Yerdeydi işte yine can çekişiyordu.Bütün vücudu tükenmişti.Ruhu bu pisliğe bulanmış bu bedenden kaçmak için fırsat kolluyor ,bedeninin sınırlarını zorluyordu.Sayamıyordu artık kaç gün geçmişti.Tek hareketi pelteye dönmüş bedenini sağa sola çevirmekti.Pencerelerden içeri giren cılız ışıkları izledi.Havada uçuşan toz tanelerine vuruyordu ışık hüzmeleri.Bedeni her şeyi geçmişti ama canı sigara istiyordu.Şu durumda bile kanı tek bir duman için kaynıyordu.Dişlerini gıcırdattı bu ihtiyacını bastırmak için.Hafifçe kaldırdı bedenini oturmak istiyordu.Güç bela kıçının üstüne yerleşti.Ellerine baktı kollarına sonrada pislik içindeydi.Elleri kan içinde çiziklerle doluydu suratını göremese de ne kadar kötü olduğunu tahmin edebiliyordu.Kolundaki alçısı hala sağlam gibiydi ama yıpranmıştı.Ellerini kucağına bıraktı.Başını tavandaki minik pencerelere doğru çevirdi.Kirli saçları tutam tutam sırtına yol aldı.Uzun siyah kuzguni saçlardı bunlar.Uzaktan bakıldığında bile tehlikeyi çağrıştıran, tedirginlik uyandıracak kadar siyah saçları vardı Deniz'in.Baktıkça kaybolurdu insan her bir saç teli arasında.Kara kaderinin rengi belkide doğuştan saçlarına bulaşmıştı.Bazen böyle düşünürdü sonra annesinin ne kadar sevdiğini hatırlardı o saçları.Kesemezdi.Hafif ışıklar yaralı suratında dans ederken büyük kapının açıldığını duydu.Umursamadı.Bakışları dönmedi kapıya.Adım sesleri yaklaştı.Yanından geçip arkasındaki büyük masanın orada durdu.
Sonra aksi bir erkek sesi duyuldu.
-Buraya bırakıyorum yemeğini zıkkımlan.Ya da aç geber sikimde değil.
Adamın konuşması da onun bi tarafında değildi.Deniz hiç istifini bozmadı durmaya devam etti.Adam ya sabır çekip dışarı doğru yürürken dışardan bağrışlar ardından da patlayan silahlar duyuldu.İçerdeki adam dışarıya doğru bağırırken deniz de toparlanmıştı ne oluyordu.
-Sikeyim Bora noluyor lan!
Adam dışarı doğru koşarken biri yarı açık kapının önünde beliridi.Elindeki silah güneş ışığıyl parlıyordu nefes nefese
-Abi baskın.Çabuk gel.
İçeriye yemek getiren adam bir kez daha küfrederken belindeki silahları çıkarıp kapıdan dışarı fırladı.Dışarda ardı ardına silahlar patlıyordu bağrışlar artarak devam ediyordu.Deniz ne olduğunun daha bilincine varamamıştı ama farkettiği bir şey varsa, bu salak adamlar kapıyı kilitlemeden çıkmışlardı.Deniz'in bedeni bu düşünceyle can bulurken acısını dişlerinin arasına sıkıştırıp ayağa kalktı.Bacağının üstüne basamıyor,bacakları bedenini taşımakta zorlanıyordu.Sendeleye sendeleye kocaman kapıya yaklaştı.Hızlı nefesini düzene koyup büyük kapının kulpuna dokundu.Kalbi ağzında atıyordu.Ne zamandır beklediği fırsat buydu.Kaçma imkanı vardı.Kulpu aşağı çekerken gerçekten de adamların onu kilitlememiş olduğunu fark etti hafifçe araladı kapıyı kimse gözükmüyordu.Sesler deponun biraz uzağında ağaçların arasından katları gözüken kale gibi evden geliyordu.Cesareti onu hemen karanlıktan aydınlığa iterken etrafını taradı nereye gidebileceğine dair.Deponun sağ tarafında uzanan yolu farketti.Ama bu kadar açıktan gidemezdi çabuk düşünmeliydi.Sonra ayakları ondan bilinçsiz hareket etti farkettiği şeye doğru çok tehlikeliydi beli ama başka çaresi yoktu.Kurtuluş umuduyla koştu. OKUYANLARA TEŞEKKÜRLER...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA KANAT
Teen FictionBana baktın gözlerinle ıssız ufka dek Anılardan yıkanmış gözlerinle Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle Bana baktın üzerinden belleğin Başıboş nakaratlar üzerinden Solmuş güller üzerinden Aldanmış mutluluklar üzerinden Yürürlükten kalkmış günler...