2. Bölüm.

805 37 6
                                    

sabah olduğunda Ali kalkar ve yanındaki kıza baktığında, önce şaşırır ama sonra gülümser. Selmanın yüzüne düşmüş saçları eliyle götürür ve bakar. ama sonra aklına Eylül gelir. gülümsemesi kaybolur.
Ali: acaba ne yapıyor şimdi? yani gerçi bana ne de, sonuçta karım o benim. ondan nefret ediyorum evet, ama onu koruyup kollamalıyım, bu benim insanlık vazifem.
ayağa kalkar ve üstünü giyer. Selma uyanır ve Aliye bakar.
Selma: gidiyor musun?
Ali: evet. ben odama geçiyim.
Selma: Eylüle mi?
Ali Selmaya bakar.
Ali: akşam yine gelirim.
Selma gülümser. Ali odadan çıkar ve kendi odasına geçer. kapının kilitli olduğunu görür ve kapıya vurur.
Ali: Eylül aç şu kapıyı!
içerden ses gelmez. Ali sinirlenmeye başlar.
Ali: Eylül bak deli etme beni, aç şu kapıyı!
yine hiçbir ses yoktur. Ali iyice sinirlenir ve kapıya sert vurmaya başlar.
Ali: aç şu kapıyı! kırdırtma bana kapıyı!!!!
yine sessizlik.
Ali: öyle mi Eylül hanım? tamam.
Ali kapıyı kırmaya çalışır ve bir kaç kez denedikten sonra kapı kırılır.
Ali: EYLÜL!!! NERDESİN EYLÜL?!!!
odaya bakar sonra da banyoya. banyonunda kapısı kilitliydi.
Ali: Eylül, bak benim o kadar param yok her bir yere kapı almaya. aç hadi.
içerden ses çıkmaz.
Ali: lan öldün mü orda?!! valla kırdıracak bunu da. sonra otelin sahibi üstümden derimi sökecek.
kapıyı kırar ve yerde baygın halde yatan Eylülü gördüğünde şaşırır. yanına yaklaşır ve başını dizlerinin üstüne koyar.
Ali: Eylül... noldu lan? Eylül uyan hadi. n'oluyo lan?!
Eylülü kucağına alır ve aşağı tıbbi istasyona götürür.
hemşire: noldu?
Ali: bilmiyorum. ben odaya geldiğimde banyoda baygın yatıyordu.
hemşire Eylülün eline bakar.
hemşire: eline noldu?
Ali: şey... yanlışlıkla sıcak suyu açmıştı ve işte...
hemşire şüphelenir ama önem vermez. iğne yapar.
hemşire: bir kaç dakikaya uyanır.
Ali: hıhı... şey hemşire hanım, nesi var?
hemşire: sanırım acıdan bayılmıştı. kontrol ettim ve karnına çok ağır darbeler aldığını tespit ettim. bu yüzden olabilir.
Ali tedirgin olur ve yutkunur.
Ali: t-tamam.. teşekkürler..
hemşire: geçmiş olsun.
hemşire gider ve Ali Eylülün yanında oturur.
Ali: ben özür diliyorum...
Eylül uyanır ve yanında Aliyi gördüğünde kenara çekilir.
Eylül: nerdeyim ben?
Ali: sakin ol, sana birşey yapmayacağım. bayılmıştın bende seni buraya getirdim.
Eylül yutkunur.
Eylül: anladım.
Ali biraz çekinir, bilemez; söylesin mi yoksa kalsın mı?
Ali: şey Eylül..
elini Eylülün elinin üzerine koyar ama Eylül direk çeker. Ali Eylül üzgünce bakar.
Ali: ben üzgünüm... yani böyle olsun istemezdim.
Eylül başını önüne eğir. konuşmaz.
Ali: affettin mi?
Eylül kafasını iki yana sallar.
Eylül: ölürümde seni affetmem.
Ali: Eylül uzatma. af diliyorum işte, affet bitsin gitsin bu iş.
Eylül: bitmeyecek! bitmeyecek!!! yine ve yine beni döveceksin! yine aynı şeyi yapacaksın!
Ali: ama sen kaşındın! ben boş yere insanları dövmem!
Eylül: polise şikayet edeceğim seni.
Ali Eylüle yaklaşır ve çenesini sıkar.
Ali: eğer öyle birşey yapmaya cesaret edersen, seni diri diri gömerim. 😡 anladın mı?
Eylül ağlar.
Ali: ANLADIN MI?!!!
Eylül korkar ve başını sallar.
Ali: güzel...
çenesini bırakır.
Ali: hadi kalk şimdi. gidip birşeyler yapalım. buraya boş boş oturmaya gelmedik herhalde. ağlama.
Eylül ağlamayı keser ve zar zor ayağa kalkar. başı döner ve tam düşecekken yatağa tutunur.
Ali: (gülerek) artist. 😄
Eylül Aliye acıyla bakar.
Eylül: ben artistlik etmiyorum tamam mı?
Ali: sus hadi yürü.
birlikte çıkıp odalarına geçerler.
Ali: ee ne yapalım?
Eylül susar.
Ali: sana diyorum hey!!
Eylül: hiçbir şey istemiyorum, git başımdan.
Ali: sen bilirsin.
Ali yatağa oturur ve telefonunu eline alır.
Eylül: ben ne yapıyım şimdi?
Ali: onu da sen düşün. ben sana dedim gel birşeyler yapalım diye, sen istemedin.
Eylül biraz durup yatağa oturur. başını eğer ve susar. Ali ona bakar ama hiçbir şey söylemez. Eylül tereddüt etmeden konuşur.
Eylül: sen...
Ali başını kaldırıp ona bakar.
Eylül: nasıl oldu seni evlendirdiler?
Ali: ben evlenmek istiyordum ama seninle değil. aslında sevgilim falan yoktu ama yani böyle zorla değil.
Eylül: neden sevgilin yoktu?
Ali: aslında vardı ama ayrıldık.
Eylül: özel değilse neden olduğunu sorabilir miyim?
Ali anlatmak istemez ama konuşur.
Ali: beni aldattı.... eve geldiğimde arkadaşımla yakaladım onu. ondan sonra da hiç aşık olmadım.
Eylül başını eğer.
Ali: Serkan seni çok seviyor galiba.
Eylül gülümser.
Eylül: çok... bende onu çok seviyorum..
Ali başını eğer.
Ali: anlatır mısın?
Eylül: neyi?
Ali: nasıl tanıştığınızı, nasıl birbirinize aşık olduğunuzu.
Eylül: ben hiçbir zaman hiç kimseye aşık olmadığım için bilmiyordum bu hissin nasıl birşey olduğunu. okula gelmiştim ve yerimi alıp oturdum. yanıma sarışın, ela gözlü, uzun boylu bir çocuk oturdu. ilk başlarda onu görmezden geliyordum ama bir gün kantinde yanıma geldi ve oturdu. tanıştık ve bana kahve ısmarlamak isteyince bende kabul ettim. kafeye gittik, ders yaparak kahvemizi içtik ve birbirimizden bahsetiyorduk. böyle daha samimi olmaya başladık. okulumda herhalde Serkan tek arkadaşımdı. sonra bir ara Cemre ve Songülle tanıştım. onlar Serkanın küçüklük arkadaşlarıydı. bir gün biz kızlarla oturup sohbet ediyorduk ve Cemre bu konuyu açtı ki, meğerse Serkan benden hoşlanıyormuş. ben tabiki inanmadım ve konuyu kapatmalarını istedim ama gerçi hiçte unutmadım. yani baya taktım kafaya. ertesi gün sabah Songül bana dediki ,,bak görürsün, Serkan bugün sana açılacak" diye, bende sinirlenip susmalarını istemiştim. biliyor musun, Serkan o gün bana açıldı... (gülümser) bende ona karşı hisslerimi ilan edip, sevgili olduk. böyle.
biraz sessizlik oluşur sonra Ali konuşur.
Ali: çok romantik.
Eylül: biliyorum. ama sen izin vermiyorsun. senin yüzünden ben Serkandan sonunda ayrılacağım.
Ali: ayrılacaksın zaten.
Eylül: ne?
Ali: kızım sen benim karımsın. hâlâ bunu anlayamadın mı?
Eylül: Ali, ben senin karın değilim.
Ali: nedenmiş o?
Eylül: çünkü insan severek evlenir, zorla, nefret ederek değil.
ayağa kalkar ve banyoya geçer. Ali Eylülün  söylediklerini düşünür bir süre.
Ali: (içinden) belki kız haklı. o benden nefret ediyor, bende onu sevmiyorum. neden o benim karım olduğunu kabul etmeli ki?
Alinin telefonu çalar ve baktığında Selmaydı. Ali açıp açmamasını düşünür ama sonunda açar.
~konuşma~
Selma: Ali, bugün gelecek misin?
Ali susar.
Selma: Ali, orda mısın?
Ali: burdayım... ee... bilmiyorum...
Selma: ne demek bilmiyorum? gelecek misin yoksa gelmeyecek misin?
Ali: Selma, bilmiyorum dedim ya. bugün işlerim var. eğer erken onları hallerdirsem, gelirim.
Selma: mutlaka gel. bu gece çok sıcak ve enerji dolu olacak.
Selma güler, Ali ise kapatır.
~konuşma biter~
Eylül banyodan çıkar ve üstünü giyer.
Ali: nereye gidiyorsun?
Eylül: (çekinerek) eğer izin verirsen, dışarı çıkacağım. biraz nefes almak istiyorum.
Ali: olur. çık.
Eylül gülümser ve hazırlanıp çıkar. temiz havayı içine çeker. Paris çok güzel bir yer. yukarı bakarsın mavi gökyüzü, aşağı bakarsan yağız yer. hava sıcaktı ve bu yüzden Eylül şort ve tişört giymişti ama yanına ceket almıştı ki kollarındaki morluklar görünmesin. otelden çok uzaklara gitmek istemiyordu ama kendini özgür hissetmek istiyordu. hem Ali de yoktu. otelden uzaklaşıp Eyfel Kulesine gelir. çok güzel, çok narin bir yerdi. bak; Kulenin altında sevenler öpüşüyor. o taraftan el ele tutuşup gelen genç bir çocuk ve güzel kız. bu taraftansa bir elini annesi tutan, diğeri babası atlayarak ve gülerek küçük kız geliyor. üstünde kırmızı küçük bir elbise, beyaz taytlar, ve ayaklarında beyaz küçük ayakkabılar üstlerinde kırmızı yaylarla. kızın başında kocaman tatlı kırmızı yayla. çok tatlı ve şirindi. Eylül ona bakıp gülüyordu. o kadar tatlı kızdı ki, bakarsın şimdi öleceksin tatlılıktan. onlar Eylüle yaklaştıklarında, Eylül gülerek eğilir ve elini kızın yumuşak saçlarından götürür.
Eylül: sen ne tatlı şeysin böyle 😊
annesi: teşekkür ederiz 😊
Eylül: aa siz Türk müsünüz?
annesi: evet. adım Meryem, kocam Halit ve kızım Masal.
Eylül: memnun oldum, bende Eylül. siz buraya tatil için geldiniz galiba dimi?
Meryem: aynen, bu otelde kalıyoruz.
Eylül: aa ne tesadüf bende orda kalıyorum. siz kaçıncı katta?
Meryem: 4.
Eylül: hee ben 5.
Meryem: yalnız mısın kızım?
Eylülün yüzündeki gülümseme kaybolur.
Eylül: şey.. yani kocamla...
Meryem Halite bakar şaşkınlıkla.
Halit: kızım sen evlenmek için daha çok küçük değil misin?
Eylül: şey..
Eylül başını eğer. aslında konuşmak istemiyordu. Meryem bu durumu anlar ve konuyu değiştirmeye çalışır.
Meryem: ee tamam neyse. o zaman biz arkadaş oluruz dimi?
Eylül: (gülümseyerek) he tabi tabi, büyük memnuniyetle.
Meryem: o zaman biz akşam yemeğe çıkıyoruz, sizde gelin isterseniz.
Eylül: mutlaka.
Meryem: tamam o zaman akşam görüşürüz. hadi biz kaçtık. Masal, Eylül ablana el salla bakim.
Masal küçük elini kaldırır ve Eylüle sallar, Eylülde aynı bir şekilde ona yapar gülerek. Meryemler giderler, Eylül yüzü asık geri otele gelir. Ali dolaptan su alıp içiyordu, Eylül kapıyı açınca, başını o tarafa çevirdi.
Ali: ne çabuk geldi.
Eylül göz devirir ve yatağa oturur. Ali Eylülün hüzünlü olduğunu anlar ama takmaz kafaya.
Ali: neyse, ben çıkıyorum.
Eylül cevap vermez. Ali gider, Eylül ağlamamak için kendini zor tutar. bugün birileri onun erken gelin olduğunu öğrendiler. Eylül utanmıyordu, öyle birisi değildi, hatta utanan insanlardan nefret ediyordu. ama kendini böyle kötü hissediyordu. sanki birisi onu kafesin içine sokmuştu.
Eylül: özgürlüğümü aldılar elimden! küçüklüğümü mahvettiler!
sonunda dayanamaz ve ağlar. çok derin ağlar. aldığı her yudum nefes onun ciğerlerini söküyordu. bazen hiç nefes bile alamıyordu, ama gözyaşları içinde boğuluyordu. yere uzanır ve ayaklarını kendini çekip ağlar. Ali ise oldukları kattan yukarı çıkıp Selmanın yanına gider. kapıyı tıklar ve Selma açar. gülümser. Ali de öyle. Ali içeri girer...
Akşam.
öyle ya da böyle Eylül sakinleşmeyi başardı ve üstünü değiştirip Aliyi bekliyordu. ayıp olmasın diye yemeğe gitmeliydiler.
Eylül: nerde kaldı ya bu hayvan?
Ali hâlâ yoktu. sonunda Eylül kendisi gider yemeğe. Meryem onu görünce gülümser ve ayağa kalkıp görüşürler. Eylül Masala yaklaşır.
Eylül: selam prenses. 😄 Halit amca, size de merhaba.
Halit: merhaba kızım.
Meryem: Eylül, kocan gelmedi mi?
Eylül: yok o biraz rahatsız da, gelemedi.
Meryem: önemli birşey değildir inşallah.
Eylül: y-yok ya, biraz başı ağrıyor.
Meryem: tamam o zaman. (gülümseyerek) e biz başlayalım.
Eylül: (gülümseyerek) olur.
yemek yerler, biraz konuşurlar sonra kokteyl sipariş ederler.
Meryem: kızım sen hangisinden istiyorsun?
Eylül: yok ben almayım.
parası yoktu diye alamıyordu.
Meryem: emin misin? eğer çekiniyorsan..
Eylül: yok Meryem teyze, ben iyiyim böyle. 😊
Meryem: sen bilirsin canım.
Halit vanilyalı, Meryem çikolatalı kokteyl sipariş ederler, Masala da meyve suyu. Eylül Masala bakıp bakıp gülümsüyordu. çok tatlı çocuktu.
Eylül: kaç yaşında?
Meryem: (gülümseyerek) 1.
Eylül: ( gülümseyerek) yaa en şirin vakitleri.
Meryem: aynen.
Halit: Eylül kızım, anlat biraz.
Eylül: neyi anlatıyım Halit amca?
Halit: ne bileyim, kendinden anlat, kaç yaşındasın, nerden geliyorsun, annen baban kim.
Eylül ,,anne, baba" sözlerini duyunca bozulur. şimdi nasıl anlatsın annesinin ve babasının onu zorla başkasına vermesini? öz be öz babası onu para için satmasını? anne diyen kadın onun için hiç üzülmemesini? nefret ettiği birisiyle evlendiğini? her gün dayak yediğini? nasıl anlatsın? Eylül başını eğer. Meryem bir anne olarak onun kötü durumda olduğunu anlar ve Halite eliyle ,,sorma" işaretini yapar. Halitte anlar Eylülün kötü yerinden bastığını ve konuyu kapatmak ister. Meryem bilerek üstüne kokteyl döker.
Meryem: ay! hay seni aksi şeytan.
Eylül: durun hemen temizleyelim.
Eylül peçete alır ve Meryemin üzerini siler.
Meryem: lazım değil kızım, ben bir lavaboya gideyim. Halit, aşkım gel bana yardım et.
birlikte lavaboya giderler. Masal Eylülle kalır. Meryem ile Halit lavaboya geldiklerinde, Meryem direk Halitin kolundan tutar ve bir kenara çeker.
Meryem: Halit, açma bu konuları. görmüyor musun kız perişan halde?
Halit: ye ne yapıyım ağzımdan kaçtı.
Meryem: o zaman o ağzını tut. 😡 üzme kızı. belli ki anlatmak istemiyor.
Meryem üzerini siler ve geri giderler. gelmeden önce masaya bakarlar ve Eylülün Masalla oynadığını görürler. gizlice dinlerler.
Eylül: sen çok tatlısın. keşke benimde senin gibi bir annem babam olsaydı.. aslında var ama onlar beni kendi çocukları gibi sevmiyorlar. sanki ben onların çocuğu değilim. en büyük darbeyide babamdan yedim. keşke herşey bambaşka olsa..
Meryemle Halit birbirlerine bakarlar üzgün bir şekilde. masaya gelirler ve biraz daha oturduktan sonra kalkarlar. Eylül odasına gitmeye çekiniyordu.
Eylül: ya yine döverse beni? 😩
derin bir nefes alır ve içeri girer. Ali yoktu. onun yokluğunu görünce rahat nefes alır ve gülümser. üstünü değiştirip banyo almaya karar verir. banyoya girer. o sırada Ali gelir. sarhoştu, Eylül Alinin geldiğini duymaz. Ali ayak üstünde zor duruyordu. Eylül banyodan çıkar ve havluyla başını sarar, haliyle çıplaktı, ve başını kaldırdığında Alinin ona pis pis bakmasını görür. Eylül hemen başındaki havluyu üzeri sarar ve banyoya girmek ister ama Ali izin vermez.
Ali: biraz eğlenmek istemiyor musun?
Eylül: bırak beni, çekil.
Ali: yok öyle kaçmak falan. gel biraz sarıl.
Eylül: bırak!
Ali: ne var ya? eğleneceğiz birazcık. gel lan buraya!
Eylül: BIRAK!!! ya yapma, bırak!!!
Ali: bırakmazsam ne olur?
Ali Eylülü öpmeye başlar, Eylül ise çırpınıyordu.
Eylül: Ali sarhoşsun, BIRAK!!!
Ali: BIRAKMIYORUM!!!
sonunda Alinin o güçlü ellerinden kurtulup dışarı koşar.
Eylül: YARDIM EDİN!!! İMDAT!!!!
Ali: gel buraya, bağırma!
Eylül: İMDAT!!!! YARDIM EDİN!!!! KİMSE YOK MU?!!!
Eylül merdivenlere koşar ve Ali ona yetişip kolundan tutar ve kendine çekmeye çalışır. Eylül kolunu çıkartmaya çalışıyordu ama yapamıyordu.
Eylül: ya bırak, Ali nolur bırak! yalvarırım!!!
sonunda Eylülün ayağı kayar ve düşer.. merdivenlerden yuvarlanarak aşağı doğru gider. Ali şok olur. Eylül sertçe yere çırpınır, başından kan gelir...

Karanlık HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin