13

23.6K 1.7K 347
                                    

Bir türlü geçmek bilmeyen zaman yüzünden kimya dersinde sıkışıp kalmıştım. Dinleyesim yoktu Bay Gıcık Jeon'un güzel(!) dersini! Zaten sinirliydim ona, iyice kopmuştum dersten.

Kolumu sıraya koyup başımı üzerine yaslamış, neredeyse ders boyunca yaptığım camdan dışarıyı izleme işine devam etmiştim.

Gökyüzünü izlemek rahatlatıyordu beni. İnsanlar orada yok diye güzeldi belki de. Bir yandan da annemi hatırlatıyordu bana gökyüzü. Sürekli bahçede beraber gökyüzünü izlerdik. Geçen bulutların şeklini bir şeylere benzetmeye çalışırdık.. Sahi ne kadar olmuştu bunu yapmayalı? Annemin yokluğunda yapmayı sevdiğim birçok şeyi bıraktığımı fark etmiştim.

Gözümden bir yaş süzülüp sıraya düştüğünde başımı kaldırıp göz altlarımı sildim fakat durmadan buğulanan gözlerim kuru kalmalarını engelliyordu.

"Bay Jeon?"

Sesimin titremesini umursamadan beni fark etmesi için elimi kaldırdım. Diğerlerinin de dahi bakışları beni bulduğunda kaşları hafiften çatılmıştı. Fakat sinirli bir bakış değildi bu. Ağlıyor olduğum için garipser bakışlardı.

"Çıkabilir miyim?"

Buğulu gözlerimle ona bakarken "Çık." demişti. Bir anda neden bu kadar duygusala bağladığımı anlayamamıştım. Yanlış zamanda bastırmıştı duygularım.

Önünden geçip sınıftan çıktığım gibi lavaboya gitmek yerine bahçeye atmıştım kendimi. Zaten zil çalmak üzereydi. Dışarı çıksam da sorun olmazdı. Temiz hava almak istiyordum.

Banklardan birine geçip oturdum. Ağlayıp her şeyi dışa atmak güzeldi fakat okul yeri ve zamanı değildi. Daha önce okulda hiç ağlamamıştım. Bu ilkti belki de. Denk gele gele de Bay Jeon'un dersine denk gelmişti. Şanssızlığın böylesi..

Zil sesi etrafa dolduğunda ellerimi yanaklarıma götürüp ıslaklığı sildim. Kesin diğerleri sıra konusu yüzünden ağladığımı düşünüyordu. Ne çocukça ama!

Yavaştan dışarı çıkan bedenler okul bahçesine hemencecik dağılmıştı. Evet Bay Park da aralarındaydı.
Tanrım bu adam keyfimi nasıl bir anda düzeltebiliyordu? Ne saçıyordu öyle etrafa?

Tam ayağa kalkmış ona gidecektim ki nereden geldiğini anlamadığım bir kadın yanına gitmiş, dudağından öpüp geri çekilmişti. Evet, bunu onca öğrencinin önünde yapmıştı.

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde onlara bakarken içimde garip bir şeylerin hareketlendiğini hissetmiştim. Bu durum beni üzmüştü sanki. Gelen kişi duruma bakılırsa sevgilisiydi. Ben, Bay Park'ın hayatında biri yoktur diye düşünüyordum..

Biraz olsun düzelen moralim tekrar eski halini almıştı. Sanırım Bay Park'a karşı olan duygularım üst safhadaydı. Değilse bu denli üzgün hissetmezdim.

"İyi misin?"

Diğer tarafımdan gelen sesle başımı çevirdim. Tanıyordum bu çocuğu. Yanılmıyorsam ismi Han soon'du. Başımı olumsuz anlamda sallayıp kalktığım oturağa geri oturup bakışlarımı ellerime indirmiştim. Bir günde yaşadığım şu olayalara bak..

"Sanırım en kötü günlerimden birini geçiriyorum."

"Galiba derdin düşündüğümden de büyük?"

Hiç tanışmamamıza rağmen böyle samimi olması hoşuma gitmişti açıkçası. Yapmacık, ya da yakınlaşmak için böyle davranmıyordu.

"Öyle gibi."

Düşüncesizce beslediğim duygular acıtıyordu. Ya da ben bugün fazla duygusal olduğumdan kaynaklanıyordu bu, bilmiyorum.

"Yapabileceğim bir şey var mı peki?"

Başımı iki yana sallarken "Yok" diyip dudaklarımı birbirine bastırdım. Sessiz kalmış, herhangi bir cevap vermemişti. Ne yapabilirdi ki? Derin bir nefes alıp dirseklerimi dizlerime bastırıp başımı ellerim arasına aldım.

'Çok yakışıklısınız Bay Jeon'

'Böyle bakmanızdan nefret ediyorum!'

Gözümün önünde canlanan sahneyle gözlerimi irileştirip, başımı ellerimin arasından çekip dikleştim. O sahne gerçek olamazdı değil mi?! Ben.. Bay Jeon'a öyle söylemiş olamazdım değil mi?!

Tanrım!!

"Ne yaptım ben?!"

Bir anda bağırmam üzerine çoğu kişi bana dönmüştü. Üstelik Han soon'un da ürküp yerinde zıplamasına  neden olmuştum.

"Tanrı aşkına iyi misin sen?"

Şaşkın ve merakla bana bakan bedenden tarafı dönüp  başımı hızlıca iki yana sallamış, ayağa kalkmıştım. Ben bugün hiç iyi değildim!

"Değilim! Hiç iyi değilim!"

Arkamı dönüp onu orada bırakarak hızlı adımlarla girişe doğru ilerledim. Eğer Bay Jeon'un dersine girersem yüzüne bakamam! Girmesem de bakamam! Tanrım bir gün sonra evime ders vermeye gelecek! Nasıl bakacağım yüzüne?!

Rezil oldum!

"Salak kafam! Ne vardı öyle diyecek?! Tanrım ne ya.. ahh yandım!!"

Hızlı gittiğimden dolayı salak gibi kaçtığım kişiye çarpmıştım! Üstelik elindeki kahveyle hem kendimi hem onu yakmıştım!!

Geri çekilip kahve dökülen elimi hızlı bir şekilde sallarken sessiz kalan Bay Jeon'a baktım. Tanrım gitti adamın kıyafetleri! Ne yapacağım ben?! Benim elim böyleyse onu düşünemiyorum bile!

"Özür dilerim Bay Jeon! Yaktım sizi!! Ben gerçekten fark edemedim sizi! Özür dilerim.."

"Tamam yeter!"

Buğulanan gözlerimle cidden bugün neden bu kadar duygusal olduğumu sorguladım. Bakışları yüzüme çıktığında derin bir nefes alıp verdi. Canı çok yanıyordu kesin!

"Önemli değil.."

"Canınız yanıyor değil mi? Gerçekten çok üzgünüm.."

"Tamam, önemli değil dedim."

Sarhoşken yaptığım saygısızlık yetmiyormuş gibi bir de ondan kaçarken kahvesini üzerine bulaştırıp yakmıştım onu!

Öylece yere bakarken bana doğru uzanan eli elimi bulmuştu. Benim de yandığımı hatırlatması bir yana elimi tutuşu şaşırtmıştı beni. Umursayacağını düşünmemiştim.

Kızarmış olan elime baktıktan sonra bakışlarını yüzüme çıkarttı. Evet, kaşları her zamanki gibi çatıktı. "Ağlamayı bırakıp revire git krem falan sürsünler. Su toplarsa daha da kötüleşir."

Başımla onaylarken elini elimden çekmişti. Yanımdan ayrılırken gözlerimle takip etmiştim onu. Köşeyi dönüp kaybolduğunda ben de arkamı dönmüş, sızlayan elimi tutarak revire doğru ilerlemiştim. Bugünün bir an önce sona ermesini istiyordum...

My Teacher ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin