{5}

838 73 12
                                        

Daha önce hiç sonumu bu kadar merak ettiğimi hatırlamıyordum. Günler birbirini kovalarken hapsedildiğim evin dışına çikmamiştim. Bugün dördüncü günümdü ve daha ne kadar devam edeceğini bilmiyordum. Annemi ve arkadaşlarımı özlüyordum.

Günlerdir aklıma binbir teori kurmuştum. Hatta bi ara taehyungun bana aşık olma olasılığını bile düşünmüştüm. Bildiğim birşey varsa oda aşık olan insanın böyle davranmayacağiydi. Evcil hayvaniymişim gibi davranıyordu. Geceleri beraber uyumak dışında yanıma uğradığı yoktu. Bu aralar işlerinin çok yoğun olduğunu söylemişti. Bana neyse! Zaten yüzünü görmek istemiyordum. Bana da gün doğuyordu işte.

Kapı açılınca taehyung içeri girdi. Normalde bu saatte gelmezdi. Üstelik bugün yorgun gözükmüyordu. Kıyafetlerini çıkarıp iç çamaşiriyla kalıp banyoya girdi. Allah buna utanma duygusunu vermemişti. Bir süre sonra banyo kapısı açıldı belinde havluyla taehyung gelmişti. Bakışlarımi kaçırıp pencereden dışarıyı izledim. Dolaptan çıkarttığı eşofmanları bana fırlattı.

"Kalk giyin biraz yürüyüş yapalım?"

Dediğinde gözlerim nasıl parladiysa şüpheyle bana baktı. Bakışlarımi kontrol altına alıp kıyafeti elinden alıp banyoda giydim. Spor ayakkabıyı da giydim. Elimi tuttuğunda çekmeye çalıştım. Bırakmak yerine daha da sıkı tuttu. Beraber basamakları inip bahçeye çıktık. Bahçeden çıktığımızda orman yolu boyunca ilerledik. Taehyung elimi bırakıp hafif tempo ile koşmaya başladı.

"Beni takip et jisoo!"

Dediğinde aramizda ki farkı açmıştı bile. Nasıl kaçmayacağimdan emin olabiliyordu? Buna cesaret edemeyeceğimi sanıyordu. Aslında haklıydı da. Jin'e olan aşkımın bu kadar ileri seviyede olduğunu ilk defa fark etmiştim. Resmen başina birşey gelmesin diye kendi hayatımdan oluyordum.

"Hadi Jisoo, ne duruyorsun koşmaya başla!"

Hafif tempoyla ona doğru ilerlerken yanına varmami bekledi. Bu kadar farkı ne ara açmıştı? Sonunda nefes nefese yanında bittiğimde sırtımı ağaca dayadı. Ellerini yanağıma koyduğunda bakmak zorunda kaldım. Gözleri dudaklarıma kaydı ve bir süre orada oyalandi. Sağ elini enseme götürüp iyice yaklaştı. Şu an resmen tacize uğruyordum. Dudaklarım titrerken dudaklarını yaklaştırdı. Gözlerimi yumup, bir damla göz yaşının düşmesine izin verdim. Taehyungun dudaklarının baskısını kendi dudaklarımin üzerinde beklerken şah damarimin üzerinde buldum. Son anda dudağımı öpmekten vazgeçmişti. Belki de istemediğimi anladığı için böyle davranmıştı. Saçlarımı geriye ittirdikten sonra alnıma küçük bir buse kondurdu. Bana niye böyle davranıyordu? Buz gibi sert bakışları olduğu halde beni kirmaktan neden bu kadar korkuyordu?

Birden yağmur yağmaya başladı. Hava bulutluydu ve bu çok iyi olmuştu. Günlerdir yağmur yağıyordu ve ben pencerenin ardından izliyordum. Başımı gökyüzüne kaldırıp etrafımda döndüm. Yağmur damlaları yüzüme düştükçe gülümsüyordum. Hayat buydu işte! Yağmur oldum olası özgür hissettiriyordu. Üzerime sırılsıklam olurken Taehyung bileğimi tuttu.

"Gidelim artik. Hasta olacaksın."

"Yağmur insanları kötülüklerinden arindirsin diye vardir. Bence senin hep yağmurun altında kalman gerekiyor."

"Sana şuradan bir tane geçireceğim o zaman göreceksin arinmayi, Daha kötülüğün ne demek olduğunu bile bilmiyorsun."

Dedi cevap vereceğim sırada bahçeye giriş yaptık. Bende cevap vermekten vazgeçmiştim zaten. Odaya çıktığımızda gözleri bana kaydiğinda,

"Sen burada duş al. Ben diğer odada duş alırım."

Dedi. Allahım beni düşünüyordu. Aslinda bu iyi birşeydi. Çünkü bana kötü davranmasını gerektirecek birşey yapmamıştim. Odadan çıktığında bende dolaptan ne zaman konulduğunu bilmediğim ve tam vücut ölçülerime göre olan elbiselerden çıkardım. Onları da alıp banyoya girdim. Kapıyı ardımdan kilitledikten sonra üzerimdeki ıslak elbiselerden kurtuldum. Küvete girip sıcak suyu üzerime tuttum. Nemli saçlarımı da islattim. Şampuanla başımı iki defa kopürttükten sonra, Vanilyali duş jeliyle aynı işlemi vücudumada uyguladim. Köpüklerden arınıp beyaz havluyu üzerime sardım. Odada giyinmezdim. Taehyungun her an çıkıp gelmeyeceği belli değildi. İç çamaşırımı giydikten sonra siyah eşofmanı ve gri tişörtü üzerime geçirdim. Havluyla saçlarımı kurulayip banyodan çıktım.

Odanın içi sicacikti uykum gelse de aç karınla uyuyamazdim. Aşağıya inip te 'Ben aciktim' diyemezdim. Öff bir insan bu kadar aç gözlü olduğu halde nasıl bu kadar utangaç olabilirdi? Kapı açılınca hizmetçi elinde yemek tepsisiyle gelirken taehyung'ta peşinden geldi. Ve hizmetçi tepsiyi bırakıp çıktı.

"Ben daha ne kadar bu oda da yemek yiyeceğim?"

Dediğimde ıslak saçlarını düzeltti. Üzerini süzdüğümde gri eşofman altı siyah tişört giymiş olduğunu gördüm. Resmen içler-dişlar çarpımı olmuştuk.

"Nerede yemek istersin?"

Deyip bana dik dik bakmaya başladı. Aslında ima ettiğim şey salonda yemekti. Ama o böyle bir sorunca

"Evimde."

Deyiverdim. Yine suratsız bir şekilde bakışlarıma karşılık verdi. Artık burda kalmak istemiyordum. Evimde annemin yanında huzurlu uyumak istiyordum. Üstelik Jin ve Lisayi çok özlemiştim.

"Evindesin zaten."

Derken ciddi ciddi yüzüne yumruğu geçirmek istiyordum. Beni anladığı halde anlamamazlıktan gelen insanlara ayrı bir nefretim vardim. Sanırım korkakliğimi bir kenara bırakıp taehyungun artık birşeyler anlaması gerektiğini söylemeliydim.

"Sen hasta herifin tekisin. Benim olmam gereken yer, ailemin yani. Şu an o sınava girmiş olsaydım geleceğe emin adımlarla ilerlemiş olacaktım. Ama sınav günü Allah'ın belası bir adam karşıma çıkıyor ve nedenini bilmediğim bir şekilde beni kaçırıyor. Söylesene ne istediğini. Sapik değilsin! Sadist ve organ mafyası değilsin. Peki o halde ne istiyorsun benden? Evcil hayvan beslemek istiyorsan git kendine kedi-köpek al. Ben insanim. Senin aksine ben insanım!"

Sözlerim burada son alırken hepinizden birer dua istiyorum. Evet buna fazlasıyla ihtiyacım var. Çünkü karşımda bir boğayı andıran Taehyung vardı ve bu defa siniri hiçbir şeye benzemiyordu.

•Tне Sтгugglе Of Lоvе• (Vsoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin