Hoseok evde büyük bir tur atmış , sonunda Mickey'nin tuvaletini yaptığı yeri bulmuştu. Ömrünü yalnızca bu yavrunun eğitmine harcasa da, kafasına esince olduğu yere bırakıyordu.
"Yıldım ya!"
Söylene söyle bir çamaşır makinasına bir de mama için peşinde koşup duran köpeğine bakıyor, ağlamamak için zor duruyordu.
"Bari oraya yapmasaydın be! Nasıl temizlenecek!?"
Tüm bu sitemlere rağmen ise Mickey, mama sırası olmadığını sonunda fark edip kuyruğunu sallayarak banyodan ayrıldı.
Jimin tatilin ikinci gününde de yatıyordu. Hoseok'un bir yerlerde zırladığını duyabiliyordu, yine de kalkamıyordu. Bedeni tüm hayatının yorgunluğunu çıkarmak istercesine yatağa yapışmıştı.
"Gideceksin evden , görürüm ben seni! Seni doğuracağıma taş doğurs- ORAYA İŞEME!"
Jimin evde kopan kıyamete dur demesi gerektiğini fark edebilmişti. Sıcaktan terleyen göğsü biraz olsun ferahlasın diye üzerindeki tişörtü sarstı. Pikesine tekme savurup , seslerin geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Ayakta uyuduğu için bu konuda pek başarılı da değildi.
Mutfakta mama kabına oturmuş Mickey, hemen karşısında poşetlerle ve temizlik malzemeleriyle tepiniyordu. Kaç yaşındaydı bu adam?
"Hoseok, yine ne oldu?" Yine kelimesini daha sesli bir şekilde söylemişti.
Hoseok tepinmeyi bırakmadan kendi kendine konuşmaya devam etti. Bu sorada Jimin yerdeki poşetleri alıp çöpe attı. Mickey'e mamasını verdi, bugün eve gelecek olan yeni üye için de bir mama kabı çıkarıp yere bıraktı.
Yerde yorgun şekilde kendisini izleyen bedenin kolunu tutup ayağa kaldırdı. "Ne oldu yine?" Yavaş yavaş odaya çıkıyorlardı. Hoseok mızırdayarak olanları anlatıyor, arada kendi ağzıyla çıkarttığı ses efekleriyle hislerini açıklıyordu.
"Beni çok üzüyor Jimin."
Hoseok'u yatağına yatırmış , kucağına da ayaklarını koymuştu. Ayak bileklerine masaj yapıyordu.
Masajı bırakıp Hoseok'a döndü. "Sadece istediğini yapmadığın için kızgındı Hobi, endişelenme."
Sabahtan beri mama için yalvaran köpeğin ne suçu vardı şimdi?
"Ama Jimin, şişko olacak sonra, saniyesinde süpürüyor o mama kabını!"
Jimin anladığını belirtircesine başını aşağı yukarı salladı. Bazen kedisi de böyle davranıyordu , sadece dışkısı yerine tırnaklarını kullanıyordu. O kadar.
"Jimin..."
Yatakta doğrulmuş, bağdaş kurarak eşine bakıyordu. "O makineyi ne yapacağız?"
Jimin hiçbir şey bilmiyordu ki.
"Ne makinesi?"
"Mickey, çamaşır makinesine de miras bırakmış da..."
Kapı gıcırtıyla aralanırken, şaşkın Jimin küçük yaramazı görüp ayağa kalktı. Kapıyı aralık bırakmaya gelmiyordu. Hemen dalıyordu içeriye.
Jimin küçük köpeği tutup havaya kaldırdı. "Sen niye babanı üzüyorsun?"
Köpek sanki suçunu biliyormuşçasına gözlerini Jimin'den kaçırıyordu. Jimin ise kendisine baksın diye elindeki tüy yumağını döndürüp duruyordu.
Hoseok ilgiyle onları izlerken , zil sesiyle yataktan kalkıp kapıya koştu.
Gelen Jimin'n kedisiydi. Bir gencin kucağında duruyordu. Hoseok gülerek kediyi kolları arasına aldı. Bu sırada Jimin de gelmiş, kapıdaki gençle konuşmaya başlamıştı.
"Sen ne tatlı şeysin öyle."
Kedi sonunda sahibine buluşmanın heyecanındayken, bir anda sahibinin evinde başka birisiyle karşılaşıyordu. Kıskançlık kalbinin en derinlerinden yüzeye çıkmıştı. Hoseok'a öfkeyle tıslayıp sahibine koştu.
Sürekli miyavlıyor, Jimin'in pantolonuna tırnaklarını geçirip kucağına tırmanmaya çalışıyordu. Sahibinin kucağındaki köpek daha da sinirini bozmuştu.
"Tekrar teşekkürler, görüşürüz Daehin."
Jimin sıkıntılı bir nefes verip kapıyı kapattığında, bacağındaki kedisini de kucağına alıp salona geçti. Hoseok kucağında yastıkla kapalı televizyonu izliyordu.
Hemen yanına geçip, oturdu. Mickey kucağından inince , boşta kalan elini Hoseok'a sardı. "Neyin var hayatım?"
Jimin kesinlikle ilişkiyi , ilişki yapan taraftı. Hiç yılmadan Hoseok'a tatlı sözler söyleyebilen ve temastan kaçınmayan birisiydi.
"Kedin de sevmedi beni. Beni kimse sevmiyor." Hoseok büzdüğü dudaklarına bakan eşine yaklaşıp , kafasını göğsüne sürttü. "Bir de sen bana hayatım dedin, azıcık utandım yani."
