•8.0

3 0 0
                                    


Umut Alptekin

Alaca, önündeki sehpaya dizdiğim içki şişeleri ile bakışırken onu inceledim. Uzun kirpikleri yandan bakılınca kendini daha da belli ediyordu. İnce ve şekilli kaşları, sanırım biraz şaşırdığı için, hafif yukarı kalkmıştı. Kenarları sanki bir kalemle çizilmiş gibi ve oldukça dolgun olan dudakları hafif aralıkken şey gibi görünüyordu... Tam sarhoş olunacak bir kız gibi. Evet, aynen öyle görünüyordu.

"Bunların hepsini içecek miyiz?" Diye sorduğunda sırıttım. Tamam, ona beni kendine sarhoş ettiğini söylemiş olabilirdim ama bu onunla eskisi gibi dalga geçmeyeceğim ya da soy adıyla hitap etmeyeceğim anlamına gelmiyordu.

"İçemezsen pes edersin, Alaca?" Diye sorarcasına konuştuğumda kaşlarını çattı. Böyle bir şey yapmayacağına emindim. Onu sinir etmek için yapıyordum sadece. Tıpkı tanıştığımız ilk günden itibaren yaptığım gibi.

"Asla! Ben asla pes etmem, Alptekin." Diye kararlılıkla konuştuğunda sırıttım ve sehpaya doğru eğilip üzerinden bir şişe içki aldım ve ona uzattım "Başlayalım o halde."

Elimdeki şişeyi alırken benim sırıtışıma karşılık o gülümsedi, bununla birlikte gözlerim sağ yanağında beliren çukura kaydığında ben de gülümsedim. Daha öncesinde onu gülerken görmediğim için doğal olarak gamzesini de görmemiştim. Oysaki fazla görülmeye değer bir manzaraydı. Senin gülüşündeki gamzeyi görüp gülmeyenlerin gülüşüne bakan gözlerini sikeyim uğruna sarhoş olduğum kız. Uğruna sarhoş oldum, ayyaş olmama az kaldı...

Ben de ona ayak uydurup sehpanın üstüden bir şişe daha aldım ve kendi kafama dikledim. Bu sırada o ilk şişesini bitirmişti bile.

"İlk tanıştığımız gün kimden kaçıyordun?" Diye sorduğunda şişeyi dudaklarımdan uzaklaştırıp gözlerimi ona çevirdim "Özoğuz'dan."

Buna fazla şaşırmamış olmalı ki, yüzünde tek bir kas bile hareket etmedi. Ancak birkaç saniye sonra aniden kaşlarını çattı. Bu demek oluyordu ki, aklına bir şey takılmıştı. Onu tanıyordum. Hem de tek bir hareketinden ne düşündüğünü anlayabilecek kadar iyi.

"Sahi, Batu ve Deniz ona ne yaptı?" Diye sorduğunda zihnim ister istemez o güne götürdü beni. Dudaklarımızın buluştuğu ilk, yanımda ağladığı ikinci güne. Elimdeki şişeyi tekrar kafama dikip bitirmeden önce omuz silktim ve "Hiçbir şey. Sadece boynunda asla silinmeyecek bir şekilde Bir Alptekin hatırası yazıyor." diye cevapladım sorusunu.

Önce şaşırsa da sonradan sırıttı "İyi düşünmüş, kim düşünmüşse." Dediğinde ben de sırıttım ve oturduğum koltukta ona doğru kayıp aramızdaki mesafeyi azalttım "Ben düşündüm."

Söylediğim şeye karşılık bir kez daha gülümsedi. Bir insana gülmek bu kadar yakışıyorken neden hiç gülmezdi ki? Neden gülemezdi? Neden güldürülmezdi? Ah... Seni güldürmeyen herkesi güldüğü yerden sikeyim, uğruna ayyaş olduğum kız.

"Tam da bir kötü çocuk düşüncesi." Dediğinde sesli bir şekilde güldüm. Demek çakma kötü çocuktan sade kötü çocuğa ha? Cık. Bunu da beğenmemiştim.

"I-ıh. Bu lakaptan hoşlanmadım." Dediğimde kaşlarını çattı ve sehpanın üstünden yeni bir bira alırken konuştu "Ne dememi istersin?" Diye sorduğunda dudaklarımı büzdüm ve bir süre düşünürmüş gibi yaptım. Ardından henüz açtığı içki şişesini elinden çekip aldım ve onun şaşkın bakışları eşliğinde kendi kafama dikledim. İçkinin hatrı sayılır kadarını içtikten sonra şişeyi indirdim ve ona dönüp ibnece sırıttım "Aşkım?" Diye bir öneri sunduğum anda yüzünü buruşturdu. Bu kelimden en az benim kadar nefret ettiği ortadaydı. Daha önce de söylediğim gibi. Benziyorduk.

"Cidden sana o kelimeyle hitap etmemi istiyor musun?" Diye gayet de ciddi bir şekilde sorduğunda kahkaha attım. Bu kız beni nasıl oluyordu da böylesine güldürüyordu? Her bir zerresine içtiğim kız; beni güldürdüğün yerden öperim seni, binlerce kez.

"Sahi... Bana neden hiç ismimle hitap etmedin?" Diye sorduğumda duraksadı. Sanırım bu sorumun cevabı, benimkiyle aynıydı. Benziyorduk işte. Hem de fazlasıyla.

Sehpanın üstünden almış olduğu yeni şişeyi de bitirdikten birkaç saniye sonra omuzlarını silkti "İsmin bana senin kadar yakın değil." Diye mırıldandı, tuhaf bir ses tonuyla. "Hatta ismin bana hiç  tanıdık değil, Alptekin."

Söylediği cümleler sol tarafımın en derinlerine işlerken gözlerimi kapattım bir süre. İkimizin de ismi birbirimize yabancıydı. Onun ne Umut edesi vardı, benim ne Hayatta kalasım. Bunlara inat bulmuştuk ya birbirimizi, bunlara inat sarhoş olmuştuk ya hani, yabancı gelmeyecekti artık bunlar bize. Gelmemeliydi.

"Peki ya sen?" Diye sordu, gözlerimin tam içine bakarak "Sen neden bana hiç ismimle seslenmedin?"

Burukça gülümsedim ve elimi uzun saçlarına götürüp biraz üstünde gezdirdim "Biz birbirimize benziyoruz, Alaca." dediğimde anlamıştı ne demek istediğimi. Birbirimize aynı kelimelerle sorduğumuz sorunun cevaplarının da fark etmediğini.

___ ___ ___

HAYATIN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin