Hoseok, o sabah Jimin'in göğsünde uyuya kalmış , bir de Jimin'in kedisiyle aynı yatağı paylaşmıştı.
Uyandığında ise Jimin'in Mickey ile bir şeyler yaptığını görüp, bir köşede onları izlemeye daldı.
Jimin elindeki kutuyu gösterip duruyor , ardından mama ile bir şeyler yapıp yavruyu kandırıyordu. "Bunu yaparsan yersin, sürekli yiyebilmek için yapar gibi hareketler yapıyorsun, kandırıkçı!"
Merdivenlerde oturan Hoseok , kucağında hissettiği ağırlıkla bakışlarını salondaki ikiliden çekti. Jimin'in Mila'sı kucağındaydı . Şaşkın bir ifadeyle karnına sürtünen kediyi izledi bir süre. Hem kediyi kaşıyor hem de Jimin ile küçük yaramazı izliyordu.
Mickey sonunda pes edip Jimin'in işaret ettiği kutuya oturdu. Mama için bekliyordu ancak Jimin ciddi bir ifadeyle reddetti. "O tuvalet oraya yapılacak. Babayı üzüp duruyorsun."
Birkaç dakika beklendikten sonra sessizliği havlama sesi bölmüştü. Tuvaletini doğru yere yapmış, ödülü için bağırıyordu. Hoseok ise içinden köpeğine söylenip duruyordu.
Kediyi kolları arasında tutup ayağa kalktı, Jimin mamaları toplarken yanına gitti. "Yeteneklisin."
Elindeki henüz topladığı mama tanelerini , bir anda çıkan Hoseok yüzünden tekrar düşürmüştü. Eğilip toplayacağı sırada Mickey gelip hepsini yemiş ve onu bu çileden kurtarmıştı.
Bunun üzerine yanında onu izleyen eşine döndü. "Ne konuda?" Kaşları otomatikmen havalanmıştı.
Kedisi Mila, yere atlayıp ikiliyi salonda yalnız bıraktı. Mutfakta kavga etmesi gereken bir köpek vardı çünkü.
"Eğitim konusunda, sahi Jimin, sen benimle fena flört ediyorsun."
Mutfaktan gelen bağırışlar dolayısıyla birbirlerini zor anlasalar da, konuşmaya devam ettiler.
Jimin, Hoseok'un beline sol kolunu sarmış, sağ eliyle de saçıyla oynuyordu. "Hadi ya, inanamıyorum."
"İnan bence." İkisi de yarım ağız sırıtmaktan kendilerini alamıyorlardı. Sorunsuz evlilik olacağı akıllarından bile geçmemişti , tanışmadam evlenip flört edecekleri ise hayallerine dahil bile değildi.
"Sen de bana düşüyorsun ama Hobi, kabul et. "
Jimin'in sorusuna karşılık başını aşağı yukarı sallayıp güldü. "Hadi bir şeyler yiyelim."
Hoseok bunu demese, Jimin ocaktaki yumurtaları hatırlamayacaktı bile. Kocaman olan gözleriyle eşinin belindeki kolunu çözmüş koşarak mutfağa girmişti. Yanakları utançtan kızarmış, yumurları ise yanmıştı.
Mickey ve Mila da tırnaklarını saklayıp , babalarının haline acır gibi bakıyorlardı.
"Hoseok, sipariş mi versek?"