Ertesi gün hastaneden çıkıp eve gitmiştik. Yatağımda uzanmış öylece tavanı izliyordum. Hafta sonu evde fazla boş geçiyordu. Babam Bay Jeon'la konuşup bu hafta sonu gelmemesini söylemişti. Gelmemesi işime gelmişti aslında. Hâlâ Bayan Park'ın ona bir şey deyip demediğini bilmiyordum. Eğer dediyse kendimi ona açıklayamazdım. Bir şeyleri itiraf etmem gerekirdi. Fakat henüz kendime bile itiraf edememişken ona bir şey söyleyemezdim.
Bu arada.. Telefonumdaki fotoğraflar silinmişti. Hangisi sildi bilmiyorum ama silinmişti işte. Korkuyordum. Gerçekten korkuyordum. Bay Jeon'un benden uzaklaşmasından korkuyordum. Hastanede yanıma gelmemesi bir ihtimal Yon ve Nayong'dan kaynaklı olabilirdi. İçimde küçük de olsa bir umut vardı.
Elimde çevirdiğim telefonu açıp babamın telefonundan yürüttüğüm Bay Jeon'un numarasını rehberde bulup öylece yazılı adına bakındım. Onunla ne kadar konuşmak istemesem de, ne diyeceğimi bilmesem de bir o kadar konuşmak istiyordum. Eninde sonunda onunla karşı karşıya gelecektim zaten.
Arama butonunun üzerine basıp telefonu ağır bir şekilde kulağıma götürdüm. Telefon çaldığına dair sesler her geldiğinde kalbim daha bir hızlanıyordu. Açması ayrı açmaması ayrı sıkıntıydı.
"Alo?"
Sesi kulağıma dolduğunda yutkunmuş, ardından derin bir nefes almıştım. Elim kalbimin üzerinde duruyordu. Heyecanlanmıştım. İçim içime sığmıyordu.
"Benim Bay Jeon, Sujin."
Telefonun diğer ucunda kısa bir sessizlik olmuştu. Benim aramamı beklemiyordu tabi.
"Evet, Sujin?"
Düz, soğuk çıkan sesi içimde bir şeylerin kırılmasına neden olmuştu. Böyle hissiz konuşmasının tek bir nedeni olabilirdi. O da Bayan Park'ın ona her şeyi söylemesiydi. Fotoğrafları görmüştü işte. Korktuğum başıma gelmişti.
"Eğer müsaitseniz sizinle konuşmak istiyorum?"
"Aslına bakarsan pek müsait değilim.."
"Sadece beş dakika, lütfen. Fazla vaktinizi almayacağım."
Nefes alış veriş sesini duyduğumda dudaklarımı birbirine bastırdım. Kabul etmeliydi. Okulda onunla rahat bir şekilde konuşamazdım.
"Peki.."
"Teşekkür ederim. Konum atın lütfen, geleceğim."
Cevap vermeyip kısa süren bir sessizliğin ardından telefonu kapatmıştı. Kulağımdan uzaklaştırdığın telefonun ekranına bakarken üstten düşen bildirimin üzerine bastım. Atılan konuma girdiğimde yataktan kalkmıştım. Yavaş hareket etmeye dikkat ediyordum. Hâlâ ağrılarım vardı.
Vestiyerdeki hırkamı aldıktan sonra kapıyı açmış bedenimi dışarı atmıştım. Dışarıda arabanın camlarını silen Kong ho amcaya gitmemiz gereken bir yer olduğunu söylediğimde elindeki işi bırakıp arabaya binmişti.
Heyecanlıydım ve hazırlıksız gidiyordum. Hiçbir şekilde konuşma hazırlamamıştım. O an ne derse karşılık vermeye çalışacaktım. Umarım her şeyi daha da berbat etmezdim.
Yolu tarif etmem sonucu iki katlı bir evin önüne geldiğimizde durmuştuk. Arabadan inip Kong ho amcaya beklemesini söyledikten sonra açık kapıyı kapatmıştım. Bu kadar erken geleceğimizi beklemiyordum. Evi o kadar da uzak değildi.
Bahçesine girdiğim evi süzerken içim içime sığmıyordu. Kalbim çok hızlı atıyordu. Bayılmasam iyiydi. Adımlarım beni kapının önüne getirdiğinde derin bir nefes almış, ardından elimi kaldırıp zili çalmıştım.
Geçen birkaç saniyenin ardından kapı Bay Jeon tarafından açılmış, karşıma ev haliyle çıkmıştı. Aslında ev hali değil de günlük giyinilecek kıyafet desek daha doğru olurdu. Beyaz bir tişört, siyah bir pantolon giyiniyordu. Öğretmen gibi gözükmüyordu. Şu an ona öğretmen gözüyle bakmıyordum zaten. Okulda olmamamız ayrı, benim için çok farklı bir konumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Teacher ᴶᴶᴷ
FanfictionDersimde uyunmasından hoşlanmam öğrenci. Başını kaldır. Hayran kurgu #1 / 20.01.2021 22/01/2018 16/09/2018