8 » 'beklenmeyen profesör'

4.1K 468 335
                                    

Aşklarım biliyorsunuz ki bu kitapta ship yapmayıp konuya odaklanacaktım ama çok fazla yorum ve mesaj almaya başladım. Ship olsun mu? Yorum bırakırsanız sevinirim.

Keyifli okumalar~

Bay Ahn zil sesiyle birlikte sınıftan çıktığında Seokjin sırasında geriye yaslandı. "Bu kadar fazla derse girmek canımı sıkıyor."

Arka sıradaki Jinsoul, önüne düşen saçları at kuyruğunun içine sıkıştırmaya çalıştı ve heyecanla, "Derse girmek için okuldayız, Seokjin." dedi.

Wendy, Jungkook'un omzunu birkaç kez dürtüp yüksek sesle konuştu. "Jinsoul'un dersleri sevdiği kadar seni seviyorum!"

Dediğine gözlerimi devirdiğimde Lisa ve Jisoo kahkaha attı.

Joy "Aşk Tanrıçası beni eğlendiriyor." derken Yeri başını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı.

"Bayanlar, baylar!" Kapı hafifçe tıklatıldığında başımızı sesin geldiği yöne çevirdik. Kapıdaki kişi Müdür Dionysos'tan başkası değildi.

Taeyong, rahat hareketlerle arkasına yaslandı ve babasına bir baş selamı yolladı.

"Sıradaki dersinizin boş olduğunu biliyorum. Bu yüzden hemen bir öğretmen atanmasını istedim. Sizi Kuram dersinize girecek olan Profesör Hee ile tanıştırmak istiyorum." Dionysos'un arkasından uzun boylu, gözlüklü ve koltuk değnekleri olan bir adam sınıfa girdi. Bir şekilde, oldukça karizmatik görünüyordu.

"Merhaba." dedi Profesör Hee. "Buradan önce Seul Üniversitesi'nde Felsefe derslerine giriyordum. Ancak, burada sizlerle Kuram dersinde birlikte olacağız."

Müdür Dionysos, bizi profesörle baş başa bırakırken çaprazımda oturan Jisoo, yanındaki Taehyung'un kolunu dürterek bana döndü. "Sizce de, çok tanıdık gelmiyor mu?"

"Sanki onu daha önce görmüşüm gibi hissediyorum." dedi Taehyung.

Profesör Hee'yi incelerken bana da tanıdık geldiğini fark etmiştim.

Profesör Hee, gözlerini Jisoo'ya sabitledi. "Ah, size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Ateş ve Demir Tanrısı, Hephaistos." dediğinde Jisoo gergince arkasına yaslandı.

Neler olduğunu biliyordum. Hephaistos, Zeus ve Hera'nın oğluydu. Ancak, topal ve çirkin olduğu için Hera, ondan utanmış, Olympos Dağı'ndan aşağı atmıştı. Bir adada yaşamını sürdüren Hephaistos, orada demir ve ateşe hükmetmeyi öğrenmişti. Daha sonrasında güzel bir taht yaparak Hera'ya yollamış ama Hera tahtına oturduğunda kıskaçlar kapanmış, oraya hapsolmuştu. Zeus'un tüm çabalarına rağmen Hera kurtulamamış. Daha sonrasında okul müdürümüz Dionysos, Hephaistos'u sarhoş ederek Hera'yı kurtarmıştı. Bu olaydan kısa bir süre sonra Hera'nın güzel kızı Jisoo doğmuştu.

Annemin Olympos'tayken duyduğu bir olaydı bu. Şimdilerde Hephaistos, Afrodit ile evliydi. Bu yüzden Irene ve Seokjin, Jisoo gibi gergin bir hale bürünmüştü.

Artemis'in oğlu Taehyung heyecanla ayağa kalktı. "Annem için hızlı oklar ve ok kılıfları yapmıştın!" dediğinde Jisoo, kolundan çekerek sıraya oturmasını sağladı.

Hephaistos, Hera'nın kızı Jisoo'ya bakmayı kesip bizlere döndü.

"Kuram dersini açıklamak isteyen var mı?"

Sohye ve Vernon elini kaldırdı. Hephaistos Vernon'u seçti.

"Herhangi bir sorunu ilgilendiren düşünce. Uygulanmadıkça gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, doğru olup olmadığı belli değildir."

Ardından Sohye'ye söz sırası geldiğinde "Gözleme dayalı, soyut bilgi." dedi. Ancak Profesör Hee başını iki yana salladı. "Sizler kuram kelimesinin, kelime anlamını söylediniz. Kuram dersinde soyuta yer yok. Bu derste ailenizden gelen bilgileri bir köşeye bırakacaksınız ve uygulamalı bir ders işleyeceğiz."

Eliyle Namjoon'u gösterdi. "Athena, bir savunma sanatçısı, strateji Tanrıçası ancak Namjoon, kendi bulduğun bir strateji var mı?"

"Bir şeyler için uğraşıyorum."

Profesör Hee, sorgular bakışlarla baktı. "Ama?"

"Ama annemin stratejilerini uyguluyorum."

"İşte bu yüzden kendi özünüzü belirlemelisiniz. Ders saatlerimiz boyunca bunun için uğraşacağız."

"Bunun bir işe yarayacağını sanmıyorum." diye mırıldandı Somi.

Profesör Hee, "Yarayacak." diye fısıldadı ve koltuk değneğinin tekini kaldırarak yönünü bana çevirdi.

Tek ayağından destek alıp dengesini bulduğunda değnek halen gözlerimin önündeydi. "Persephone ve Hades'in kızı..."

"Rosé." dedim.

"Evet Rosé. Seninle başlamak istiyorum."

Ellerim sıranın üzerindeyken omuzlarımı dikleştirdim. "Ne yapmalıyım?"

"Hangisi olmak istiyorsun?" diye soruma soruyla karşılık verdi. Hangi konudan bahsettiğini anlamamıştım.

"Hades gibi yer altına hükmetmek mi, Persephone gibi yer yüzüne bahar getirmek mi?" dediğinde ayağa kalktım.

"Bay Hee, bize kendi özümüzü bulmamız gerektiğini söylediniz ancak şuanda, dediklerinize tezat bir soruyla karşımdasınız."

Lisa ellerini birbirine heyecanla vurdu. "İşte benim kızım!"

"Anneme benzer bir özelliğe sahibim. O çiçeklerle konuşabiliyor, tek bir dokunuşta yanmış bir ormanı çiçek bahçesine döndürebiliyor. Ben ise, dokunduğumda güllerin çıkmasını sağlayabiliyorum. Bu durumda, kendime özgü bir güce sahibim, annemden farklıyım. Babamın yer altında hüküm sürmesi oldukça güzel ve gurur verici. Ona benzemek istemiyorum ama onun gibi bir güç için çabalayabilirim."

Hephaistos başını sallayıp yönünü başka yöne çevirdiğinde sıradaki kişinin Demeter'in kızı Lisa olduğunu anlamıştım. Lisa, tahıllar hakkında konuşma yaparken bir an için Jennie'yi düşündüm. Eğer Jennie, kendi özelliklerini fark etseydi ve isyan etmek yerine hayatın güzelliklerinin tadını çıkartsaydı, şimdi bu durumda olur muydu?

Hephaistos sanki ne düşündüğümü anlar gibi bana baktığında gözlerimi sıraya diktim ve Jennie'yi kafamdan uzaklaştırdım.

gods school Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin