Ninth

5.1K 561 1.1K
                                    

Louis yediği tekmenin etkisiyle yere düşerek uyandı. Gözlerini ovuşturarak etrafa bakındı ve olayı algılamaya çalıştı. Sonra yatakta duran Niall'ı gördü. Kendisini tekmeleyen de o olmalıydı.

"Bok kafalı!" diye bağırdı. Niall bunu duyunca gözlerini açtı. "Bağırmasana be kadın, uyumaya çalışıyorum!" Louis ofladı. "Seni eve alan aklımı sikeyim ben." dedi. "Uyanma ben gidene kadar, görmek istemiyorum seni."

Niall, önceki akşam anahtarını kaybettiği için Louis'nin evinde kalmıştı. Çilingir de çağırabilirdi elbette ama çilingirler akşam saatlerinde %30 daha fazla para alıyordu. Bu yüzden Niall sabaha kadar beklemeye karar vermiş, Louis'nin evine gelmişti. Tasarruf yapıyordu.

Niall gelince, 3 gündür burada kalan Harry kendi evine dönmüştü. Zaten Louis de daha iyiydi, Niall da geldiğine göre artık orada kalmasına gerek yoktu.

Bir şekilde, Louis kendisine bebek gibi bakılmasına alışmıştı. 3 gündür Harry tarafından ilacını içmek için uyandırılırken şimdi Niall'ın tekmesiyle uyanmak iğrençti. Louis genellikle neden Niall ile takıldığını sorguluyordu zaten.

Üzerindeki pijama takımını çıkartıp kenara attı. Niall kıkırdayarak "Güzel popo!" deyince Louis güldü. Dolaptan aldığı bir askıyı ona fırlattı. "Kes sesini ve uyu."

Niall bunu bekliyormuş gibi yattığı yere iyice yayıldı ve tekrar uykuya dalmak üzere gözlerini kapattı. Louis altına siyah bir pantolon, üstüne ise bol gri bir sweatshirt giydi. Öğlen olmuştu. Dışarıda bir yerlerde yemek yiyecekti, Niall ile uğraşmak istemiyordu.

Telefonunu veya anahtarlarını bile almadan, bir an önce evden çıktı. Harry'nin kapısının önüne baktığında gazetelerin bu sefer alınmış olduğunu gördü. Harry depresyondan çıkmıştı herhalde.

Asansörü beklemeden merdivenlerden aşağı indi. Nereye gideceğini bilmiyordu. Evinin yakınlarındaki kafeleri dolaşmayı düşünüyordu. Biraz çikolata yemeyi ve mutlu hissetmeyi istiyordu.

Ama siz de biliyorsunuz ki, hayat asla Louis'ye istediği şeyi vermiyordu.

Oturduğu sitenin etrafında dolaşmaya başladı. Birkaç ufak butik ve bazı mobilya dükkanları dikkatini çekti. Bir ara bunların hepsini gezmeyi ve kendisine yeni bir şeyler almayı düşünebilirdi.

Elleri ceplerinde, etrafına bakınarak yürürken arkasından birinin "Louis!" diye seslendiğini duydu. Kendisine aşırı tanıdık gelen sesi duyunca donup kaldı. Tanrı ondan bu kadar nefret ediyor olamazdı. Yavaşça arkasına dönerken, kendi kendine "Lütfen o olmasın." diye sayıkladı ama dileği kabul olmadı.

"Theodore?" dedi gergince. Theodore, bir zamanlar onunla aynı şirkette çalışan ve Louis'yi o şirketteki bir asistan ile aldatan eski sevgilisiydi. Tabi Theodore Louis'den defalarca özür dilemişti ama Louis onu affetmemişti. Şimdi onca zaman sonra Theodore'u görmek berbattı. Üstelik yanında şu asistan da vardı.

Mavi gözlü esmer adam gülümseyerek ve elini tuttuğu sarışın adamı da çekiştirerek Louis'nin yanına geldi. "Aman Tanrım, Louis! Seni göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Seninle şeyden beri görüşmüyoruz..."

Louis onun cümlesini "İkinizi kendi yatağımda bastığım günden beri." diye tamamladı. Theodore'un yanındaki sarışın -Louis sadece onun adının D ile başladığını hatırlıyordu çünkü ona sürtük D lakabını takmıştı- gergin bir şekilde gülümsedi. "Bunun için üzgünüm." dedi.

Louis onun üstüne atlayıp saçlarını yolmamak için kendini zor tuttu. "Üzgün olma. Ne güzel işte bak, üstünden bir yıl kadar geçti siz hala ayrılmamışsınız." Vay canına, erkekler sadece Louis'ye sadık kalmakta zorluk çekiyordu. Louis dışındaki herkes mükemmel derecede değerliydi.

NERVOUS NEIGHBOURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin