Hoseok bebeklerinin tasmasını sıkı sıkı tutarken , oldukça zorlanıyordu. İkisi de dışarıyı gördüğü an deliriyordu. Jimin ise tam arkasında, o burada çırpınırken , kızlı erkekli birkaç kişiyle konuşuyordu. İçindeki sinire hakim olmak onun için çok zordu. Yeni yeni birbirlerine yakınlaşmışken, şu an eşinin koluna girmiş olan adama kötü bakışlarını yolluyordu. Kolunda bir kadın olsa da kızardı ama bu kadar olmazdı. Bir gay için ne kadar etkileyebilirse oydu ama o erkek kılıklı şeytanı sevmemişti. Kocasına çok sırnaşıyordu. Tam o sırada tüm gözler kendisine döndü. Utanarak gözlerini kaçırdı. Bebeklerini kucağına alıp tek başına ilerlemeye başladı.
Jimin o sırada eskiden yakın olduğu insanları uzun aradan sonra görmenin mutluluğuyla doluydu. "Eşin o mu?" Kız sorduğunda gülerek onayladı. Kolundaki Taemin'in sıkışı sertleşmişti. Farkında olsa da önemsemedi. Hepsi birden Hoseok'a döndüler. Ardından Hoseok utanıp giderken , muhabbeti bitirmek için uğraştı. Asla bırakmak gibi bir düşünceleri yoktu anlaşılan. "Taemin, kolumu bırakır mısın?" Bunu derken bir gözü Hoseok'taydı ve eliyle Taemin'in elini ittirmeye çalışıyordu. "Sizinle sonra görüşsek olur mu? Eşimle zaman geçirmek için çıkmıştım. Sizi gördüğüme de sevindim." Herkes sızlanırken Jimin koşarak aralarından ayrıldı.
Koşarak Hoseok'a yetişti. Kucağındaki kediyle köpeği alıp tasmalarından tuttu. Aslında çıkarsa daha rahat ederlerdi. Hoseok onunla konuşmazken, eğilip tasmaları çıkartıp geri ayağa kalktı. Elini Hoseok'un eline uzatıp iç içe geçirdi. Bu Hoseok'u hem mutlu etmiş hem de utandırmıştı. Yine de belli etmedi. Mila ile Mickey etrafta koşuyor, arada insanlarla oynuyorlardı. Onları gözlerinden ayırmamak için anlık şaşı bile oluyorlardı. Bu bitirim ikili çok hareketliydi.
"Mila, Mickey! Buraya gelin." Jimin yere eğilip elindeki mamayı göstererek çağırdı küçükleri. Babalarının sesini duyan kuyruklu yaramazlar hemen Jimin'e ulaştı. Babalarının elindeki yemeklerini yerlerken boyunlarına tasmaları geçirilmişti bile. Bu tasma işi Jimin ile Hoseok'u çok üzüyordu. Ancak mecbur kaldıklarında yapmak zorundaydılar. Örneğin insanların çok olduğu yerlerde , gözlerinin önünde olmaları için...
Hoseok önden Mickey ile alışveriş merkezine girip, Jimin ile Mila'yı beklemeye başladı. Güvenlik ile konuşuyordu. Bildiği kadarıyla hayvan girmesi burada yasak değildi. O yüzden konuştukları şey ne olabilir merak ediyordu.
Jimin görevliyle oldukça ilginç bir selamlaşma yapıp, kendisini bekleyen eşine doğru ilerledi. Yaklaşınca da elini tuttu. Mila ve Mickey kuyruklarını sallaya sallaya , tasmalarının izin verdiği kadar oynuyorlardı.
Herkesin gözü onlarda olsa da , umursamadan ilerlediler. Alışıldık bir şeydi artık. Bakışlar hiçbirini rahatsız etmiyordu. Biraz daha dolanıp gerekli eşyaları , özellikle oyuncakları, alıp çıktılar. Arabayla gelmediklerine üzüldü o an Hoseok. İkisi de sessizdi. Bu sessizlik ürkütücü olmaya başlıyordu. Jimşn dayanamayıp konuştu. "Hoseok, eğer arkadaşlarım seni rahatsız ettiyse..."
"O konuyu hiç açma. Sinirden elim ayağım birbirine girdi bak yine." Bunu derken ellerini işaret etmişti. Jimin'in görebildiği tek 'birbirine girmiş şey' elleriydi. Buna gülmeden edemedi. Hoseok'un yanağına uzanıp öptü. "Kıskandın mı sen?"
İkilinin boşluğundan yararlanıp Mila ve Mickey tasmalarının izin verdiği kadar uzağa gidebilme yarışına başlamıştı.
Hoseok sokağın ortasında öpülmenin verdiği utançla gözlerini kapatıp , yüzünü saklamaya çalıştı. "O arkadaşını hiç sevmedim."
Bunu Jimin de anlamıştı. Bakışlarından bile belliydi. Ayrıca Taemin de , mümkünmüş gibi daha çok koluna sarılırken Hoseok'un o sakinliğine yine şaşırmıştı. Kendisi olsa kesinlikle rahat durmazdı. "Biliyorum, ben de çok sevmezdim onu. Ama bir zaman sonra alışıyor insan. O hep öyle. İlişkileri bu şekilde ölçmeye bayılıyor."
Hoseok Mila'nın bağırdığını işitince ortalığı inceledi. Sokakta birkaç kedi toplanmış , kendi kedilerine garip bir şekilde bağırıyorlardı. Mickey ise hemen yanında sadece olanları izliyordu. Hoseok hemen yanlarına gidip Mila ile Mickey'yi kucakladı. Kediler hâlâ bağırırken Jimin de diğer kedilerin yanına gitti. Çantasındaki mamayı önlerine koyup, başlarını okşadı. O sırada Hoseok Mila'yı sakinleştirmişti.
Sakin bir günleri bile geçemiyordu. Asla.