Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.7 AY ÖNCE
Sıradan biriydim ben ne zengin bir ailem ne de hep eğlendiğim bir yaşamım oldu.Uyudum uyandım arkadaşlarımla gezdim.Küçük flörtlerim oldu,ergenliğimde annemle babamla kavgalarım.Hep mutlu muydum asla normal hayatlarda bile hep mutlu olunur diye bir kaide yok.Çünkü insan nankör o kadar ki ayağına taş değse benim ne günahım vardı da şimdi bu bana oldu diye isyan ediyor utanmazca çevresine bakıyor bakmasına da hep bir şekilde kendinden daha şanslı olanlarla karşılaştırıyor kendini.Sonra mutsuzluğun pençesine düşünüyor.Tırmalıyor onu bir şeyler ,kıskanıyor daha agrasif oluyor bu onu daha iyiye götürmüyor ama.Çünkü aynı olayları bende yaşadım.Çocukluğum kendi akrabalarımızın olduğu bir sokakta geçti amcalarım henüz hayatta olan babaannem ve benim küçük ailem...En küçük olunca insanlar size bol bol sevgisini bahşediyor ve şımartıyor. Ama şımarırken bişeyler farklılaşmaya başladı o küçük bedenim acı çekiyordu çoğu zaman. Daha aklım ermezken duygularım bu denli harap edici değildi ama küçük bir çocuk için babasının iki yüzüyle karşılaşmak çok korkutucuydu.İçkinin gölgesinde olan ,olmayan babam. Ağzı o kötü kokuyla harman olsa dahi hiç vurmadı bana aksine öpmeye çalışır şefkatini devam ettirirdi dedim ya en küçüğüm.Bana ne kadar merhamet ederse anneme o kadar eziyet ederdi vururdu.Cuma günleri, sabah babamı evden yollarken annem hep diken üstünde olurdu o günün gecesi eğer eve gelebilmiş olursa babam önce onun sözlerine boyun eğmek zorunda kalır küçük darbelerini hissetmemiş gibi yapardı ama babam durmazdı küfürleri ben babamdan öğrendim büyüdükçe anlamını bildiğim laflar midemi bulandırdı.O kadar çirkin kelimeleri hak edecek hiçbir şey yapmadı 25 yıllık eşi olan annem ona neyin hırsı ya da siniriydi bilmiyorum ama annemin çığlıkları,morarmış suratı kanayan elleri bir kısır döngü gibi yıllarca tekrara etti.Annem en çok mezarlıktan korkardı gündüzleri bile hatırlıyorumda birgün bir akraba düğününden dönerken babam yine içmişti önce dövüp sonra mezarlıkta bırakmıştı onu ben ne mi yapabilmiştim hiçbir şey kulaklarımı tıkamamı boğazımda oluşan koca yumruyu geçirmek,babama dur diyebilmek için cesaret toplamaya çalışmamı saymazsak tabi.Gözlerim yaşlarla dolup taşardı yaşım biraz daha büyüyünce bütün bunları durduramamak daha iç yakan bir hale geldi ve tek yaptığım kaçmak oldu bu yaşananlardan kaçmak babam ayılana kadar oraya uğramamak çığlıklardan gürültüde uzaklaşmak annem için bugünde o tanımadığım kişinin elinden kurtulması için dua etmek gücü yeten birinin onu duyması ve yardım etmesi için Tanrı*ya yalvarmak...Kaç gece bunları yaparken yeminler ettiğimi bilmiyorum seni asla affetmeyeceğim baba diye çünkü anılarımı asla silemezsin ve en son annem intihar ettiğinde son bir yemin daha haykırdım:''Yemin ederim ki senin ölümün benim elimden olacak.''demiştim.Demesine de hayat öyle bir şey ki öyle yalatıyor ki insana dediklerini şimdi haykırmak yerine fısıldıyorum babamın mezarı başında ''affettim babam affettim seni .''
Son kez adlarının kazılı olduğu soğuk mermeri okşayıp yerimden kalktım.22 yaşındayım şimdi onlar gideli 2 yıl oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA KANAT
Fiksi RemajaBana baktın gözlerinle ıssız ufka dek Anılardan yıkanmış gözlerinle Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle Bana baktın üzerinden belleğin Başıboş nakaratlar üzerinden Solmuş güller üzerinden Aldanmış mutluluklar üzerinden Yürürlükten kalkmış günler...