5. Bölüm.

642 31 17
                                    

Eylülün elbisesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eylülün elbisesi.

ayakkabıları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ayakkabıları.

saçları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

saçları.


Eylülden.
siz kendinizi en son ne zaman bir kuş gibi hissetiniz? sabah, dün, bir hafta önce yoksa yıllar önce? ben kendimi en son kuş gibi 1 saat önce hissettim ve hâlâ hissediyorum. kaçıyorum.. gidiyorum.. o çocuğun ellerinden kurtuluyorum.. bundan daha güzem olabilir ki?
biliyor musunuz, inanmıyorum. sonunda özgürüm! özgürüm!!! bunu tüm dünya duymalı! ÖZGÜRÜM!!!!! belki Avni ile Naciye bunu öğrenip özgürlüğümü yumruklarla ellerimden alacaklar, hemde en kısa zamanda ama umrumda bile değil. ben şimdi bu anı yaşıyorum ya, artık ölsem gam yemem! bir saattir koşuyorum ve sonunda taksi durağına geldim. üstümde param yoktu ve nasıl taksiye bineceğimi bilmiyordum. bir amcaya yaklaştım ve tereddüt etmeden sordum.
Eylül: amca, beni bir yere kadar bırakabilir misin?
amca: tabiki kızım, bin.
Eylül: e şey.. ama bir problem var... benim üstümde param yok..
amca başını eğmişti.
Eylül: yani... bak eğer istersen şöyle yapabiliriz; sen beni söylediğim yere bırak, zaten bir arkadaşıma gidiyorum, ondan parayı alıp hemen veririm sana. ne dersin?
amca bunu istemediğini ne kadar belli etmemeye çalışsa da, ben bunu görüyordum.
Eylül: amca lütfen, bak çok acil. yalvarırım!
amca: bin güzel kızım, ben seni parasızda götürürüm.
yüzümdeki kocaman gülümsemeyi tahmin edemezsiniz bile.
Eylül: çok çok teşekkür ederim, Allah razı olsun.
arabaya binmiştik ve amcaya Serkanın adresini söyledim. yarım saat sonra ordaydık. amcaya tekrar ve tekrar teşekkür edip, arabadan indim. kapıya yöneldim ve zili çaldım. kapıyı hizmetçi açmıştı.
hizmetçi: buyrun, kime bakmıştınız?
yeniydi, belli. çünkü Fatma teyze beni tanıyordu ve eğer o olsaydı, hemen alırdı içeri.
Eylül: şey.. ben Serkan Özgün ile görüşmek istiyordum. ben Eylül. siz ona söyleyin, o beni tanıyor. sevgilisiyim.
o sırada Serkan gelmişti. okulda değil miydi bu?
Serkan: Şükran teyze, kim geldi...
beni görünce, şaşırmıştı. olduğu yerde durup bana bakıyordu.
Serkan: E... Eylül?
gülümsedim.
Eylül: (gülümseyerek) ben geldim Serkan.
Serkanın elindeki portakal su ile dolu olan bardak yere düşmüştü ve parçalanmıştı. ben ise hâlâ ona bakıyordum. bir kaç dakika sonra Serkan kendine gelip direk bana sarılmıştı. sımsıkı. bende ona. onu o kadar çok özlemiştim ki...
Serkan: g... geldin... geldin...
hızlı ve derin nefes alıp veriyordu. canım benim be..
Eylül: geldim Serkan, geldim..
Aliden.
valizim hazırdı. evin anahtarını alıp çıktım ve kapıyı kendime kapattım. arabama binip direk yola koyuldum. mutlu muydum? bilmiyorum. üzülmüş müydüm? bilmiyorum. içimde nasıl bir hiss olduğunu bilmiyordum. daha fazla kendimi düşüncelerin içinde boğmamak için müzik açtım. CD SeksenDörtün  ,,Yorma" şarkısı çalıyordu. (yazar: bende şimdi dinliyorum ve tam yerine yani 😁) yola bakarak olanları düşünüyordum hemde olacakları. Selma hamile, hemde benden. Eylül gitti ama hâlâ onunla resmi olarak evliyiz. ne olacak şimdi? büyükler ne diyecek? acaba Eylül söyleyecek mi herkese? söylese ikimizi de öldürürler. Selmayı da belki öldürürler ama o masum. onun hiçbir suçu yoktu. hepsi benim suçum.. hepsinin sebebi benim.. Selmanın.. yani Selma ile benim çocuğuma bakmalıyım. ona babalık yapmalıyım. sonuçta o benim çocuğum ama ya benim değilse? Selmayı çokta iyi tanımasam onun nasıl birisi olduğunu az çok biliyordum. ya o çocuk benden daha önce... Tövbe Tövbe.. herşey çok karışık. kafamda deli sorular. beynim duruyor artık. ne zormuş be arkadaş. evli olmak ne zormuş. ben evliliği hiçte böyle tahmin etmemiştim. ben evliliği bir eğlence olarak görüyordum. meğerse evlenince omuzlarına büyük görev alıyormuşsun. off..
sonunda havalanına gelmiştim. valizimi barajdan aldım ve telefonumdan arkadaşımı aradım.
Ali: alo Fiko. araba burda. işi uzatma, sıcaklık yakıyor insanı... evet gidiyorum... bilmiyorum Fiko. ne zaman geleceğimi hiç gelecek miyim onu bile bilmiyorum. neyse. araba işini uzatma bak.
telefonu kapattım ve tüm kontrollerden geçip uçağın kapılarının açılmasını bekledim. nerdeyse kırk dakika falan beklemeliydim. telefonuma girdim ve son aramalara bakınca hemen o Serkanın numarası gözüme çarptı. nedense sinirlendim ama neden? yanlışlıkla numaraya bastım. has... ulan benim bu telefonumda tam bir ihtiyar yani! kapat.. kapatsana be! hayda, açtı. ne diyeceğim ben şimdi? yani eğer yanlışlıkla aradığımı söylersem, inanmazlar. sıçtım yani..
Serkan: alo! alo kimsiniz?
telefonu kulağıma götürdüm.
Serkan: kimsiniz? konuşur musunuz lütfen?
Eylül: aşkım kim aramış?
Eylülün sesi mi o? evet evet, Eylülün. demek gerçekten onu çok seviyor, benden gidip onun yanına gitmiş. ne bekliyordun Ali? sana sarılıp aşık olduğunu mu söylemesini? hemen kapattım telefonu. diktatör uçağımın kapısının açılmasının söyledi ve ben kalkıp sırada durdum. ne çok insan varmış be.. aha da sıram yaklaştı. biletimi verdim... çok baktı arkadaş.. Allah sonunda gidebilirim. bindim uçağa ve geriye yaslandım. yarım saat sonra uçak kalktı ve ben kendimi bi an boş hissettim.
Yazar.
ertesi gün öğlen vakti Alinin uçağı inmişti ve Ali inip, kontrollerden geçip, çıkışa doğru yöneldi. çıktığında beklediği kişi hâlâ yoktu. bir kaç dakika havalimanın önünde durup, birden önünde kırmızı bir araba durur. camı açar ve Ali eğilip bakar.
Selma: (gülümseyerek) çok beklettim mi?
Ali kapıyı açar ve arabaya biner, hiçbir şey söylemeden. Selma bunun yüzünün asık olduğunu görür.
Selma: noldu? yüzünden düşen bin parça.
Ali yutkunur.
Ali: gidelim.
Selma biraz daha ona baktıktan sonra arabanın direksiyonunu çevirir ve otele doğru yol alırlar.
Eylül bugün çok mutluydu. ilk defa bu kadar güzel bir sabaha gözleri açmıştı. gerçi o sabah sanıyordu ama saate baktığında 13:34 olduğunu görür ve güler. kapıyı açan kişiyi görmek için başını eğer. içeri giren Serkandı.
Serkan: (gülerek) sende amma uyudun ya. saatin kaç olduğunu farkında mısın?
Eylül: (esneyerek) hiç kalkmak istemiyorum. bugün bütün günü yatakta geçirsem?
Serkan: olmaz. hadi kalk. bugüne planlarım var benim.
Eylül: ya sen diğer odada rahat uyudun mu? ben senin yerini çaldım da..
Serkan: gayette rahattım.
Eylülün yanına uzanır ve yanağında öper.
Serkan: sevgilim döndü, bu sevincimi hiçbir şey bozamaz. 😄
Eylül de kalkıp onun yanağından öper.
Eylül: yaa dimi.. 😍
Eylül Serkanın yanağını öpmeye devam ederken, Serkan birden başını çevirir ve dudakları birleşirler. biraz öyle kalırlar sonra Serkan yavaş yavaş Eylüle doğru yürür ve onu geriye uzatıp, üstüne çıkar. boynundan öpmeye başlar. Eylül onun saçlarıyla oynarken, hemde hızlı bir şekilde nefes alıp verir.
Eylül: (kısık sesle) yapma...
Serkan: (kısık sesle) niye? benim değil misin?
Eylül güler. bir kaç dakika öyle kaldıktan sonra Eylül Serkanı iter.
Eylül: tamam yeter bu kadar şap şup, hadi kalk. daha planlarımız var.
Serkan şaşkınlıkla ona bakar.
Serkan: sen ciddi misin? 😧
Eylül dayanamaz ve güler.
Eylül: (gülerek) evet 😂
Eylül gülerek banyoya gider ve elini yüzünü yıkar. Serkan içerden bağırır.
Serkan: çık ve aşağı in! birlikte yemek yiyeceğiz!
Eylül: tamam!
Eylül odaya geri döner, üstünü giyer aşağı iner. Serkan ile birlikte yemek yerler.
Eylül: Sevda teyze yok mu?
Serkan: ha yok. o geçen gün yurtdışına gitti iş için.
Eylül: yani evde yalnızsın.
Serkan: evet.
Eylül: tamam. benimde ev bulmam lazım. yani eğer babamın yanına gidersem, direk öldürür beni. hem gitmekte istemiyorum. zaten onun yüzünden bu hallere düştüm.
Serkan: Eylül... ya Ali ile nikahınız?
Eylül duraksar.
Serkan: siz hâlâ resmi olarak evlisiniz. ne olacak o?
Serkan belli etmemeye çalışsa da, sinirlenmişti.
Eylül: boşanacağım.
Serkan: iyi de Ali olmadan bu iş olmaz ki!
Eylül: biliyorum Serkan, biliyorum. ne yapacağımı şaşırdım. ama eğer o buraya gelirse, vazgeçer ve beni yine kendinle götürür.
Eylül korkar. o günler aklına gelir. Serkan Eylülün daldığını görür.
Serkan: Eylül.
Eylül cevap vermez. Serkan Eylülün eline dokunur.
Serkan: Eylül..
Eylül: he, noldu?
Serkan: sen iyi misin? daldın gittin.
Eylül başını eğer.
Serkan: Eylül, sen benden birşey saklamıyorsun dimi? o adam birşey yapmadı dimi?
Eylül yutkunur.
Eylül: n.. neyse.. hadi kalkalım.
ayağa kalkar. Serkan, Eylülün ondan birşey sakladığını ama anlatmak istemediğini görür  ve daha fazla uzatmaz.  ama içine kurt düşmüştü. endişenlenmeye başlamıştı. ya o adam Eylüle birşey yaptıysa? ya dokunduysa? olamaz dimi, olamaz. böyle birşey mümkün değildir. eğer Ali Eylülün teline bile dokunduysa, Serkan onu bulup öldürürdü.
Serkan: zaten yapacağım bunu 😡
Aliler otele gelirler. Ali çok yorgundu.
Ali: ben uyuyacağım.
Selma: tamam aşkım. şey Ali, sen bana kartını versene. bir kaç şey alacağım.
Ali: ne alacaksın?
Selma: yani.. içim şirin birşeyler çekti. yani kek falan. lütfen.
Ali istemese de çok uğraşmaz. kartını çıkarır ve verir.
Ali: al.
Selma: teşekkür ederim aşkım!
Alinin dudağında öper ve çıkar. Ali yatağa girer ve direk uyur.
bir kaç saat sonra telefonun sesiyle uyanmak zorunda kalır.
Ali: off bu kim ya?
telefonunun ekranına bakar. Selmadır. göz devirir. açar.
~konuşma ~
Ali: ne var Selma?
Selma: aşkım sen hangi rengi seviyorsun? yani mavi mi, yoksa kırmızı mı?
Ali sabır çeker.
Ali: farketmez. hem sen niye bunu soruyorsun? hangi kek alacağını mı bilmiyorsun?
Selma: he he. ya sen bana kesin söylesene. yani kremi hangi renk olsun?
Ali: ya of. mavi!
Selma: tamam aşkım. hadi bay bay.
~konuşma biter~
Ali: çattık ya.
telefonu geri çekmeceye koyar ve başını yastığa gömer.
Akşam.
Ali uyanır ve saate baktığında, saatin 20:30 olduğunu görür.
Ali: oha ben o kadar uyudum mu?
ayağa kalkıp üstünü değiştirir. Selma hâlâ gelmemişti.
Ali: of nerde bu kız ya?
arar ama açmaz.
Ali: aman ne halin varsa gör.
tam odadan çıkacakken, Selma girer ellerinde poşetlerle.
Ali: nerdesin sen?
Selma: ya aşkım ben kek yerine alışveriş yapmaya karar verdim ve bir sürü şey aldım. gel otur, bak.
Aliyi yatağa oturtur ve poşetten bir kıyafet çıkarır. bebek kıyafetiydi.
Selma: (gülümseyerek) bak çok tatlı dimi? 😋
sonra bir tanesini daha çıkarır. pembe, üstünde çiçek resmi olan tulumdu.
Selma: ya sen şuna bak ya 😋 ne kadar da minik.
Ali şaşırmıştı. şaşkınlıkla ona bakıyordu.
Ali: sen.. bebek kıyafetleri almaya mı gittin?
Selma: evet. beğenmedin mi? ha bak bu arada, en önemlisi.
poşetten kocaman mavi kutu çıkarır. içinde mavi tulum, mavi ayakkabılar, mavi minik şapka, mavi minik eldivenler vardı.
Selma: bunun için aramıştım seni. ne kadar da güzel dimi? 😍 orda kırmızısı da vardı ama sen mavi dedin, bende mavisini aldım.
Ali: b... ben dışarı çıkıyorum..
hemen ayağa kalkıp odadan çıkmıştı. neye uğradığının farkında değildi.
Ali: Allahım bu mümkün değil.. b.. ben daha çok gençim... baba olmaz için daha çok genç.. ben buna hazır değilim... değilim...
telefonu çalar.
Ali: he telefon, telefon..
cebinden çıkarıp ekrana bakar. Korkut arıyordu.
Ali: işte şimdi bittim..
açar.
~konuşma ~
Ali: a.. alo.. b.. baba..
Korkut: noldu oğul? benim sesimi duyduğuna memnun değilsin galiba.
Ali: ha yok.. şey ben.. şaşırdım sadece.. sen niye aramıştın?
Korkut: e seni özledim oğul. nerdesin, napıyorsun, karın nasıl?
Ali: k... karım.. iy.. iyi.. yani iyiyiz.. iyiyiz..
Korkut: sen iyi olduğuna emin misin? sesin titriyor.
Ali: ha yok.. iyiyim. e siz nasılsınız? annem nasıl?
Korkut: eh işte bizde.. sen nerdesin? gelmediniz mi daha Fransadan?
Ali: geldik, geldikte.. ben geri döndüm.. yani Eylül İstanbulda, ben ise Paristeyim.
Korkut: neden döndün? birşey yok dimi?
Ali: ya yok.. bazı eşyalarımı unuttum burda.. onlar için.. yani önemliydiler.
Korkut: tamam. ne zaman dönüyorsun?
Ali: bilmiyorum..
Korkut: yarın ikinizde burda olun. sizi görmek ve sizinle akşam yemeği yapmak istiyorum.
Ali: yarın mı? t.. tamam.. geliriz.
Korkut: hadi o zaman ben kapattım. kendine iyi bak.
Ali: hıhı.
~konuşma biter ~
Ali ne yapacağını bilemez. aslında Eylülün çoktan herkese herşeyi anlatacağını sanıyordu ama o yapmamıştı. belki işi daha fazla kurcalamak istemiyordu. gerçekten bi an önce kurtulmaz istiyordu. şimdi yarın babası Eylül ile onu yemeğe çağırıyor. Ali nasıl bunu Eylüle söyler? hem nerden bulacak ki Eylülü? belki sevgilisiyle çoktan dünyanın öbür ucuna gitmişti. hem eğer onu bulsa, Eylül onunla konuşmaz ki. işler çok karışmıştı. üstenin burda Selma da var. eğer babası Selma hakkında birşey bile öğrenirse, gözünü kırpmadan onu öldürür.
Ali hemen odaya geri dönmüştü. Selma şaşkınlıkla bir o kadar da mutlu bir şekilde ona bakıyordu.
Selma: noldu? çabuk özledin beni?
ayağa kalkıp kollarını Alinin boynuna sarar.  Ali hemen çeker.
Ali: benim acil gitmem gerek.
Selma: yine mi ya? şimdi noldu? karın seni özledi mi?
Ali: babam çağırıyor Selma. yarın Eylül ile yemekte görmek istiyormuş bizi.
Selma: gitmesen olmaz mı?
Ali: babam diyorum Selma! anlamıyor musun?!
Selma: tamam hayatım, kızma. e ne yapacaksın? Eylül seni dinlemez ki. belki hiç yüzüne bile bakmaz.
Ali: bilmiyorum. bulucağım bi çaresini. sende burda kal.
Ali kapıya doğru yürür ve tam çıkacakken..
Selma: beni de götür.
Ali arkasını döner.
Ali: ne?
Selma: beni de götür. bende gitmek istiyorum.
Ali biraz yerinde durduktan sonra kafasını sallar. Selma hemen valizini toplar ve havalimanına gidip, ilk uçağa bilet alırlar ve binerler. ertesi gün gece ordaydılar. Ali telefonu çıkarır ama şarjısı bitmişti.
Ali: Allah kahretsin! Selma, telefonunu versene bi.
Selma telefonunu verir, Ali direk Eylülü arar. gerçi Serkanı arar, belki Eylül açar diye. onca zaman aynı numarayı telefonda gördüğünden dolayı ezberlemişti.
~konuşma~
Serkan: alo
Ali: bana bak lan, Eylülü ver bana.
Serkan: sen kimsin?
Ali: lan sana ne?!! Eylülü ver dedim!
Serkan: he sen Alisin! lan sen ne yüzle Eylülü arıyorsun? kız zaten senin elinden kaçıp!
Ali: lan bana bak, beni deli etme, hemen Eylülü ver! acil olduğunu söyle!
Serkan: Eylül!
Eylül: efendim.
Serkan: al.
telefonu ona verir.
Serkan: Ali.
Eylül korkar. elleri titreyerek telefonu alır ve kulağına götürür.
Eylül: a.. alo..
Ali: Eylül beni iyi dinle. babam aradı ve bizi sordu. ben bir şekilde yalan uydurup onun sorularına cevap verdim ama işimiz daha zor. babam bu gece bizi sofrasında görmek istiyor. bak, sana ,,,gel benim yanıma geri" demiyorum, umrumda bile değilsin ama eğer babam bu akşam bizi birlikte görmezse, bu ikimizinde ölüm fermanı olur. anladın mı beni? yemekten sonra bırakacağım seni, merak etme. ama nolur bu gece beni idare et. lütfen..
Eylül yutkunur. duyduğu karşısında büyük şok geçiriyordu. zar zor konuşur.
Eylül: t.. tamam.. tamam geleceğim.
Ali rahat nefes alır.
Ali: oh.. sağol Eylül. gerçekten çok çok  teşekkür ederim.
Eylül birşey söylemeden kapatır telefonu.
~konuşma biter ~
Ali biraz üzüntüyle telefona bakar ama sonra gülümser.
Selma: halloldu mu işin?
Ali: evet. 😄 oh.. yürü gidelim.
Ali ile Selma henüz otele gelirler ve direk uyurlar.
Ertesi Gün.
Eylül uyanıp elini yüzünü yıkar ve üstüne birşeyler giyip, aşağı iner. Serkan sofrada oturuyordu.
Serkan: gel aşkım. omletinde hazır.
Eylül: çok güzel kokuyor. ellerine sağlık.
Serkanın yanağından öper ve yemek yemeğe başlar. Serkan sorup yoksa sormamak arasında kalır ama sonunda tereddüt etmeden sorar.
Serkan: Eylül, bugün yemeğe gidecek misin akşam?
Eylül: Serkan bunu dün konuştuk ya. gitmek zorundayım. başka türlü mümkün değil.
Serkan yutkunur, üzülmüştür.
Serkan: peki.
Eylül ona bakar.
Eylül: üzülme. hem zaten bu bi yemek. Ali orda beni yemeyecek ya, yemeği yiyecek.
güler, Serkanda güler.
Serkan: hele bi dokunsun, gebertirim. onun o kafasını salatayla turşularım.
güler, Eylül de öyle. Serkanın telefonu çalar.
Serkan: alo.. toplantı mı? çok mu önemli?... tamam, geliyorum..
kapatır.
Serkan: aşkım benim gitmem lazım, acil bi toplantı çıktı şirkette. sen hazırlan, ev senin emrinde, ben akşam seni alacağım tamam mı?
Eylül: ok.
Eylülün yanağından öper ve çıkar evden. Eylül yemeği yedikten sonra bulaşıkları yıkar ve bi bardak çay içip, akşama hazırlanmaya başlar. ilk önce banyo yapar. sonra biraz televizyon seyreder ve saat 12:00 gibi kuaföre gitmeye karar verir. hem elbisesi de yoktu, onu da almalıydı. hazırlanır ve para alıp evden çıkar.
Ali de.
Ali ise bugün heyecanında kendine yer bulamıyordu. odada bir o tarafa, bir bu tarafa yürüyordu.
Selma: aşkım tamam sakin ol. sabahtan beri kendine yer bulamıyorsun.
Ali: çok korkuyorum Selma. ya Eylül herşeyi anlatırsa? ya benim onu bıraktığımı anlatırsa? biterim ben o an!
koltuğa oturur.
Selma: sende amma abarttın ya! Eylül neden öyle birşey yapsın ki? canına mı susayacak bu kız?
Ali biraz sakinleşir ve Selma eğilip ona sarılır.
Selma: herşey çok güzel olacak sevgilim.
Eylül kuaförden çıkar ve alışveriş merkezine gider. çok uğraşmadan bir elbise alır ve ayakkabı. üstüne bir çanta. saat 16:00 yaklaşıyordu. Ali ile saat 18:00 için anlaşmıştılar. daha vakte vardı ve Eylül acele etmeyerek eve gider. gazete alıp ev işlemlerine bakar hemde yemek yer. çok acıkmıştı. bir kaçını işaret edip, televizyon seyreder azıcık. saat 17:00 geldiğinde Eylül hazırlanmaya başladı. makyajını yapıp, elbisesini giydi ve ayakkabılarını. topuklu olduğu için yürümeye zorlanıyordu.
Eylül: aman neyse.
birden evin zili çalar ama Eylül aşağı inip, açtığında karşısında Serkan duruyordu. Serkan Eylülden gözlerini ayırmıyordu.
Serkan: aşkım, çok güzel olmuşsun. 😍
Eylül: sağol aşkım 😍
Serkan: gidelim mi?
Eylül: hadi.
Eylül çantasını alıp evden çıkarlar. Ali çoktan evin önünde bekliyordu. saat 17:50 olduğunda araba ile yaklaşan Eylülle Serkanı görür. Eylül arabadan iner ve Aliye yaklaşır. birazda olsa korkuyordu. Serkan bunu farkeder. Alinin arabasından Selma çıkar. o da çok güzeldi.
Ali: nasılsın?
Eylül cevap vermez. Ali başını eğer.
Ali: geldiğin için teşekkür ederim.
Eylül: hadi gidelim.
Ali kolunu gösterir. Eylül istemese de onun koluna girer ve kapının zili çalarlar. Serkan ile Selma dışarı da kalırlar.
Selma: ben Selma.
Serkan: bende Serkan. memnun oldum.
İçerde.
Korkutla Fatoş onları gülerek karşılarlar.
Korkut: vay sonunda geldiniz demek. 😄
Ali: geldik baba, geldik.
Korkut: öp bakim elimi gelin.
Eylül önce Korkutun, sonra Fatoşun ellerinden öper ve içeri geçerler.
Ali: (kısık sesle) teşekkür ederim tekrar.
Eylül: hıhı.
Korkut: bu arada, gelinimiz kendini yabancı hissetmesin diye, onunda annesiyle babasını çağırdık.
Eylül Avni ile Naciyeyi gördüğünde şoka girer. beklemiyordu. Avni kalkar ve Eylüle sarılıp, elini uzatır.
Avni: öp bakalım kızım. 😁
Eylül yutkunur. Avniye sinirle bakar ama sonra öper. Naciye kalkıp elini uzatır ve Eylül öper. Naciye sarılır ve Eylül onun kulağına fısıldar.
Eylül: (kısık sesle) bana yaktıklarınızı unutmadım.
Naciyenin yüzündeki gülümseme kaybolur. masaya geçerler.
Korkut: e anlat bakalım gelin. kocan nasıl? üzmüyor dimi seni?
Eylül Aliye bakar acı ile. Ali de aynı şekilde.
Eylül: yok üzmüyor Korkut bey.
Korkut: güzel. ya sen oğul? memnun musun karından?
Ali: evet baba, gayet memnunum.
Fatoş: (gülümseyerek) ne yaptınız Fransa da? nerelere gittiniz?
Ali ne söyleyeceğini bilemez. Eylül Aliyi kurtarmak için konuşur. 
Eylül: (gülümseyerek) ya aslında çok yerleri gezdik. mesela   gemiye bindik, sonra Eyfel Kulesinin yanına gittik. ben hatta birilerle arkadaş oldum. Meryem hanım ile Halit beyle. birde kızları Masal vardı.
Fatoş: ne güzel.. fotoğraf çektiniz mi?
Ali yine başını eğmiş bir şekilde oturmuştu. hiçbir şey söyleyemiyordu.
Eylül: (gülümseyerek) pekte vaktimiz yoktu foto çektirmeye. yani bütün gün dışarıda eğleniyorduk.
Fatoş: çok güzel, çok güzel. e sen oğul? niye konuşmuyorsun?
Ali: şey ben..
Eylül: Ali birisiyle tanıştı, ismi Ferhat. o da Türktü. şaşırdım; Fransa da fazla Türk vardı. sonra öğrendik ki o da ailesi ile tatile gelmişlerdi. maalesef ailesi ile tanışamadık. Ali bütün gün Ferhatla geziyordu. (gülerek) hatta bazen beni bile unutuyordu. 😃
Fatoş ile Korkut gayet memnun kalırlar. Ali başını çevirip Eylüle bakar acı ile. çok şaşırmıştı. tam bambaşka birşey bekliyordu. Eylül onu rezil edecek, olup bitenleri anlatacak ve Ali belki ömrü boyunca ailesinden mahkum kalacaktı. ama yapmadı. biraz gerçek, biraz yalan söyleyip onu kurtarmıştı. ikiside başlarını eğip yemek yemeğe devam ederler.
Naciye: ee artık bir evlatta verirsiniz bize dimi?
Ali şaşırır. Eylül de şaşırmıştı ama Ali kendine gelene kadar,  kendisi çabuk toparlanıp cevaplamıştı.
Eylül: şey.. bebek konusu biraz zor..
herkes meraklı gözlerle ona bakar.
Eylül: em.. olmadı.. yani yapmadık.. yani ben istemedim. korktum biraz.
herkes biraz şaşırırlar ama durumu anlarlar. kabul ederler.
Korkut: peki, sorun değil. olur bazen öyle. zamanla herşey olacak inşallah.
Eylül başını eğer. Ali ise bir noktaya bakıp duruyordu. Eylüle bakar. Eylül ise yemeğini yer.
öyle ya da böyle bu zor gece biter. artık gitme vakti geldi. kapının önünde vedalaşırlar ve evden çıkarlar. kapıyı kapadıktan sonra Ali durur.
Ali: Eylül, bir dakika.. 
Eylül durup ona bakar.
Ali: neden yalan söyledin? neden herşeyi anlatmadın?
Eylül susar. ona bakar ve konuşur.
Eylül: çünkü ben hâlâ insanım. insanlığımı unutmadım. hani sen bana demiştin ya, eğer onlar herşeyi öğrenirlerse, o zaman bizi öldürürler diye, bende birşey biliyorum; Allahın verdiği canı, yalnız Allah alabilir, kul değil.
döner ve aşağı merdivenlerden iner. Ali olduğu yerde kalakalır. Serkan yoktu.
Eylül: arka bahçeye gitti herhalde.
arka bahçeye yürümeye başlar, Ali de ardından yavaş yavaş gelir. geldiğinde Eylülün yerinde durup, bir noktaya baktığını görür. Ali de oraya bakar ve gördüğü karşısında büyük şok geçirir. ikisininde gözleri fal taşı gibi açılır.
Eylül: Serkan?
Ali: Selma? 
Serkan Selmanın dudaklarından ayrılıp, Eylüle bakar.
Serkan: Eylül.. 😧

Karanlık HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin