•7.0

6 0 0
                                    

Deniz, Batu, Umut ve ben evde oturmuş Özoğuz'u beklerken Umut'la göz göze geldim. Sanki bir şey söylüyordu, o asker yeşili gözleri. Sanki sabah konuştuklarımızı unutma, Alaca diyordu. Evet, Barış'ın beni öpmesi benim de hoşuma gitmiyordu ama eğer ona ters bir şey yaparsam bazı şeyleri anlayabilirdi. Yani, en azından o kadar aklı vardır diye düşünüyordum.

Evin içinde yankılanan kapı sesi ile gözlerimi Alptekin'in koyu yeşil gözlerinden ayırıp ayağa kalktım "Evet komşu çocukları, hadi yerlerinize."

Hepsi ayaklanırken Deniz yanımdan geçerken gülümseyerek güven verircesine omzuma dokundu. Batu da yine Deniz gibi gülümseyerek "Dikkatli ol, komşu kızı. Bir şeyler ters giderse göz kırpman yeterli." dediğinde ona sırıttım. Batu da Deniz'in yanına gidip arka odalardan birine saklanırlarken Alptekin karşıma geçti "Gereksiz samimiyetlerden uzak dur, cesur kız." Deyip Deniz ve Batu'nun yanına geçtiğinde yanaklarımı şişirdim. Çakma cesur kız, şimdi cesur kız olmuştu. Kendi işine gelen şekilde söylüyordu işte. Piç Alptekin.

Kapı sabırsızca tekrar çalınırken yavaş adımlarla kapıya ilerledim. Sedece on beş dakika, Hayat. Sadece on beş dakika ve zafer! Dayanabilirsin. Kapıyı açtığımda karşımda sırıtan Barış'a zorla gülümsemeye çalıştım. Ne kadar olduysa artık.

"Selam güzelim." Deyip içeri giren Barış'ın peşinden salona girdim. Aleykümselam delikanlı.

Salonda tam karşımda dikildiğinde derin bir nefes aldım. Bir şekilde o uyku ilacını ona vermem gerekiyordu. Bir de beni öpmesini engellemem gerekiyordu tabii. Bu ikisini bir arada nasıl yapacaksam artık...

"Evet, en son sınıfta eğlence demiştik." Diye ilk dakikadan yavşamaya başlayan Barış'a karşılık kaşlarımı çattım "Yavaş gel!" Diye ani bir şekilde çıkıştığımda anlamazca tek kaşını kaldırdı. Ah, ağzıma sıçayım!

"Yani... Biraz tadını çıkaralım demek istedim. Bekle de bize içecek bir şeyler hazırlayayım." diye kıvırıp mutfağa gitmek için arkamı döndüm. Uyku ilacını içeceğine katmayı düşünmüştüm fakat mutfağa daha bir adım bile atamadan beni kolumdan tutup kendisine çevirdi "Nazlanan kızlardan hoşlanmam, Hayat. Bir an önce bitirelim şu işi."

Beni belimden tutup kendisine çektiği gibi dudaklarını dudaklarıma bastırdığında duraksadım. Vay amına koyim ne yapıyorsun sen pezevenk? Yavaş gel biraz!

Hızlı bir şekilde onu ittirip dudaklarını dudaklarımdan çekmesini sağladığım sırada havada uçan bir yumruk gördüm. Tabii ki, bu yumruk Alptekin'den başkasına ait değildi. Yani sonuç olarak Özoğuz'u bayıltan şey uyku ilacı değil, Alptekin'in yumruğu olmuştu. Belki Özoğuz için fark etmiş olabilirdi ama benim için bir şey fark etmemişti.

Umut Barış'ın üstüne çıkmış, öldüresiyle yumruklarken Barış çoktan bayılmıştı. Bunu gören Deniz ve Batu, Umut'u onun üstünden güç bela kaldırdılar.

Vee sıra bende.

Alptekin bana uzun ve anlamlı bir bakış attıktan sonra Deniz ve Batu'ya döndü "Alın şunu, işini halledin. Ben sonra geleceğim." dediğinde ikisi Barış'ı da peşlerinden sürükleyerek evden çıktılar. Bununla birlikte Alptekin tam karşıma geçti "Bakıyorum da, daha sabah söylediğim şeyi çabuk unutmuşsun, Alaca."

'Eğer o piç, bu planın devamında yine seni öperse plan falan dinlemem, sikerim onu. Ona göre davransan iyi edersin, Alaca.'

Unutmamıştım ama engelleyememiştim işte. Benim suçum neydi ki şimdi? Ne yapmıştım? Ayrıca öpücük falan da umrumda değildi. Ben onu öpmemiştim sonuçta.

"Unuttuğum falan yok. Ben mi dedim ona gel beni öp diye?"

Sinirle dişlerini sıktığı yanağının kasılmasından belli olurken bana doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı "Ona gel beni öp dememiş olabilirsin ama öpmesine engel olduğun da yok bakıyorum!" Diye bağırdığında sinirle yumruğumu sıktım. Ne yapmaya çalışıyordu bu? Her şey planladığımız gibi sonuca kavuşmuştu işte. Beni kıskanıyormuş gibi yapmasının gereği neydi?

Onu omuzlarından sertçe ittirdim "Senin derdin ne? Öptü işte ne var?" Diye sorduğumda elini saçlarından geçirdi ve sertçe çekiştirdi. Ardından benden birkaç adım uzaklaşıp yanındaki duvara tekme attı "Daha ben..." diye başlayıp sonrasında sustuğunda kaşlarımı çatıp az önce onun açtığı mesafeyi kapattım "Daha sen ne?" Diye sorduğumda derin bir nefes aldı "Daha ben sana dokunamıyorken bile, o piçin seni öpmesi..."

Bağırarak söylediği ve devamını getiremediği bu cümle zihnimin içinde yankılanırken aptallaşmış bir şekilde baktım ona. Sadece birkaç kez gözlerimi kırpıştırmakla yetindim. Bunu gören Umut ani bir hareketle beni kendine çekti "Böyle mi öptü seni?" diye mırıldandıktan sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerimi kapattım. Ne yapmaya çalışıyordu, bilmiyordum ama canım ciddi anlamda yanıyordu ve artık onu durdurmalıydım. Canımı daha fazla yakmasına izin vermeden...

Sinirle onu ittirdim ve yanağına sertçe bir tokat indirdim. Bununla birlikte yüzü yana savrulurken "Sen ne yaptığını sanıyorsun be?" diye bağırdım ve o bana şaşkınca bakarken ekledim "Senin ne farkın kaldı ha? Senin ondan ne farkın kaldı?"

Gözlerimden yanaklarıma süzülen birkaç damla yaşı serbest bırakmak zorunda kaldığımda kendimi sıktım. Bu adam, karşında ağladığım ilk insandı. Sarhoş olduğum ilk adam...

Gözlerimden akan yaşların ardı arkası kesilmezken onu ceketinin yakasından tuttum ve kendime çekip bu kez ben dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Biraz da onun canı yanmalıydı değil mi? Biraz da karşı tarafın canı acımalıydı. Nasıl tek taraflı sarhoş olunmadıysa, tek taraflı acı da yaşanmamalıydı.

Dudaklarımı dudaklarından ayırdıktan sonra çikolata rengi gözlerimi asker yeşili gözlerine kenetledim "Ama ben bu adama sarhoş oldum bir kere..."

Hızlı adımlarla evden çıkarken hıçkırıklarımı bastırdım. Bugünün sonu böyle bitmemeliydi oysa...

HAYATIN UMUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin