Yağan sağanak yağmur gitarın melodik sesiyle birleşmişti ve bu, ana güvertede her şeye rağmen sürmekte olan şölenin habercisinden başka bir şey değildi. Olanları sadece üzerine oturduğu eski bir sandıktan dinleyen Neith ağzını açıp açmamak konusunda sürekli gelgitler yaşıyordu. Dar odanın bir o yanına bir bu yanına giden Aine'e baktı. Normal bir tarakla asla çözülemeyecek olan kıvırcık saçlarını elleriyle daha da karmaşık hale getiriyordu. Bazen Neith, Aine'nın kıvırcık saçlarının kendi hayatından daha karmaşık olduğuna inanıyordu.
"Bir saatten beri burada sessizce bekliyoruz sence de eğlencelerine dur demenin vakti gelmedi mi Neith?" dedi yeşil büyük gözlerini sandığın üzerine kıvrılan Neith'e dikerek. Umursamazca kaşlarını çattı ve ardından ona soru yönelten kıza baktı. Stresten tırnaklarını yiyip durması midesini bulandırıyordu.
"Annemin dikkat çekmemek konusunda güya beş dakikalık konuşmasını sen dinlemiş olsaydın emin ol şu an geminin en gizli yerine girer ve oraya ulaşana kadar kimsenin seni fark etmesine izin vermezdin."
Neith'in nefes almadan söylediği tüm sözleri merakla dinleyen Aine, gözlerini devirdi. Üzerine büyük gelen çuvaldan bozma elbisenin düşen omzunu düzelttikten sonra Neith'in sandıkta boş bıraktığı alana oturdu.
"Birer ezik olduğumuzun farkındasın değil mi?"
Karamsar sözlerine hiçbir zaman ara vermeyi öğrenemeyen Aine'nin kıvırcık saçlarını karıştırdı ve kafasından iterek şu sözleri söyledi. "Bulunduğum konumdan asla şikâyetçi değilim."
"Gemiye girdiğimizden beri söylediğin kaçıncı yalan olduğunu inan sayamadım."
Aine, Neith'in en yakın arkadaşıydı belki de Neith'in haberi olmadan kendisini onun en yakın arkadaşı ilan etmişti bilmiyordu ama her ne kadar Neith'e dalaşsa da onu severdi. Neith ise büyücü bir anne babadan doğmuş olmasına rağmen yeteneği olmayan ve büyücülerin gözünde zavallıdan ibaret olduğunu bilen bir delikanlıydı.
Büyücüler arasında Neith gibilere asla tolerans gösterilmezdi. Aine'in sıradan olması normaldi onun annesi büyücü babası ise normal bir insandı, bu kabul edilebilir durumdu ama Neith bunu kabul edemezdi. İki büyücüden asla normal bir çocuk doğamazdı. Asırlardır süren durumu doğarak bozmuş ve ailesi onun doğumundan neredeyse nefret eder olmuştu.
Tüm bunları düşünürken hızla ayağa kalktı. Yumruklarını sıkıyor sağanak yağmurun altında gitar ve keman çalan büyücülere bir ders vermek istiyordu. Dar odanın kapısını hışımla açıp koridora çıktığında arkadan Aine'nın sesini zar zor duyabilmişti.
"Nereye gidiyorsun?"
Ana güverteye çıktığı anda ıslanmıştı ama bunu umursamadan az ötede eğlenen büyücülere doğru ilerledi. Gördüğü inanılmaz görüntü ile sarsılırken ağzının açık kalmasını engelleyememişti. Neith'in üzerine yağan yağmur gitarla eğlenen büyücülerin üzerine uğramadan yana kayıyordu. Hiçbiri ıslanmamıştı.
"Benim gördüğümü sen de görüyor musun Neith?" dedi Aine hayran bakışlarla. Orada onların arasında olmayı Neith'in yanında olmaktan daha çok isteyeceği kesindi. Büyücülere olan bitmek bilmeyen kıskançlığını bastıramıyordu.
"Birazdan sende göremeyeceksin emin ol..." dedi Neith kararla gülümseyerek. Alnına yapışan saçlarını elinin tersiyle itti ve göğsünü kabarttı. Oradaydı... Sarı dalgalı saçları beyaz ipek elbisesinin sırt dekoltesine dökülüyor narin elleri gitarın melodik sesiyle estetik figürler yapıyordu. Neith, narin görünen o ellerin aslında hiç narin olmadığını aynı evde kaldığı zamanlardan epey tecrübe etmişti. Ailenin gurur kaynağı kız kardeşine hasetle baktı.
Hızlı adımlarla yanlarına yürüdü. Büyücülerin kurdukları çembere daldığı anda büyü bozulmuştu. Ana güverte büyücülerin cılız çığlıklarıyla dolarken suratındaki hınzır ifadeye engel olamamıştı. Neith aslında o kadar da sıradan değildi. Ne zaman büyüyle oluşturulmuş bir çemberin ortasına girse büyü bozulurdu. Bu yüzden kız kardeşi eve arkadaşlarını çağırdığı zaman Neith'in tavan arasına kitlemenin bir yolunu her zaman bulurdu. Neith, onun bir büyücü olmasa her zaman alt edilebilir olduğunu düşünüyordu oysa kendisinin sıradan olmasına rağmen alt edilemeyeceğine fazlasıyla ikna olmuştu.
"Neith!"
Kız kardeşinin az önceki narin görüntüsü gitmiş yerini kızgın bir boğa almıştı. Lavanta rengi gözleri sinirlendiğinde kırmızıya dönerdi, bunu gördüğünde korkmayan tek kişi Neith'di.
"Efendim Neurelle?" dedi sevecen bir tavırla omuzlarını silkerek.
"Onu tanıyor musun Neu?" "Büyücülerin eğlencesine karışan bu tip de kim?" "Şu haline bak ıslak bir kedi yavrusu gibi!"
Söylenen nefret dolu sözlerin ardı arkası kesilmiyordu. Aine, Neith'in yanındaki yerini layıkıyla yerine getirdi, sadece sessizce Neith'in geniş omuzları arkasına gizlendi. Aine gibi çıtı pıtı ve zayıf bir kız fazla göze batmıyordu ama Neith en yetenekli ressamın elinden çıkmış portre gibi güzel bir yüze sahipti. Gözleri burnu dudakları, adeta birbiriyle büyülü bir uyum sağlıyordu. Açık mavi gözlerini büyücülerin üzerinde gezdirdi. Yapılı vücuduna, yakışıklı suratına rağmen kimse ona hayranlıkla bakmamıştı daha önce. Aine bile görmezden geliyordu sanki. Lanetli gibiydi. Büyücü ailesinde doğup lanetlenen bir çocuk...
"Herkese selam. Ben Neith. Büyücülerin kullanıp atacakları bir ıslak mendil."
Diyerek kendiyle alay etti ve güvertede bir kahkaha patlattı. Yağmurun alnına yapıştırdığı koyu kahverengi saçları ve üzerine yapışan kıyafetlerle bir büyücüden farksız görünüyordu ama büyücü değildi. Olamayacaktı da...
"Gidelim Neith." dedi Aine onu sıktığı kolundan çekmeye çalışarak. Yerine mıhlanmış gibi hareket etmeyen Neith kız kardeşinin eski lavanta rengine dönen gözlerine baktı. O gözlerde bir tutam acıma gördüğüne yemin edebilirdi.
Büyücüler kendi aralarında fısıldanmaya başladığında arkasını döndü ve Aine'nin cılız kolundan tutup onu çekerek odalarına döndü. Şimdi odanın ortasında volta atma sırası Neith'deydi. Aine korku dolu gözlerini ona dikip ıslak bir halde sandığın üzerine sinmişti.
"Büyücülere kafa tutmayı nasıl beceriyorsun Neith?"
Aine buna asla cesaret edemezdi. O hep perde arkasında talimat veren tiplerdendi. Genelde Neith'i gaza getirir ve sonuçlarına ise sanki onun hiçbir suçu yokmuş gibi tepki verirdi tıpkı şimdi olduğu gibi. Neith ıslak kirpiklerinin arasından mavi gözlerini Aine'e dikti. Kıvırcık saçları yağmurdan dolayı suratına yapışmıştı. Büyük yeşil gözlerinin etrafındaki çilleriyle olabildiğince mutlu olmaya çalışan bir kızdı.
"Bilmiyorsan söyleyeyim toplu oluşturulan büyüleri bozmakla ünlüyümdür. Belki de sandıkları kadar sıradan değilimdir Aine..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neith
FantasyNeith Ailesine varana kadar etrafı tıka basa büyücülerle çevrili... Her şey yolunda gibiydi ta ki Neith doğana kadar. Açıklama kısmını daha sonra düzenleyeceğim :D Ama siz şimdiden Neith'i sevmeye başlayabilirsiniz. :)