24: Hoş bir Manzara

715 84 71
                                    

Soğuk bir geceydi. Turnuvaların kutlamaları hala devam ediyordu. Eve ve James nasıl evlendiklerini Maia'nın ailesine anlatırken Aine'in annesi Margaret, boş bardaklara içecek dolduruyordu. Büyüyle yapabileceği halde bunu eliyle yapıyor olması Aine'i kırmak istemediği içindi. Aine ise annesine yardım ediyordu.

Neith gözlerini tabağındaki tavuğa dikmiş sessizce bekliyordu. Kahel tam karşısında oturuyordu. Anne ve babası şimdi gerçeği öğrense tepkileri ne olurdu?

"Kahel sen neden katılmadın turnuvaya?"

Eve'in sözleriyle herkes sustuğunda anne babalar merakla ama çocuklar gerginlikle seyrediyordu. Kahel solgun suratıyla beceriksiz bir şekilde gülümsedi.

"Ben... Kolumdan dolayı katılamadım."

Artık bir büyücü olmadığını nasıl söyleyecekti. Belki de Neith çoktan her şeyi söylemişti. Huzursuz olmuş bir halde kaşlarını kaldırıp ona baktı. Göz göze gelmişlerdi. Çocuğun mavi gözlerinden ne düşündüğünü anlamakta zorluk çekiyordu.

"Çok yazık olmuş. Neith ile olan dostluklarına bayılıyorum."

Eve ve James Kahel'i diğerlerine överken Eugene ve abisi hoşnutsuz bir şekilde homurdandı. Turnuvayı kazanamayan Eugene'den dolayı ailesi kalmak istememişti. Onun yerine abisi vardı şimdi. Ne olursa olsun kardeşini yalnız bırakmak istememişti ama şimdi de canı bir hayli sıkılıyordu.

"Neurelle'in birinci olacağından şüphem yoktu ama öyle olmalı ki Maia'nın kayboluşu onu sarstı. Sonra da turnuvada yeterince odaklanamadı. Ah Neurelle... Duygusal bir çocuk."

Neurelle annesinin sözleriyle hayrete düşmüş bir ifadeyle yutkundu. Belki de kazanamama sebebi gerçekten duygusal davranmış olmasıydı. Sürekli Kahel'i düşünmüş ölmemesi için dua etmişti. Kahel ile gözleri birleştiğinde derin bir iç çekti.

"Yine de harika iş çıkardın Neurelle."

Onu destekleyen Maia'nın babasıydı.

"Ben gitmeliyim..."

Ortama daha fazla dayanamayan Kahel aniden ayağa kalktı. Neith de onunla birlikte ayağa kalktığında diğerleri anlayışla gülümsedi.

"Yorgun olmalısın. Şu haline bir bak. Neith seni odana kadar götürsün."

Neith kafasını sallayarak babasını onayladı ve masadan beraber kalktılar. Neurelle her ne kadar peşlerinden gitmek istediyse de kalkamamıştı. Şimdilik onları yalnız bırakması daha iyi olurdu.

Kafeden ayrılan Neith ve Kahel yolun bir kısmını sessizce yürüdüler. Gece soğuk rüzgarını aralarında oluşan santimlerden geçiriyordu. Gergince adımlarını atan Kahel ağrıyan koluyla yüzünü buruşturdu. Neith'in gözünden kaçmamıştı bu.

İçinden yaptığı büyüyle Kahel'in ağrısını dindirdiğinde şaşkınca koluna baktı. Az önce sancı giren kol onun kolu değildi sanki. Aniden Neith'e döndü.

"Gerek yoktu..." diyebildi sadece.

"İstersen büyüyü geri çekebilirim."

Neith kaşlarını kaldırmış yapayım mı dercesine bakarken Kahel korku dolu bir ifadeyle kafasını olumsuz yönde salladı.

"Kalsın."

Neith sessizce gülümserken ona bir kez olsun sarılamamış olmak canını yakıyordu. Arkadaşı yanı başında çaresizce ve hastalıkla mücadele ederken kendisi güçleriyle ayakta duruyordu. Her ne olursa olsun güçleri ona geri dönmemiş miydi işte. Neden kıramıyordu aradaki buzları.

NeithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin