Umut AlptekinUmut... Kimsin sen? Nesin? Neden varsın ki? Sen değil misin, küçük çocukların içinde bir yerlerde sürekli saklanan? Sen değil misin, insanın yaşamak için tutunduğu son şeyi de elinden çekip alan? Herkesin canını bu denli yakan... Bunlara rağmen hâlâ senin ismini taşımaktan nefret ediyorum. Sanki aileme küçük de olsa bir umut olmuşum gibi, adımı umut koydukları için onlardan nefret ediyorum. Ben, içinde yaşama dair tek bir umut kırıntısı olmayan adam, neden hâlâ yaşıyor? Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri de, çelişkilerdi. Mesela ben. Başlı başına bir çelişki olarak dünyaya gelen ben. İçi yangın yeri, adı umut olan ben. Özellikle küçük çocuklar adına büyüklerin karar vermesinden hiç haz etmezdim. Mesela bir çocuğa neden büyükleri isim koyardı ki? Ne olacağını, neye benzeyeceğini bilmeden neden niteleyici isimler koyarlardı? Küçükken ismi Sevinç koyulan bir çocuk, ya büyüyünce hiç sevinemeseydi? Bebekken ismi Hayat koyulan bir çocuk, ya büyüyünce yaşamaktan sıkılıp hayatına son verseydi? Doğduğunda ismi Umut koyulan bir çocuk, ya büyüdüğünde umut etmeyi çoktan unutmuş olsaydı? Buyurun. Şekil A, ben. Ben, umut etmeyi unutmuş Umut. Ben, hayat'ta olduğunda dair içinde hiçbir umut olmayan Umut.
"Batu! Kalk şu kapıya bak lan!" Diye bağırırken elimdeki kumadayı televizyona doğrultup başka bir kanala geçtim. Şu siktiğimin televizyonunda neden bir bok yoktu?
Kapı tekrar çalındığında bu kez Deniz'e bağırdım "Lan Deniz! Nerdesiniz ulan? Biriniz baksın şu kapıya, beynim sikildi!"
Birkaç saniye daha bekleyip kapıya birinin bakmasını bekledikten sonra kimseyi göremeyince mecburen ben kalktım "Alayınızın anasını sikeyim lan! Bir kaldıramadınız o götünüzü! Odada ne yapıyorsanız artık?" diye söylenirken kapıyı açtığımda marşımda gördüğüm kişi ile duraksadım. Sen daha akıllanmadın mı lan? Ya da dur şöyle sorayım, sen hâlâ yaşıyor musun lan? İlla alayınızı sikmem mi gerekiyor, anlamadım.
"Hayırdır Özoğuz? Çok mu özledin beni, görüşmeyeli?"diye alayla konuşurken kollarımı göğsümde birleştirdim. Daha geçen gün arkadaşlarıyla birlikte bizden bir ton dayak yemişti, şimdi ne istiyordu? Hayır, tadı damağında kaldıysa tekrarlarız sıkıntı yok. Elimiz alışık nasıl olsa.
Yüzüne yerleştirdiği yalancı bir korkusuz ifadeyle bana bakarken tek kaşını kaldırdı "O gün yaptıklarınızın yanınıza kalacağını mı düşünüyordun, Alptekin? Kalmayacak. Bu gece eski fabrikaya gel." Dedi ve merdivenlere yönelmeden önce ekledi "Tek başına."
— — —
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIN UMUDU
Non-FictionBen kalbimi öyle derinlere sakladım ki, kimse ulaşamıyor. Ben öyle bir hissizleştim ki, kimse canımı acıtamıyor. Ben artık gülmekten öyle uzağım ki, yanağımdaki o küçük çukur hiç görünmüyor. Ben o kadar çirkinleştim ki, ayna bile bana bakmıyor. Ben...