•2.0

17 1 0
                                    

Son dersin sonlarına doğru canımın epey sıkılmasıyla okuldan kaçmaya karar verdim. Aynen, dakika bir gol bir.

Çantamı sağ omzuma takarken ayağa kalktım ve tahtaya bir şeyler yazarak boş boş konuşan hocayı umursamadan sınıftan çıktım. Ders vakti olduğu için boş olan koridorda yürüyüp bir alt kata indim ve okulun bahçesine çıktım. Ön bahçenin kapısında bekleyen orta yaşlı güvenlik görevlisi ile uğraşmak istemediğim için arka bahçeye yöneldim. O yaşlı moruk sorun çıkartabilirdi.

Arka bahçeye çıkmak için okulun duvarının yanından döneceğim sırada bedenimin çarptığı bedenle geri savruldum "Sikeyim!"

Çarpmanın etkisiyle yere düşen çantamdan gözlerimi alıp çarptığım kişiye çevirdiğimde kaşlarımı çattım "Sen iyi alıştın bana çarpmaya!"

Allah'ım, bütün salakları neden bir okulda topladın? Tamam hadi topladın, beni neden yanlarına yolladın? Hayat'ın Suçu Ne?

Ben yerdeki çantamı alıp omzuma takarken o sırıttı "Her yerde karşıma çıkan sensin."

Of yeter. Alnımda yavşakçeker mi yazıyor, anlamadım ki? Yaşadığım, çalıştığım ve okuduğum yerlerde bir boklar yiyen sen, hep karşına çıkan ben. Yok ya?

Sinirle yumruğumu sıktım "Bak çocuk, çekil önümden siktirtme belanı. Bir daha da karşıma çıkma."

Kaşlarını çatarken ellerini cebine soktu "Senin gibi bir kıza yakışıyor mu böyle sözler?" diye alayla konuştuğunda dudaklarımı yaladım. Tamam, sakinim. Şimdi lafımı sokup sakince buradan ayrılacağım.

Ben de yüzüme aynı onun gibi alaycıl bir ifade yerleştirirken gözlerimi kıstım "Benim gibi bir kıza böyle sözler yakışıyor mu bilmem ama senin gibi bir bebeye çakma kötü çocukluk oyunları yakışmıyor."

Omzumdan düşen çantayı düzeltirken hızlı adımlarla yürümeye başladım. Okulun demirliklerine geldiğimde atik hareketlerle hızlıca üzerlerinden atladım ve sahile yürümeye başladım. Deniz havasına ihtiyacım vardı. Beynime bu okuldan bulaşan kaşar kokusunu deniz havasından başka bir şey silemezdi çünkü.

Uzun bir yürüyüşün ardından hava kararırken sahilde yürüyordum. Akşam olduğu için sanırım, hava soğumaya başladığında siyah montumun önünü kapattım ve ellerimi cebime soktum. Temiz deniz kokusu kirli ciğerlerimi aklarken boş bir banka oturdum. Gözlerimi tam karşımdaki denizin üzerinde gezdirirken babamı düşündüm. Acaba ne yapıyordu? Hiç beni düşündüğü falan oluyor muydu acaba? Elbette oluyordu. Acaba bugün ne orospuluk yaptı, acaba bugün okulda ne sorun çıkardı, kiminle kavga etti... Sadece bunlar ve bu tür şeyler. O kim ki, benim nasıl olduğumu düşünecek? O kim ki, benim ona ihtiyacım olup olmadığını düşünecek? O adam bir baba olduğunu bile hatırlamıyor, ben mi düşünecek? Ya annem? O ne yapıyordu? Neden beni bırakıp gitmişti ki? Ben ona ne yapmıştım? İnsanlar ne acayipti öyle... Kafalarına estiği gibi basıp gidebiliyor, kafasına estiği gibi birilerini yarı yolda bırakabiliyorlardı. Ya madem doğduktan sonra siktir olup gideceksin, neden yapıyorsun bu çocuğu? Günahı ne onun? Yapma işte. Kendini kurtarmak için, senin yüzünden mutsuz olan birini arkanda bırakma.

Beni düşüncelerimden alıkoyan kavga sesleri ile kaşlarımı çatıp sesin geldiği yöne baktım "Ne oluyor lan?"

Sahilin sonlarında bulunan ağaçların arasında kavga eden iki grup vardı ve kavga ediyorlardı. Yaramazlık vardı anlayacağınız. Kaçırır mıyım? Asla.

Hızlı adımlarla birbirlerine ölesiye yumruk atan iki grubun yanına geldim ve elimi bir ağaca dayadım. Toplam altı kişiydiler ve birinci grup ikinci grubu yere serecek gibi görünüyordu. Kavga devam ederken içlerinden bir tanesiyle göz göze geldim. Bu çocuk, o çocuktu. Bu sabah bana sınıfımın yerini söylemektense yavşamayı tercih eden çocuk. Sağlam dayak yiyordu kendisi. O rahat tavırları kızlara karşı söküyordu yani. Pezevenk işte, ben demiştim.

Kavganın bitmesine yakın, iki çocuk yerde kıvranırken diğer ikisi onların başında bekliyordu. Diğer kalan iki kişiden biri olan yavşak çocuk son bir yumruk yediğinde gözleri kapandı ve yere yığıldı. O an içimdeki kötü kız kahkahalarla gülerken bizim yavşağı döven çocuğun kafasını kaldırmasıyla göz göze geldik. Bu çocuğu da tanıyordum. Şu zırt pırt bana çarparak sürekli götümün dibinde biten çocuktu. Hani şu çakma kötü çocuk olandan.

Beni gördüğünde yanındaki iki arkadaşına benim duyamayacağım bir şekilde bir şeyler söyledikten sonra tam karşıma geçti. Kaşından akan kan yüzünü olduğundan fazla soğuk gösterirken yine aynı soğuklukta bana baktı. Yanımdan ayrılmadan önce tam arkasında yerde yatan üç adamı gösterdi "Al sana bir çakma kötü çocuk oyunu."

— — —

HAYATIN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin