1 » 'ilk gün'

11.5K 811 604
                                    

06.07.18 tarihinden itibaren kitap içeriğinin alınması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.

"Antik Yunan Tanrılarının çocuklarına ev sahipliği yapan Tanrılar Okulu'na hepiniz hoş geldiniz!

Tanrılar Okulu, Olympos'ta doğan çocukların bolluk ve rahatlık içerisinde yaşamalarına karşın dünya üzerinde kurulan bir okuldur. Bu okulda çocuklar, insanlar gibi eğitim görecek, aynı zamanda Tanrı ve Tanrıça olabilmek için mülakatlara gireceklerdir. Bir gün dolap kapağını kapattığınızda Afrodit'in kızını ya da Ares'in oğlunu görmeye hazırlıklı olun ve okulumuzda keyifli vakit geçirin! Sevgilerimle, ikinci kuşak şarap ve eğlence tanrısı, Müdür Dionysos."

Dolabımın kapağını açtığımda önüme düşen kağıda göz gezdirdim. Okuduktan sonra buruşturarak okulun giriş kapısının hemen yanında duran çöp kovasına attım. Dolap kapağını kapattığımda Ares'in oğlunu ya da Afrodit'in kızını görmek istemiyordum. Onları tanımak bile istemiyordum.

Miğferimi dolaba koyduktan sonra, insanlarla bir arada yaşayabilmek için almak zorunda kaldığım Latince dersinin kitaplarını çantama yerleştirdim.

Bu okula gelme sebebim tamamiyle babamdı. Elysion'da, nergis çiçekleriyle uğraşmamın veya ölülerle yemek ziyafeti vermemin bana hiçbir getirisi olmadığını kesin bir dille söylediğini, hatta annemin sevgili dostu, üç başlı koruyucu köpeğimiz Kerberos'a beni yem edeceğini söylediğini hatırlıyorum.

"Keşke beni buraya yollamak yerine Tartarus'a atsaydı. Belki daha az acı çekerdim." Kendi kendime mırıldanıp beyaz dolaplardan oluşan koridorun sonundaki sınıfıma yürümeye başladım.

"Hades'in kızı değil mi o?" Babamın ismini duyduğumda bakışlarımı sesin yönüne çevirdim. Fitne ve fesatlık Tanrıçası Eris'in ikizleri sınıf kapısına yaslanmış, bana bakıyordu. Gözlerimi kısarak bakışlarına karşılık verdiğimde sınıfa girdiler ve ben de arkalarından ilerledim. Boş bir sıraya çantamı attıktan sonra sırama yerleşip Latince öğretmeni Bay Ahn'ın gelmesini bekledim. Dönem başında -birkaç gün önce- neden bu dersi almak zorunda olduğum hakkında küçük bir açıklama yapmışlardı.

Bay Ahn'ın cümleleri aynen şöyleydi: "Tanrıların ve Tanrıçaların nerede yaşayacağı belli olmaz Bayan Roseanne. Batı Medeniyeti ya da Batı'ya Yöneliş hakkında hiçbir fikrin yok değil mi?"

Başımı salladığımda gözlerini kısarak devam etti. "O yaşayan bir güç, kollektif bir bilinç Roseanne. Ateş Yunanistan'da yanmaya başladı ve Roma'ya taşındı. Almanya, Fransa, İspanya ve İngiltere. Şimdi ise bu yönlere ters bir yerde, Doğu'da, Güney Kore'de olmanın bir sebebi var. Bunu kendin fark edeceksin."

Bay Ahn'ın ciddiyetle söylediği cümlelere şaşkınlıkla bakıyordum. Yanımda annem veya babam olmadan bu adamla güz dönümüne kadar nasıl vakit geçireceğimi düşündüm. Şimdi ise bu vakit başlıyordu.

Bay Ahn sınıfın açık kapısını muzip bir gülümsemeyle tıklattı. "Günaydın yarı Tanrı ve Tanrıçalar! Derse hazır mıyız?" Elindeki değneğiyle kürsüsüne ilerlerken Hermes'in oğlu -adı sanıyorum ki Hoseok- "Hayır!" diye bağırdı.

"İsterseniz eğitim sürenizi uzatabilirsiniz Bay Hoseok. Böylelikle herkes Olympos'a döndüğünde sizinle birebir ders işleyebiliriz." Bay Ahn sanki bir kız gibi davranarak uzun saçlarını kulağının arkasına attı ve Hoseok'a göz kırptı.

Sınıf ona gülerken başımı eğdim. "Bayan Roseanne."

"Yalnızca Rosé." diye onu uyardım ancak umrunda değil gibi görünüyordu. "Buyrun Bay Ahn?"

"Bu dersi neden aldığınız hakkında açıklama yapmak ister misiniz?" Keskin bakışlarım gözlerini bulduğunda omuzlarını silkti. Sıramı geriye iterek ayağa kalktım.

"Elbette. Bu dersi görme sebebimiz Batı Medeniyeti ile ilgili. Tanrılar tarafından yaşan bir güç, bir bilinç. Tanrıların hareketlerine göre medeniyet noktası değişiyor ve bizde geleceğin Tanrıları olduğumuz için hakimiyet altına almak zorundayız. Latince ve diğer dil eğitimleri bu hakimiyetin yalnızca başı."

Sözlerime devam edeceğim sırada Bay Ahn ellerini kaldırdı. "Bu kadar yeterli. Persephone sizi oldukça iyi eğitmiş, aynı onun gibi akıllı ve çalışkansınız."

"Aynı zamanda babası gibi korkunç ve itici." Başımı çevirdiğimde karşılaştığım yüz tanıdıktı. Dudaklarıma içten olmayan bir gülümseme kondurarak boynundaki şimşek desenli kolyeye baktım. "En azından annem ve babamla birlikte büyüdüm. Babam seninki gibi hain ve çapkın biri değildi. Söylesene Jennie, annenin kim olduğunu öğrenebildin mi?"

Jennie yerinden kalktığında boynundaki şimşek deseni parlamaya başlamıştı. "Sen ne hakla ucube dünyandan ayrılıp, burada Yüce Zeus hakkında konuşabilirsin? Eğer babam olmasaydı, senin baban ve diğerleri," elleriyle Demeter'in kızı Lisa'dan, Poseidon'un oğlu Yoongi'ye kadar bir yol çizdi. "Titan'ın midesinde kalmaya devam edeceklerdi!"

"Sana sadece acıyorum." dediğimde Jennie çantasını aldı ve sınıftan çıktı.

Bay Ahn derse geçmek için değneğini birkaç kere kürsüye vurduğunda yerime oturdum ve Latince'ye Giriş dersini dinlemeye başladım.



Hikayeyi uzun soluklu yapmak adına kısımlara böldüm. Yaşadıkları bir günü üç bölümde yazacağım. Her yarı tanrının ağzından bölüm yazmak istiyorum ama bir süreliğine Rosé'den devam etmek daha iyi olur diye düşündüm. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oy atmayı unutmayın!

gods school Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin