Umut AlptekinBitirdiğim son şişeyi de sehpaya bırakırken kafam dönüyordu. Mesela örnek, önümdeki sehpayı sekiz tane, karşıdaki koltuğu iki tane görüyordum. Kısaca kafam bir milyon üç yüz otuz beş bindi yani.
Kafamı yan tarafıma çevirdiğimde uyuyakaldığı için sanırım, kafası koltuğun arka başlığına düşmüştü. Elinde kalan içki şişesiyle tam bir tinerciyi andırıyordu. Her ne kadar onun bu haline kahkahalarla gülmek istesem de uyanmasını istemediğim için sadece sırıtmakla yetindim. Ardından kafamı hafifçe sağa sola sallayarak elindeki şişeyi yavaşça çektim ve sehpaya bıraktım. Sonrasında ise onu belinden hafifçe kavrayıp koltuğa yatırdım ve içeriden aldığım bir pike ile üzerini örttüm. Gözlerini açmadan kaşlarını çatıp yerinde kıpırdandığında tekrar güldüm. Uykusunda öylesine masum görünüyordu ki, normaldeki o hırçın kızdan eser bile kalmıyordu.
Onun yattığı koltuğu en iyi gören bir diğer koltuğa geçip rahat bir pozisyon aldım ve gözlerimi ona diktim. Karşımda böyle bir manzara varken neden onu izlemeyip uyuyacaktım ki? Allah çarpardı.
Ertesi sabah...
"Anne..."
Sabahın ilk ışıkları gözüme çarparken Alaca'dan gelen mırıltılarla kaşlarımı çattım. Anne mi diyordu o?
"Anne, sen misin?" Diye tekrar tekrar mırıldandığında hızlıca ayağa kalkıp yanına gittim ve yanına diz çöktüm. Alnında boncuk boncuk ter damlaları vardı ve kaşlarını çatmıştı. Sanırım kâbus görüyordu.
Birkaç dakika sadece anne diye sakince mırıldandıktan sonra birden kafasını iki yana sallamaya başladı "Anne... Anne gidiyor musun?"
Annesinin küçük yaşta onu ve babasını bırakıp gittiğini bana dün gece biz dağıtırken söylemişti. Sanırım, bu kâbusu da o olayın etkisiyle görüyordu.
"Anne gitme, ne olur!" Diye sayıklarken hâlâ uyanmamıştı ve bu beni tedirgin ediyordu. Acaba uyandırsa mıydım? Tepkisi ne olurdu bilmiyordum ama onu biraz daha bu şekilde görmeye dayanamazdım. Bu şekilde güçsüz, bu şekilde savunmasız...
Yerden kalkıp yattığı koltuğun kenarına otururken ona doğru eğildim ve elimi saçlarına koyup okşadım "Alaca..." diye mırıldandım. "Uyan güzelim, kâbus görüyorsun."
Ona birkaç kez daha seslendiğimde hâlâ uyanmamıştı ve ben iyice endişeleniyordum. Neden uyanmıyordu ki artık? Yetmez miydi bu kadar canını acıttığı?
"Alaca!" Diye biraz sesimi yükselerek ona seslendiğimde hızla gözlerini açtı "Anne!"
Gördüğü kâbusun etkisiyle, hızla yattığı yerden doğrulduğunda ben de ona doğru eğilmiş bir durumda olduğum için haliyle burum buruna geldik. Yüzündeki kormuş ifade ve terlediği için alnına yapışmış birkaç saç teli ile o kadar güzel bir manzaraydı ki bu... Gözlerim istemsizce(!) dudaklarına kayarken ah dedim içimden o gün yakamdan tutup öptüğün gibi yine öpsen beni...
Bakışlarını benden kaçırıp hafifçe geri çekilirken "Ben..." diye mırıldandı. "Ben kâbus gördüm de ondan..."
Kollarımı ona dolayıp onu kendime çektim ve başını göğsüme yaslamasını sağladım "Şşşhh, tamam güzelim. Geçti."
O da kollarını belime dolarken iç çekti "Neredeydin sen bunca zamadır..." diye mırıldandığında güldüm. Asıl sen nerelerdeydin bunca zamandır? Sensiz geçirdiğim her saliseyi sikeyim, kâbuslarına kadar her bir zerresine sarhoş olduğum kız.
___ ___ ___
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIN UMUDU
Non-FictionBen kalbimi öyle derinlere sakladım ki, kimse ulaşamıyor. Ben öyle bir hissizleştim ki, kimse canımı acıtamıyor. Ben artık gülmekten öyle uzağım ki, yanağımdaki o küçük çukur hiç görünmüyor. Ben o kadar çirkinleştim ki, ayna bile bana bakmıyor. Ben...