Jimin odasının kapısını iyice kilitlediğinden emin olup yatağına koştu. Bugün son tatil günüydü ve bunu doya doya yatarak değerlendirmek istiyordu. Hoseok da yoktu. Arkadaşlarıyla dışarıya çıkmış Jimin'e dopdolu ama oldukça sakin saatler bırakmıştı.Konu şu ki, Jimin uykuya dalarken Hoseok arkadaşlarından ayrı şekilde sokaklarda geziyordu. Jimin dinlenebilsin diye arkadaşlarıyla dışarıya çıkmış , birkaç saat bile olmadan dağılmışlardı. Genelde çiftlerin gezdiği kocaman parkta, yalnız başına dolaşıyordu.
Hep aynı yerleri dönüp dursa da umursamadı. Jimin'in işi kendi işinden daha ağırdı. Stresi ve sorumluluğu bol bir mesleği vardı. Bu konuda da alttan almak Hoseok'a düşüyordu.
Karanlık yavaş yavaş tüm şehri esir aldığında, gitmedi gerektiğini anlamıştı. Aslında bugün, onun için de bir dinlenme vakti olmuştu. Hiçbir şey düşünmeden gezmiş, çocukları ve etrafta gezinen köpekleri seyretmişti.
Sokak lambalarının aydınlattığı dar sokakları geçmiş sonunda evine gelmişti. Salonun ışığının yandığını gördü. Jimin uyanıktı ya da unutmuştu. Daha onun nasıl uyuyabildiğini bile bilmiyordu.' Işıklı ya da ışıksız nasıl rahat ediyordu?'
Anahtarını olabildiğince sessiz kapıya takıp, kilidi açtı. Aralık kapıdan Koltukta oturan Jimin'in saçı gözüküyordu.
'Acaba uyuyor mu?'
Kapıyı kapatıp üzerindeki ceketi kenara attı.
Jimin'in yanına gidip uyuyup uyumadığını kontrol etmek istiyordu ancak rahatsızlık vereceği korkusuyla odasına doğru yön aldı.
"Hoseok?"
Arkasına dönüp kendisini izleyen eşine tatlı bir gülümseme yolladı.
Jimin duyduğu birkaç tıkırtıyla uyanmış ve gelenin kim olduğuna bakmak için göz kapaklarıyla büyük bir mücadele başlatmıştı .
Gelen Hoseok'tu , artık daha rahat uyuyabilirdi.
Hoseok telefonunu evde bırakıp çıkmıştı, bunu anlaması 2 saatini falan almıştı. Şöyle ki güzel güzel uyurken farklı bir melodi tüm evi sarmıştı. Uykusundan onu mahrum eden melodinin sahip olduğu telefonu aramak içşn oda oda gezerken, salondaki koltukta bulmuş orada oturup kalmıştı. Arayan Hoseok'un arkadaşıydı, eve varıp varmadığını sormak ve yarın teslim edilecek olan dosyaların tamamlandığından emin olmak için aramıştı. Bu sayede de Jimin, eşinin arkadaşlarından çoktan ayrılmış ancak eve gelmediğini fark etmişti.
Sonrası da bilindiği gibi , koltukta onu bekleyerek akşam etmişti.
"Neden eve gelmeyip gezdin ki?"
Hoseok suç üstü yakalanan çocuklar gibi başını eğip parmaklarına bakmaya başlamıştı.
"Rahatça dinlen diye."
Jimin , telefonu da alıp odasının kapısında dikilen Hoseok'a yaklaştı. Telefonu parmakları arasına bıraktı.
"Emin ol , evde olman daha rahat olurdu. Enşilendim."
Jimin'in şefkat dolu sesine karşılık Hoseok kafasını sallayarak onu onayladı. "Tamam."Jimin'in parmakları, onun kızıl saçlarını karıştırmıştı. İnanması güç duruyordu ancak Jimin bunu yapmıştı. Şefkatle onun saçlarını karıştırıp odasına girmiş ve Hoseok'u iç savaşın içinde bırakmıştı.
(kısa yazmam sorun oluyor mu? uzatmalı mıyım?)