{22}

490 71 37
                                        

İnsan zamanı durdurmak istediği yere aittir...

Ben ne yapmaliydim? Saf kızlar gibi gereksiz cesaret ve iyi niyet gösterisinde bulunup arabanın arka koltuğuna geçerek taehyungun başını dizlerime mi yerleştirmeliydim? Ah bir de saçlarını okşayıp 'kurtulacaksın’ diye kendimi teselli mi etmeliydim?

Yoksa kaçmalı mıydım? Artık gerçek anlamda ipleri elimde olan hayatıma devam mi etmeliydim? Bunları yalnızca taehyung’u arabaya bindirdikleri süre içerisinde düşünmüştüm. Arka kapı kapanacagi sırada manasız düşüncelerimi bir kenara bırakıp ileri atıldım. Tam da taehyungun başını kucağıma yerleştirdiğim de iki koruma da ön koltukta ki yerini almıştı. Sürücü koltuğunda oturan koruma ceketini çıkarıp bana fırlattı.

“Bunu yarasına tut.”

Dediğinde beyaz gömleğin kanla kaplı bölgesine ceketi bastirdim. Taehyungun ağzından tuhaf bir inleme çıkınca gözlerimi kirpistirdim. Bir elim istem dışı taehyungun saçlarına giderken, ağzımdan kurtulacaksin diye bir kelime çıkmadı. Onun yerine,

“Sen benim ilk çaresizliğimsin.”

Cümlesi firar etti dudaklarimdan. Öyleydi ama. Çaresiz kaldığım ilk insandı. Ne gidebiliyordum. Ne de kalabiliyor. Çaresiz hissettiğim ilk kişiydi ve nitekim son kişi de yine kendisi olacak gibi gözüküyordu.

Aptaldım…

Gitmeyerek aptallığın alasini yapmıştım. Peki gitseydim, alçak bir insandan kalır yanım olur muydu? Araba yaklaşık yirmi dakika sonra Seoul'da ilk defa gördüğüm bir hastanenin önünde durdu. Korumaların nasıl sedye getirdiğini ve taehyungun ne şekilde arabadan indirdiğini anlayamamıştım bile. Ameliyathaneye alındığında, kocaman koridor da yalnız basinaydim. Korumalar aşağıda işlemleri yaptırırken oturduğum sandalye de öylece gelen ve geçenleri izliyordum.

On beş dakika sonra suzy ve jimin geldi. Hemen ardindansa jungkook. İşte o an iki kardeşin arasında ki bağı anladım. Jungkookun yüzünde ki endişeli ifade gün gibi ortadayken bunu anlamak çok zor olmasa gerekti.

“Jisoo nasıl oldu bu?”

İlk soru jiminden gelince başımı iki yana sallayıp,

“Bilmiyorum ben evdeydim.”

Dedim. Suzy destek olmak istercesine omuzumu oksarken jungkook ve jimin korumaların yanına gitti.

“Merak etme canım taehyunga bir şey olmaz.”

Asıl teselliyle kimin ihtiyacı olduğunu bilemesemde ses etmedim. Hissettiğim tek duygu saskinlikti. Korkmuyor veya üzülmüyordum. Belki de şuan buradan kaçıp gitmeliyim. Artık taehyung için yapabileceğim bir şey yoktu. Ama eğer gidersem kendi hayatım için bir çok şey yapabilirdim.

“Suzy benim gitmem gerek.”

Suzy stresli bir şekilde salladigi ayağını sabitleyip, bana döndü.

“Nereye?”

“Taehyung eğer bugün içinde kaçmayı başarabilirsem beni bırakacağımı söyledi.”

Suzy böyle bir davranışta bulunduğum için benden nefret edebilirdi. Ama empati yapmak zorundaydı. Söz konusu bir insanın gelecegiydi.

“Kurtar o zaman kendini ne duruyorsun!”

Ona sıkıca sarılırken bana karşılık verdi.

“Ama şu an olmaz. Jimin görürse gidemezsin. Uygun zamanı bekleyelim.”

Başımı sallayip tekrar gülümsedim. Taehyung bu durumdayken bunları düşünmem yanlış olabilirdi. Fakat dediğim gibi bunu yapmaktan başka çarem yoktu. Özgürlük hakkımı çalmış birinden kaçmaktan başka çarem yoktu.

•Tне Sтгugglе Of Lоvе• (Vsoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin