Eve girdiklerinde Hoseok karnının ağrısını görmezden gelmeye çalıştı. Stresten olmalıydı ki normaldi. Jimin orada bir şey yapacak diye çok korkmuştu. Hemen lavaboya gidip elini , yüzünü yıkadı. Jimin de televizyonun karşısındaki küçük sehpaya dosyalarını sermiş , eve getirdiği işleri halletmeye çalışıyordu. Onunka konuşmadığı için kırkındı Hoseok. Birlikte aylar geçirmişlerdi, tam da yakınlaştıklarında bunlar olmak zorunda mıydı? Belki de böyle bir testten geçiyorlardı.
Aynadaki yansımasına baktı biraz daha. Böyle olmayı o istememişti. Korkak görünmeyi, şiddet görmeyi... Kimse kaldıramayacağı yükü istemezdi ki, hem Tanrı da taşıyamayacağı yükleri onlara vermezdi. Bir başka sebebi vardır mutlaka diye düşündü. Bir amacı olmalı... Benim kırıklarımın , parçaların vücuduma saplanmasının bir nedeni olmalıydı ona göre. Aklından binlerce şey geçti o an. Belki de yanlış bir duanın kurbanıydı. Ya da geçmişte söylediği yalanların sonuçlarıydı. Nasılsın dediklerinde, iyiyim dememeliydi belki de.
Karnı daha çok ağrımaya başladığında yere attı kendini. Avucunu dudaklarına bastırdı. Jimin içeride çalışıyordu. Ses yapmamalı ve geçmesini beklemeliydi. Lise yıllarında hep böyle yapardı. Kimseye duyurmazdı acısını. Kendi içinde yaşardı. Bu kimseye rahatsızlık vermezdi, yalnızca kendisine yapardı bu kötülükleri. Belki de bu yüzdendi?
Daha çok acı çekti o anda. Avucu hâlâ dudaklarına baskı uygularken cenin pozisyonuna geldi. Öyle küçükmüştü ki acı yüzünden...Paspasa orantıyla küçük kalıyordu bile.
Daha fazla dayanamadı , avucuna doğru derin bir inleme bıraktı. İlaçları yoktu, içip kurtulması için. Tekrar inledi. Artık ağlıyordu da. Günahlarını düşünmeye de devam ediyordu. Küçükken, bir kız onu sevdiği için saçını çekmişti. Ağlatmıştı onu, bu yüzdendi belki de. Büyükannesinin mezarına gittiklerinde tek yaptığı etraftaki yabani çilekleri toplayup yemekti, bu yüzden de olabilirdi. Acı çekmesi için neden çoktu.
Kapısı tıklandı. Kalkıp , iyi olduğunu söylemek isterdi. Ne yazık ki yapamıyordu, sadece ağlıyordu. Jimin tekrar kapıyı tıkladı. Eşinin hafif mırıltılarını duyuyordu ancak emin olamıyordu da.
"Hoseok, iyi misin?"
Hiç iyi değildi. Mental olarak da bedenen de...
"İçeri geliyorum, tamam mı? Eğer giyinik değilsen de sorun değil. Bakmam. Tamam mı bir tanem?"
Hıçkırıklarına engek olamadı artık. Eli yorulmuştu. Jimin duyduklarıyla bir saniye daha bekleyemeden içeriye girdi. Eşi yerde, dizlerini göğsüne kadar çekmiş bir şekilde yatıyordu. Elleri titrese de , derin bir nefes alıp eğildi. Önce kafasını tuttu. Ardından dizlerinin arkasını. Kucağına kaldırıp lavabodan çıkardı onu. Koltuğa oturduğunda hâlâ kucağındaydı.
Bir eliyle sırtından tutup destek olmaya çalıştı. Diğer eliyle de gözlerine giren saçlarını çekti. Hoseok hâlâ karnını tutuyordu.
Kucağına güzelce otutturup göğsüne yasladı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Onu böyle görmek de istemiyordu. Hastaneye gitmesi gerekebilirdi. O sırada Hoseok kendisini biraz geriye çekip , acıdan buruşan yüzüyle Jimin'in gözlerine baktı. "Okşar mısın?"
Jimin hemen ellerini onun karnına uzatıp okşamaya başladı. O masaj yaparken Hoseok başını omuzuna yasladı. Arada acıdan dolayı kasılsa da, yavaş yavaş iyi hissetmeye başlıyordu.
Stres onu bitiren bir şeydi. Bunun yüzünden çok canını yaksa da , inatla her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünüp, kafasına takıyordu.
Jimin olmasaydı, eski yalnız ve çaresizlik dolu hayatına devammediyor olurdu.
Belki de günahlarından çok , iyilikleri vardı. Yoksa Jimin'in onunla olmasında başka bir sebep göremiyordu. Karnındaki elleri hatırlayınca gülümsedi. Acısı azalmıştı. Bir kere daha böyle rahatlatmıştı kendisini, ağrıdan öldüğü gün , sınıfta kimse yoktu. Sırasından düşmüş yerde ağlıyordu. Liseni kendisine kazandırdığı tek şey , o gün onu yerde görüp karnına masaj yapan kızdı. Malum , kızlar regl sancısı yüzünden böyle anlarda ne yapacaklarını az da olsa bilirlerdi.
Artık rahatladığından emin olduğunda kendisini geriye çekti. Jimin'in kucağından ayrılıp , koltuğa uzandı. Bu sefer ayaklarını eşinin kucağına koydu. Karnının ağrısına çare olan elleri hemen ayaklarını buldu bu sefer. O küçük parmakları , ayak bileklerini okşuyordu.