum. Onun saçlarımın kokusunu içine çektiğini hissedebiliyordum. Saniyelere ve hatta dakikalara uzanan o anlarda kelimelere sığmayacak bir çok duygu yaşadım. Gözlerimden bir yaş damlayıp Yusuf'un boynuna düştüğünde gözümün içine bakarak sadece tek bir kelime söyleyebildi.
-Lütfen.
Biz sarılmaya devam ederken Burak o huzurlu anı bozdu:
-Canım arkadaşlarım, tamam, iyiki bi sarılın dedik he, hadi okula gidiyoruz hadii.
Burak bunları gülerek söylerken kızlarında gözyaşlarını tutamadığını gördüm. Okula doğru yürümeye başladık. Ben, Ceren ve Sena önden yürürken; Burak, Mert ve Yusuf arkadan yürüyordu. Kızlar beni, erkeklerde Yusuf'u soru yağmuruna tutacaklardı. Ve ilk soru Ceren'den geldi.
-Yusuf'la bu kadar hissederek sarılacağınızı bilmiyorduk.
Bu sorunun geleceğini biliyordum ve hiç düşünmeden cevap verdim.
-Ne söylesek anlamsız kalacaktı, bizde sarıldık.
-Onu özledin mi Sevgi? Hala ondan nefret ediyor musun?
-Başka birşey konuşsak kızlar, mesela tatiliniz nasıl geçti.
Ve ben bu sorulardan kurtularak kendimi günün şanslısı ilan ettim. Okula geldiğimizde burayı çok özlediğimi farketsemde çaktırmadım. Burak, Mert ve Yusuf aynı odada kalırken; ben, Sena ve Ceren de aynı odada kalacaktık. Odama girdim ve eşyalarımı dizdim yeniden. Çok heyecanlıydım. Bu sene aşktan çok başarı istiyordum. Mutlaka bir velge almalıydım mesela. Ben hayal kurarken arkamdan birden Yusufbelirdi. Ürksemde ilk başta sonradan geçti.
-Sevgi, hala benden nefret ediyor musun?
Bu soru yanıtsız kalabilirdi sanırım. Ki öylede kaldı. Ben cevap vermeyince O devam etti.
-Lütfen, senden sadece tek bir kelime istiyorum evet veya hayır.
Ben ondan nefret etmiyordum ki aksine seviyordum. Ama bunu ona söyleyemiyordum. Belkide hayatımı yeniden mahfedeceğinden korkuyordum.
-Ben.. Şey..
-Ney?
O sırada Yusuf'un telefonuna mesaj geldi. Ve birden sinirlenerek odadan çıkmak için kapıya yöneldi. Gitmeden önce söylediği tek şey şuydu:
-Beni bugün Burak ve Mert beklemesin, gelmeyeceğim.
Korktum o an. Ne yapacağımı bilemedim. Heralde Burak veya Mert'le kavga ettiler diye düşündüm. Hızlıca peşinden gittim:
-Ne oluyor? Mesajda ne yazıyordu?
-Bunu sana söyleyemem.
-Beni azıcık seviyorsan söyleyeceksin.
-Bak konuyu oraya getirme söyleyemem Sevgi.
-Bana şuan o mesajı göstermezsen İstanbul'a bilet alıyorum Ve gidiyorum. -Tamam ya tamam ama bak aramızda Sevgi kimseye söylemek yok. O mesajı gösterirken benim ağzımın iki metre açılması şaşkınlıktan ölmek üzere olduğumu gösteriyordu:
"Bugün saat 5'te okulun yukarısındaki parkta, kan içinde kalmanı zevkle izliycem."
Bu mesajda şaşırmamın ikinci nedeni mesajın sahibinin Semih olmasıydı. *****************
Şaşkın bir yüz ifadesiyle Yusuf'a doğrı bakarken Yusuf dışarı çıkıyordu. Ben ne yapacağımı bilemeden yatağıma oturdum. Semih ve Yusuf kavga edecekse benimde orda olmam gerekiyordu. Burak ve Mert'e de bir şekilde haber vermeliydim. Yatağımdan kalktım telefonumu alıp odadan çıktım. Hızlı adımlarla okulun koridorunda yürürken bir yandanda telefonla Sena'yı aramaya çalışıyordum. İlk çalışta tabikide açmadı, iki üç derken sonunda açtı.
-Alo, nerdesin Sena?
-Okulun karşısındaki cafede Mert'leyiz canım.
-Tamam geliyorum ayrılmayın sakın.
-Birşey mi oldu? Sesin iyi gelmiyor.
-Gelince anlatırım.
Hızlıca okuldan çıktım ve iki dakika içinde Senaların yanındaydım. Bir sandalye çekip yanlarına oturdum ve lafı gevelemeden direkt söyledim: "Semih Yusuf'u bugün saat 5'te kavgaya çağırdı. Yusuf kimseye söylemememi söyledi ama ciddi birşey bu, Semih psikopatın teki, yanında 10 kişi bile getirebilir. Ve size yemin ederim ki Yusuf'u orada öldürür.
Ağzı açık iki çift göz bana bakarken nefes nefese kalmış gözlerim dolu bir şekilde onlara pişmanlıkla bakıyordum. Mert kendini toplayıp telefonu eline aldı:
-Bekle şimdi Burak ve Ceren'e haber verip bir plan yapıyoruz. Saat 15:20. Bir buçuk saatten fazla zamanımız var.
Bunları derken Burak'ı arıyordu ve Burak açtı.
-Burak, Ceren'ide al bizim cafeye gel acil hemde, bunları derken sinirli ve net bir şekilde konuştu.
5, 10, 15 dk derken Burak ve Ceren geldi. Ve hemen planı hazırlamaya başladık. *******************
Saat 5'e çeyrek kala gibi cafeden çıktık. Beşimizde o kadar kendimizden emindik ki. Biz karşıdan karşıya geçerken Mert'in okuldan çağırdı 3 çocukta geldi. Toplam 8 kişiydik. Ve özgüvenimizle birlikte gerekirse orada herşeyimizi verecektik. Okulu geçip yürümeye devam ettik, park dediğine bakmayın burası ıssız ve ağaçsız bir orman gibi felaketi gösteren leş gibi kokan bir yerdi ve yeterince karanlıktı. Yaptığımız plana göre tabikide oraya atlamadık, 8 kişiydik ve 4-4 ayrılıp birinci grup bir duvarın arkasında ikinci grupta klubeye benzeyen boş bir evin arkasında saklandı. Ben sena ceren ve mert aynı gruptaydık ve duvarın arkasındaydık. Burak ve diğer 3 çocuk ise o iğrenç evin arkasındaydı. Kavga edilecek alana doğru baktık. Yusuf ve Semih'ten başkası yoktu, şimdilik. Birden Semih uzaklaştı bir iki dakika hepimiz bekledik ve Semih geri döndüğünde en az 10 kişi birlikte geldiler. Çoğunun elinde sopa vardı. Biz kendimize baktığımızda sadece özgüvenimizle gelmiştik. Semih birden Yusuf'u tuttu. Ve çıkardığı bıçağı Yusuf'a doğru gösterdi. Yusuf ani bir hareketle Semih'in elindeki bıçağın yere düşmesini sağladı. Yusuf gülümsedi ve etraftaki kalabalık Yusuf'a doğru bir adım atınca Mert karşı gruba göz kırptı ve sadece şunu dedi: "ŞİMDİ!" Hep birlikte saklandığımız yerden çıktık koşarak onların yanına gittik bizi gören Yusuf şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Birden birbirimize girdik. Önüme geleni ittim. Etrafıma bakındım bizim erkekler hepsine saldırdı. Mert bir çocuğu taşıyarak yere yatırdı çocuk düşerken öyle bir ses tonuyla bağırdı ki. Sonra elindeki sopayı alıp Semih'in yanına gitti. Semih'in sırtına vurdu ve o an Semih birden yere düştü. Bundan yararlanarak elindeki bıçağı eline geçirdi. O sırada Burak ve 3 çocuk diğerlerine saldırmaya devam ediyordu. Mert'in eline geçen bıçağı almak isteyen Semih yerden doğrularak Mert'ten almaya çalıştı. O sırada bunu anlayan Yusuf Mert'in elinden bıçağı alarak kavga eden topluluğa doğru koştu. Mert ve Semih başbaşaydı. Mert, Semih'e yumruğu geçirdi ve Semih yine yerdeydi. Daha sonra üstüne çıkarak boğmaya başladı. O sırada Mert'in yanına gittim.
-Mert yapma, Mert başın belaya girecek derken korkudan ölmüştüm. Mert çocuğun üstünden kalktı ve yakasından tutarak bir yumruk daha attı. Semih sonunda kendinden geçmişti. Mert, Semih'i bırakıp bizden ayrıldı. Nereye gittiğini bilmiyordumda. Ceren ve Sena etrafı kontrol ediyordu. Yusuf'un yanına gittim ve elinden bıçağı aldım. "Yapma başımız belaya girecek, lütfen" O kavganın ortasında birden yanağıma bir öpücük kondurdu. Bıçak bendeydi. Ve bizim çocuklar hepsini dövmüştü. Birden kahkaha atarken arkamdan biri elimden bıçağı alığ boğazıma tuttu. Ellerime arkada birlerştirdi. Ve bağırdı. "Hey gerizekalılar, siz orda kavga edin, Sevgi artık benim"
Birden kahkaha attı. Ağzı leş gibi içki kokuyordu. O sırada farkettim ki arkamdaki pislik Semih'ti. Yusuf birden kollarını başının arasına alarak bağırdı:
-Sevgiiii..!
Etrafta sessizlik oluştu. Sadece Yusuf'un bağırışının yankısı vardı. Birden Ceren ve Sena ağlamaya başladı. Yusuf bize doğru bir adım attı. -Yusuf bey siz o kadar kolay mı sandınız? Yaklaştığın an Sevgi ölür. Bunları derken boynumdaki bıçağı kaldırdı birden hepimiz ümitliyken birden bıçağı yüzümde gezdirmeye başladı. Ve pekte derin olmayan bir çizik attı az sonra o çizik kanamaya başladı.
-Bırak, Sevgi'yi bırakk. Ne istersen yapıcaz Sevgi'yi bırakk.
Yusuf ağlıyordu. Gözünden düşen o yaşı görebiliyordum. Bana her baktığında kalbim acıyordu ve benimde gözümden düşen bir parça yaş onu mahfetmişti. Semih hala dalga geçiyormuş gibi konuşmaya devam etti:
-Ahahah sizi aptal aşıklar. Sevgi bugünden sonra artık benim, özür dilerim ahahah. Semih pis pis gülerken birden herkes gülümsedi ve etraftaki insanlar "Sevgi kurtuldu" düşüncesine sahip oldu. Ne oluyor diye düşünürken birden bir ses ile Semih'in kollarından kurtulduğumu farkettim. Nasıl kurtulmuştum? Arkama baktım ve Mert..? Mert birden Semih'in kafasına o sopayı vurarak beni ve bizi kurtarmıştı. Etraftakilerin 'oleeyy' diye bağırmasıyla herkes gülümsemeye başladı. O an mutluluktan Mert'e sarıldım. Sessizce konuştum: "Teşekkür ederim, teşekkür ederim" O da gülümsedi: "Biz arkadaşız ve arkadaşlık bu demek" dedi ve bir kez daha sarıldık. Daha sonra Mert birkez daha Semih'in adamlarına bağırdı.
-Sopamın tadına bakmak istemiyorsanız siktirin gidin.
Uzaklaşan kalabalık Semih'ide yerden kaldırarak gitti.
Yusuf'un yanına koştum. Sarıldım ama deli gibi. Herkes birbirine sarıldı "Biz bir ekibiz" cümlesi etrafta yankılanıyordu. Okula başımız belaya girmeden gitmenin mutluluğuylaydık. Yusuf yüzümdeki çiziğe baktı.
-Hep benim yüzümden oldu özür dilerim Sevgi.
-Saçmalama asıl benim yüzümden Semih'le kavga ettiniz. Daha sonra başımı omzuna yaslayarak okula doğru ilerledik.

Arkadaşlar öncelikle hepinizden çok özür dilerim. Uzun zamandır yazmıyordum. Neredeyse 4 ay oldu. Kısa bir süre değil bu ne yazıkki.. Bu aylar içerisinde kötü şeyler yaşadım. En sevdiğim eylem yazmayı unutacak kadar psikolojimin alt üst olduğunu söyleyebilirim. Kısa süre önce bana kendime gelmemi söyleyen sevdiğim birkaç insan tekrardan yazmamı istedi. Biraz onlar için birazda eski Beyda olma çabalarımdan biri. Hikayeye dönecek olursak final yaklaşıyor. Ama sizinde beğeneceğinizi umduğum SİYAHIMSI adlı hikayemi devam ettireceğim. Ayrıca KARANLIK BİRİKİNTİ adlı çalışmamda bu 4 ay içinde yaşadıklarımı anlatmasamda ruh halim açıkça ortada. Son olarak gerçekten yorumlarınıza çok ihtiyacım var. Sizleri çok seviyorum. Hepinize iyi okumalar, bol sağlıklar..

Siyahlı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin