14

23.9K 1.7K 390
                                    

Müzik sınıfında oturmuş öylece yandığından kızarık olan elime bakıyordum. Dün Bay Jeon'a karşı fazla mahçup olmuştum. Adam benim yüzümden izin alıp kıyafetlerini değişmek için okuldan ayrılmıştı. Ders işleyemedi diye nasıl da kızmıştır bana.

Zaten sarhoş halim aklıma gelince yüzüne nasıl bakacağım diye düşünürken bir de üzerine kahvesini döküp yakmıştım onu. Şimdi hiç bakamazdım yüzüne. Ama yapacak bir şey yoktu. Yarın öyle de bizim eve gelecekti böyle de. Kaçış yoktu.

Zil çalmasına az bir süre kaldığında içeri giren Bay Park'a kısa bir bakış attıktan sonra önüme döndüm. İlk kez dersinin çabucak geçmesini istiyordum. Henüz gördüklerimi sindirebilmiş değildim. Kendimi aldatılmış gibi hissediyordum.

"Sujin? Bugün biraz daha erkencisin?"

"Evet, öyle oldu."

Bakışlarımı ona çevirmemiştim. Çevirememiştim daha doğrusu. Yüzüne bakarsam daha çok üzülürdüm. Zaten berbat bir ruh halindeydim. Moral denen şey iki gündür yanıma uğramamıştı.

"Bir sorun mu var? Dün de pek iyi gözükmüyordun?"

"Bir şey yok, Bay Park."

Gözlerim yüzüne döndüğünde her zamanki gülümsemesinin olmadığını fark etmiştim. Kaşları hafiften çatıktı. Onunla soğuk konuştuğumun farkında olduğundan böyleydi.

"Peki.."

Kendisine ait olan sandalyesine geçerken gözlerimle takip etmiştim onu. Oturup gitarını eline aldığında bakışları bendem tarafı dönmüştü. Kısa bir göz temasından sonra önüme dönüp derin bir nefes alıp vermiştim.

Ben.. garip hissediyordum. Sevgilisi olduğunu bilmek beni üzmüştü. Sanırım ona karşı olan hislerim düşündüğümden de büyüktü. Değilse böyle dağınık hissetmezdim.

Sınıf tamamen dolduğunda arka sıralarda kalmıştım. Gözlerim dışarıyı talan ederken Bay Park'ın anlattıklarını dinliyordum. Sanırım ilk sessiz geçireceğim müzik dersi olacaktı..

••

Okul çıkışı arabayla gitmek yerine yürümeyi seçmiştim. Hava almam gerekiyordu. Açık havada biraz olsun mantıklı düşünebilmeyi ümit ediyordum. Akıl ve mantığımı yitirmiş gibiydim.

Diğer arsız olan tarafımı bu halime tercih ediyordum. Öyleyken mutluydum en azından. Kötü bir şey olduğunda gülüp geçecek kadar rahattım. Ama gel gör ki şimdi? Dokunsalar ağlayacak gibiydim...

Aniden duyduğum lastik sesiyle bacaklarım uyarılmış gibi adım atmayı bırakmıştı. Kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Gözlerim anlık korkuyla buğulanmaya başlamıştı.

Gözlerim arabadan inip yanıma gelen bedeni bulduğunda kaşlarımı hafiften çattım. Yarın özel ders alacağım kişi, kahveyi üzerine döktüğüm, sarhoş sarhoş ona yakışıklı olduğunu söylediğim kişi..

Bay Jeon.

"Ne yapıyorsun sen?! Işıkları takip etmiyor musun?!"

Derin bir nefes almış buğulu gözlerimle yüzüne bakmıştım. Bu kadar bağıracağına çarpsaydı daha iyiydi.

"Sen kendinde misin?"

Gözümden süzülen yaşla başımı olumsuz anlamda salladım. Eğer kendimde olsaydım sana laf yetiştirirdim Bay Jeon.

Nefesini sesli bir şekilde dışarı verdikten sonra kolumdan destek olurcasına tutup "Gel bakalım." demişti. Arabasının yanına gittiğimizde kapıyı açarak binmemi beklemişti. Ondan beklenilmeyecek şeyler yapıyordu. Ve de benden beklenilmeyecek şeyler yapıyordum. Yürümek isterken neden arabasına binmiştim bilmiyorum.

Arabanın önünden dolanıp sürücü koltuğuna geçtiğinde bakışlarımı kucağımdaki ellerime çevirdim. Yüzüne bakamazdım.. zaten o gece için nasıl özür dileyeceğimi bilmiyordum..

"Bay Jeon..?"

Bakışlarını kısa süreliğine bana çevirdiğini fark etmiştim. Devam etmemi ister gibi "Evet?" diye sorduktan sonra tekrar önüne dönmüştü.

Derin bir nefes alıp sessiz kaldım. Söze nasıl gireceğimi bilememiştim. Kırmızı ışık yandığında araba ağır bir şekilde durmuştu. Böylelikle bakışları benden tarafı dönmüştü. Dünyada bir ilkti sanırım. Utanıyordum..

"Ben.. geçen gece için sizden özür dilerim. Kafam biraz güzeldi, biraz saçmalamış olabilirim.."

Önüne dönüp saniyelerce sessiz kaldıktan sonra "Önemli değil." demiş, yeşil ışığın yanmasıyla gaza yüklenmişti. Bu kadar basit bir cevap mı verecekti yani? Gerçi ne bekliyordum ki başka?

Derin bir nefes alıp başımı aşağı yukarı sallayarak onay verdikten sonra bakışlarımı pencereden dışarı çevirmiştim. Aslında söylediklerimin arkasındaydım. Pek saçmalamış da sayılmazdım. Bana sürekli kaşlarını çatıp bakması gerçekten sinir bozucuydu. Bunu iyi ki söylemiştim. Yeter yahu!

Yakışıklılığına gelecek olursak.. yine haklıydım. Yalan söylemeye gerek yoktu. Bay Jeon gerçekten yakışıklı bir adamdı. Bu inkâr edilemez bir gerçekti.

İlgi çekiciydi evet ama.. Her neyse. Şu an Bay Jeon'un yakışıklılık veya ilgi çekici olmasını konu olamazdı. Daha önemli sorunlarım vardı benim. Esas kişiliğim elden gidiyordu.. Neydi bu kanser edici ruh hali?

Araba ağır bir şekilde durduğunda bakışlarım sol tarafımda kalan bedenden tarafı dönmüştü. Onun bakışları da beni bulduğunda gözlerim yüzünde gezinmişti. Hayret. Nasıl oluyordu da kaşlarını çatarak bakmıyordu? Bu düşünce gülümsememe neden olduğunda tek kaşını kaldırmıştı.

"Ne oldu birden?"

"İlk defa kaşlarınızı çatarak bakmadınız. Şaşırttınız beni."

Yüzünde küçük bir tebessüm oluştuğunda tek kaşımı kaldırdım. Gülümsemek ona yakışıyordu. Malum, kolay kolay gülümseyen biri olmadığından, ya da bana karşı pek gülümsemediğinden alışık değildim.

"Teşekkür ederim Bay Jeon. Hem eve bıraktığınız için hem de hatalarımı görmezden geldiğiniz için."

Cevap vermeyip kısa bir baş sallamasıyla onaylamıştı beni. Dudaklarımı birbirine bastırıp bakışlarımı üzerinden çektikten sonra arabasından inmiştim. Arkamı dönüp kapıyı kapatmadan önce bakışlarına karşılık verdim.

"İyi akşamlar Bay Jeon, tekrardan teşekkürler."

"İyi akşamlar.."

Kapıyı kapatıp geri çekildiğimde önüne dönmüş, uzaklaşmaya başlamıştı. Onun gitmesiyle arkamı dönüp eve doğru ilerledim.

Toparlanmam gerekiyordu. Park Jimin bundan sonra bir öğretmen olarak kalmalıydı. Belki alışmam kolay olmayacaktı ama bir şekilde olacaktı işte. Başka çarem yoktu...

My Teacher ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin