8. Bölüm.

633 34 55
                                    

Korkut kapıyı açar ve Ali içeri girer. ne olacaklarından haberi vardı ama bu onun umrunda bile değildi. artık kabullenmişti. Eylülün onu hiçbir zaman sevmemesi, herkesin ondan nefret etmesi, babasının onu şimdi öldüresiye dövmesi.. herşeyi kabul etmişti artık.. ne olursa olsun, katlanacak gücü vardır.
Ali içeri girdi ve Korkut arkalarından kapıyı kapatır. Fatoş evde yoktu. Ali babasına döner dönmez Korkut ona tokat atar. Ali arkaya sedlenir.
Korkut: senin gibi oğul olmaz olsun! sen nasıl bunu yaptın?! nasıl boşadın o kızı?! NASIL?!!
Aliye ikinci tokatı yapıştırır. Ali aynı bir şekilde hiçbir hareket yapmadan geriye gidiyordu. Korkut yumruk atar ve Ali duvara değerek yere düşer. burnu kanıyordu. elini burnuna götürür ve kanı silip, ayağa kalkar. Korkut yine ona tokat atar. Alinin ağzından kan akar ama o hiçbir tepki vermiyordu.
Korkut: namusumu çiğnedin! beni herkese rezil ettin!!! noldu sana?!! noldu?!!!
Ali hiçbir şey söylemez. gözleri boş, vücudu ağırlaşmış bir şekilde duruyordu. bir noktaya bakıyordu. ne faydası olurdu ki? söylese ne faydası olacak ki? babası ona inanmayacak, ona yine vurup, işkence etmeye devam edecek. en iyisi susup, herşeye katlanmak. zaten zor değildir..
Korkut: birşey söyle! susma!!!
Ali yine konuşmaz. Korkut onun yakasına yapışır.
Korkut: SUSMA!!! BİRŞEY SÖYLE!!!!! NEDEN?!!! NEDEN BU HALDESİN?!!! NEDEN?!!!
Ali yine bir noktaya bakar. yüzü asıktı. gözlerini babasına çevirip, acı ile bakar.
Ali: baba ben aşık oldum.
Eylül eşyalarını yerleştirip, televizyon seyreder. kumanda ile kanalları bir bir çeviriyordu, ki haber kanalının birinde kendi ve Alinin fotoğraflarını görür. sesini yükseltir.
X: Türkiyenin en zengin ailelerinden birisinde Korkut Göktürkün oğlu Ali Göktürk evlendi. gelini bir köyden olan Eylül Acar olarak seçtiler.
Eylül şaşırmıştı. haberlere bile çıkmışlardı. herkese rezil olmuştu. kanalı çevirmek istiyordu ki, kadın konuşunca, dinlemeye devam etti.
X: iddialara göre Ali Göktürk ve Eylül Acar, kendi rızaları olmadan, başkaların baskısı altında kalarak evlendirildiler. Eylül Acarın babası Avni Acar kızını pokerde kaybetmiş para yerine satmış.
Eylül: nerden?... nerden ya? 😧
gözleri dolmuştu. onların bunu öğrenmeleri mümkün değil. ailelerden başka hiç kimse bilmiyordu... S... Serkan.. Serkan biliyordu...
Eylül: o mu söylemiş? ama neden yapsın ki böyle birşeyi?
aklına ondan intikam almak için yapması gelir.
Eylül: ama Serkan neden benden intikam alsın ki? 😩 off kafam çok karışık..
başını elleri ile tutar, dirseklerini de dizlerinin üstüne koyar. Songülle Cemre de biliyordular.
Eylül: (içinden) yok onlar söylemez ya. bu çok saçma.
başka da hiç kimse bilmiyordu. ailesinden kimse söyleyebilir mi?
Eylül: Avni yapmaz, o çok korkak. Naciyenin de yaptığını sanmıyorum. o zaman kim ya?!! 😫
biraz daha düşünür.
Eylül: A.. Ali.. Ali söyler. belki benim onun aşkını kabul etmediğim için yapar. 😧 benim hemen Alinin yanına gitmem gerek!
evden çıkıp, koşarak Alinin evine gider ama Ali yoktu.
Eylül: of nerde bu ya? 😩
Ali de.
Ali: işte böyle. anladın umarım.
Korkut Alinin anlattıklarını dinleyince, ne yapacağını bilemez. nasıl böyle şey olur? onun oğlu yapmaz, o kimseye el kaldırmaz. çok sinirlenmişti. sinirinden kıpkırmızı olmuştu, boynundaki damarları saymak olurdu. birden bir eli ile Alinin yakasına yapışıp, onu kaldırır ve sert yumruk atar. Ali yere düşer.
Korkut: SEN NE YAPTIN?!!!! NASIL YAPARSIN BUNU?!!!! BEN SANA ,,İNSANLARA EL KALDIRMAK OLMAZ!" DEMEDİM Mİ?!!! SEN NASIL BÖYLE BİR İNSAN OLDUN?!!
Ali: EE!!! YETER BE!!!!! HEPSİ SENİN YÜZÜNDEN!!!!!!
Korkut: NEDEN BENİM YÜZÜMDENMİŞ?!!!!
Ali: SEN, BEN KÜÇÜKKEN BENİ HEP DÖVERDİN!!! SENİN OĞLUN OLDUĞUMU BİLE BİLE DÖVÜYORDUN BENİ!!!!! SEBEP OLUNCA, SEBEPSİZCE!!!!!!!! Bİ KERE BEN YANLIŞLIKLA VAZOYU KIRMIŞTIM!!!! SENDEN KAÇ KERE ÖZÜR DİLEDİM, AYAKLARINA KAPANDIM!!!! DUYUYOR MUSUN; SENİN OĞLUN SENİN AYAKLARINA KAPANDI!!!!!!!!! NEDEN?!!!!! ÇÜNKÜ BENİ ÖLDÜRESİYE DÖVECEĞİNİ BİLİYORDUM!!!!!! VÜCUDUMDA DOĞRU DÜZGÜN BİR YER KALMAMIŞTI!!!!!! AMA SEN O VAZO YÜZÜNDEN BENİ KIRBAÇLARIN!!!!!! GÜNLERCE AÇ SUSUZ BIRAKTIN!!!!!!!! TUVALETE BİLE GİTMEME İZİN VERMİYORDUN!!!!!!! ALLAH KAHRETSİN Kİ BENDE SANA BAKARAK BÖYLE OLMAMI DÜŞÜNÜYORDUM VE OLDUM!!!!!!!! ALLAH BELAMI VERSİN Kİ OLDUM!!!!!!!! ŞİMDİ SAKIN BANA ERKEKLİKTEN, NAMUSTAN BAHSETME!!!!!!!! NAMUSSUZUN EN BÜYÜĞÜ SENSİN!!!!!!!!!!
Korkut Aliye o kadar sert yumruk atar ki, Ali duvara değer ve yere düşer.
Korkut: demek ben namussuzum ha? namussuzum ben. 😡 görürsün sen şimdi, namussuzluk neymiş.
kemerini çıkarır.
Korkut: hani dedin ya; kırbaçlamıştım seni, ondan sonra sen akıllandın. hiçbir yaramazlık artık yapmıyordun 😡 (hızlı nefes alıp vererek) görüyorum da yaraların iyileşmiş. biz şimdi bu yanlışlığı düzeltiriz.
Aliyi kırbaçlar... (yazar; nolur beni öldürmeyin 🙏) Alinin her çığlık sesi tüm evi götürüyordu. her deşikte onun acizliğini, yardım isteğini duymak olurdu. artık herşeyini unutmuştu. gençliğini, akıllığını, zekisini.. babası ona aynı acıları yeniden yaşatıyordu. hafızasının zayıflamasını, herşeyi unutmasını istiyordu şu an. eğer diğer odanın kapısından baksan, ışık gölge yapıyordu. kemeri ve yerde yatan, her dayaktan bağırıp, kıvranan Aliyi görmek olurdu. aslında Alinin hayatı dışından harika ve parlak görünüyordu. onun içi acı ve korku ile dopdoluydu ama o hiç kimseye hiçbir şey anlatmıyordu. anlatsa ne faydası olurdu ki? zamanı geri almak olmaz ve onun yaşattıklarını anında durdurmak olmaz. bu yüzden Ali içindeki acıyı saklıyordu, hiç kimseyle paylaşmıyordu. çünkü eğer bir insana hayatını anlatsa, o insan onunla bir daha asla konuşmazdı, onu psikopat sanırdı. arkadaşlarından ve gençliğinden mahkum kalmamak için o susuyordu. arkadaşları onu güldüren, ona huzur veren tek insanlardı. dışından bu yakışıklı, karizmatik, zengin çocuk, içinden aciz, yaralanmış, öldürülmüş bir insandır.
Eylül Alilerin evine yaklaştığında çığlık, bağırış çağırış sesleri duyuyordu. ne olduğunu merak edip, eve yaklaşır ve zili çalar. Korkut zil sesini duyunca, durur. Ali yerde tam bükülmüş bir şekilde yatıyordu. sırtını hissetmiyordu, hali ile acısını da. Korkut kapıyı açar ve karşısında Eylülü görünce, hayli bir şaşırır.
Eylül: Korkut amca, merhaba. ben buraya Ali için gelmiştim de, bağırma sesleri duydum. birşey mi oldu?
Korkut: he yok birşey güzel kızım. şey ben futbolu izliyordum ve işte gol olunca, refleks olarak bağırıyorum. sen neden Aliyi istemiştin?
Eylüle bu yalan pek inandırıcı gelmedi ama uzatmak istememişti.
Eylül: onunla bir konu hakkında konuşacaktım. evde mi?
Korkut: yok. evde yok. ne konusu? istersen benimle konuşabilirsin.
Eylül: ha yok, ben sanırım onunla konuşsam daha iyi olur. neyse, iyi günler.
arkasını döner ve tam gidecekken..
Korkut: Eylül!
Eylül: hı.
Korkut: duydum ki Ali ile boşanmışsınız?
Eylül tedirgin olur. biraz da olsa korku vardı içinde.
Eylül: e... evet... boşandık..
Korkut sinirlenir ama belli etmez.
Korkut: peki nedenini sorabilir miyim?
Eylül yutkunur. başını yere eğer.
Eylül: şey... bazı konular yüzünden.. yani..
Korkut onun sözünü keser.
Korkut: peki o zaman babanın borcu ödetmesi lazım, bunu biliyorsun dimi?
Eylül ona bakar. ne söyleyeceğini bilemez.
Eylül: şey ben gideyim.. size iyi günler..
arkasını dönüp, hızlı bir şekilde ordan uzaklaşır. Ali Eylülün geldiğini öğrendiğinde, bir umut için onu kurtarması vardı. yerde bükülmüş bir şekilde uzanırken, başını kapının olduğu yere  doğru çevirir ama dili hiçbir şey söyletmez ona. acıdan öylece yatıyordu yerde. Korkut Eylülün arkasından sinirle bakar ve kapıyı kapatır. Alinin yanına gelir ve hâlâ aynı bir şekilde ona bakar.
Korkut: ne sanıyordun? seni kurtaracağını mı?
güler.
Korkut: madem ben namussuzum, o zaman sende korkak ve acizsin. özel olarakta şu an.
güler sonra ordan çıkar gider. Ali yerde kalır.
Eylül eve geldiğinde Cemre onu karşılar kapının önünde.
Eylül: Cemre? ne işin var senin burda?
Cemre: aşk olsun, misafire böyle denilir mi?
gülerek sarılırlar.
Eylül: ya özür dilerim, ben şaşırdım sadece. e gelsene içeri.
Eylül kapıyı açar ve içeri geçerler. Cemre koltuğa oturur, Eylül üstünü değiştirip, yanına gelir.
Eylül: birşey ister misin? ne ısmarlıyım sana?
Cemre: yok, ben birşey istemiyorum kardeşim, gel şöyle.
Eylül oturur.
Cemre: anlat bakalım, son zamanlarda ne oldu?
Eylül iç çeker.
Eylül: aslında pekte birşey olmadı. yani Ali ile boşandığımızı biliyorsun, işte yeni evime taşındım, eşya falan aldım. ama..
Cemre: ama?
Eylül: Alinin bir arkadaşı varmış, ismi Mete. Ali bir gün sarhoşken, barda onu çağırmış ve çok sarhoş olduğu için, Mete onu kendi evine götürmüş. ertesi gün Ali derdini anlatmış. bu dertten dolayı Ali uzun zamandır depresyona girmiş, kaç gündür hiçbir şey yemiyor, içmiyor. Mete de o zaman beni aradı..
Cemre: dur dur dur. sen hangi dertten bahsetiyorsun?
Eylül iç çeker.
Eylül: Cemre... Ali bana aşıkmış...
Cemre: ne?!! 😧 a.. ama nasıl olur bu? hani o senden nefret ediyordu?
Eylül: bilmiyorum işte, olmuş bir şekilde. bu yüzden Ali çok kötüymüş, yani benim onu sevmediğimi biliyor diye, depresyona girmiş. Mete de daha fazla dayanamayıp beni aradı, gittim konuştum... böyle birşeyin asla mümkün olmayacağını söyledim..
başını eğer.
Cemre: o ne dedi peki?
Eylül: yalvardı bana gitmeyim diye, az kala ayaklarıma kapanacaktı. ama Cemre gerçekten çok kötüydü. yani gözlerinin içinden o acıyı görebiliyordum. çok zayıflamıştı, böyle gözler kıpkırmızı, gözaltıları mosmor olmuştu. zar zor ayaklarının üzerinde duruyordu. ben böyle birşeyi ilk defa görüyordum. birşey daha var..
Cemre: anlat.
Eylül: ben eve geldiğimde, ev çok kirliydi ve benden temizlik yapmaya karar verdim. ama evde temizlik için malzeme yoktu ve mağazaya gittim. önümden iki kadın geçiyorlardı ve bana bakarak konuşuyorlardı. şüphe ettim ama çok anlam vermedim. bugünde televizyonda bizim Ali ile zorla evlendirildiğimizi gördüm. kimin söyleyebileceğini düşündüğümde, aklıma Ali geldi çünkü o benden intikam almak istiyor olabilir. ben onun teklifini kabul etmedim ya.. evine gittim, yoktu. ailesinin evlerine gittiğimde bağırış sesleri duydum. merak edip kapıyı çaldım ve Korkut amca açıp, herşeyin iyi olduğunu, güya futbol izliyormuş da, gol olunca bağırıyormuş.
Cemre: sende buna inanmadın.
Eylül: aynen. Aliyi sordum ama yoktu evde. bana boşandığımızı söyledi ve ben tedirgin oldum baya baya çünkü büyükleri bizi öldürebilirler. ,,babanın borcunu kapatması" gerektiğini söyleyince de, ben arkamı dönüp çıktım geldim. Cemre ben şimdi ne yapacağım? işler çok karışık. ya olanları herkes öğrenirse? o zaman ben batarım 😩
Cemre: ben seni üzmek istemem ama galiba çoktan öğrenmişler.
Eylül: nasıl?
Cemre: hani sen dedin ya, yolda giderken iki kadın sana bakarak konuşuyordular diye? işte olanları öğrediler de konuşuyordular herhalde. yoksa boşu boşuna olmaz. haberlerde duydular ve dedikodular yağmaya başladı.
Eylül: (endişelenerek) Cemre ben şimdi ne yapacağım?! 😫 ben battım, rezil oldum! şimdi benim halimi tüm İstanbul biliyor! of Allah kahretsin!!! 😭😭
Cemre kalkıp Eylüle sarılır, Eylül de ona.
Cemre: (üzgünce) tamam kardeşim, ağlama. bir çözüm yolunu buluruz.
Eylül: (ağlayarak) nasıl Cemre? nasıl bulabiliriz? 😭
Cemre Eylülden ayrılır. 
Cemre: bak, bunu sakın unutma; ölümden başka her derde derman vardır. bu derdininde bir dermanı vardır mutlaka.
Eylül biraz sakinleşir. Cemre haklıydı. bir çözüm yolu vardır, sadece onu bulmak lazım.
Eylül: peki ne yapabiliriz?
Cemre: ilk önce bir şu Aliyi bulalım. ben inanmıyorum ki, o ortadan kaybolsun. belki bir yerlerde gitmiştir. gidebileceği yerlere bakmamız lazım. sende onun telefon numarası yok mu?
Eylül: var. kaç kere aradım, açmıyor.
Cemre: tamam, o zaman bizde onu bulmaya çalışacağız.
Eylül: ya bulamazsak?
Cemre: o zaman onsuz çıkacağız bu durumdan.
Ertesi Gün.
Korkut Aliyi rahat bırakmıştı ve kendisi şirkete gitmişti. Ali yerde öyle yatarken, aklına onun Eylüle yaptıkları gelir. o da aynı bu şekilde Eylülü dövüp, çıkıp gidiyordu. Eylül yerde kanlar içinde yatıyordu. akşam geldiğinde de ona acıyıp, hastaneye götürüyordu. ama şimdi Aliye acıyacak hiç kimse yok ve bu yüzden ona yardım edecekte kimse yoktur. Ali bir noktaya bakar durur. artık umudunu kesmişti. artık herşey ona balla pekmez gibi geliyordu. içinde Eylülün aşkı, dışında ona yaptıkları yüzünden çeken cezanın yaraları. ölse bile içinde onun aşkı ile ölecek. gözyaşlarına hakim olamaz. ama bu acıdan gelen gözyaşları değildi. bu Eylülün ona hiçbir zaman inanamayacağını, onu hiçbir zaman sevmeyeceğini bilecek için gelen gözyaşlar. gözleri kıpkırmızı olmuşken, olanları düşünür. ona vurduğu her dayağı hatırladığında, gözlerinden yaşlar daha fazla süzülür.
Ali: (ağlayarak) ben nasıl sana el kaldırabildim? nasıl? 😭😭😭 affet beni aşkım, affet..
her seferinde ona vurduğunda, Eylül diyordu ,,mutlaka seninde bir gün cezan gelecek! Allahın hükmü karşısında hepimizin boynu kıldan incedir! sende çekeceksin cezanı!!!" işte o olmuştu.. Eylülün dedikleri olmuştu. cezasını çekiyordu hemde en ağır bir şekilde. kabul etmişti. ölmeye hazırdı artık.
farkına varmadan gözleri kapanmıştı. rüya görüyordu.
✨Rüya✨
Ali kendini bir binanın içinde bulur. gözlerini açtığında karşısında kocaman koridor vardı. kırmızı uzun halı ile, büyük kapıları ile. çok güzel ve zengin bir yerdi.
Ali: hey kimse yok mu?! yardım edin! hey!!
kapının birine yaklaşıp, açar. içerde annesi ile babası yemek masasının arkasında oturmuştular. bir sürü insan vardı. Ali onları tanımıştı. babasının şirketinden arkadaşları ve aile arkadaşlarıydı. çok eğleniyordular. kadehleri kaldırıyordular. herkes ordaydı. Ali de gitmek istemişti ama gidemiyordu. içeri giremiyordu.
Ali: anne!! baba!!
ama kimse onu duymuyordu. Ali boş gözlerle bakar onlara. kapıyı kapatır ve diğer salonun kapısına doğru gider. açar ve içerde arkadaşları oyun oynuyordular. futbol oynuyordular. Ali küçükken seviyordular böyle hep birlikte toplanıp, iddiaya girip, oynamaya. hep Ali kazanırdı. herkes onun hile ile oynadığını söylediğinde ise, birbirleri ile dalga geçiyordular. Ali adım etmek ister ama yine içeri giremez. kapıyı kapatır ve üzgünce diğer kapıya doğru yürür. açar ve burdaki olanlarından onun içi yanar kavrulur. Eylül güzel gelinlik giymişti. nikah memurunun önünde durmuştu. bir sürü misafir vardı. Ali başını çevirip beyi gördüğünde, onun Serkan olduğunu anlar. o da yakışıklı olmuştu. siyah takım elbise, beyaz gömlek.
NM: siz sayın Eylül Acar; hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi rızanızla Serkan Özgün ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?
Serkan ile Eylül birbirlerine bakarlar ve gülümserler. Alinin kalbi durmuştu o an.
Ali: (kısık sesle) nolur ,,hayır" de, nolur..
Eylül: evet!!!
herkes alkışlar. Ali ortadan kırılır. sanki kristaldan düzelmişti ve onu alıp, yere atmışlardı. kalbi dururken, ayakları onu tutmuyordular. elleri titriyordu.
NM: siz sayın Serkan Özgün; hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi rızanızla Eylül Acar ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?
Serkan: evet!!!
alkış sesleri tüm salonu götürür.
NK: bende Kadıköy Belediyesinin bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum.
Ali: hayır... hayır..
Serkan Eylüle yaklaşır ve dudağından uzun uzun öper.
Ali: hayır.. hayır.. bu... bu kabus.. kabus bu.. olamaz.. Eylül ile Serkan ayrıldılar..
kafasını elleri ile tutar. Serkan daha fazla Eylülü öper. Ali hiç gözünü kırpmadan onlara bakıyordu.
Ali: dokunma ona... o benim... dokunma! HAYIR!!! HAYIR!!!
✨Rüya Biter✨
Ali, Korkutun onun üzerine döktüğü bir kova sudan irkilir.
Korkut: uyan uyuyan prens!
güler.
Ali etrafına bakar şaşkınca. hepsi bir kabustu. hepsi gerçek değildi. ama çok gerçekçiydi.
Ali: (içinden) acaba şimdi Eylül nerde?
şaşkın bir yüz ifadeyle Korkuta bakar.
Korkut: ne var? ne bakıyorsun öyle?
Ali: Eylül nerde?
Korkut güler.
Korkut: (gülerek) vay be, sen ne zamandan beri Eylülü düşünmeye başladın?
Ali: nerde o?!!
Korkut Aliye yaklaşır.
Korkut: merak etme, en kısa zamanda gelecektir buraya.
Ali: dokunma ona. ona birşey yapma. ne yapacaksan bana yap!
Korkut: bağırma lan! onu ondan boşanmadan önce düşünecektin! şimdi mi geldi aklına?
Ali: (ağlayarak) nolur ona dokunma.. yalvarırım...
Korkut: merak etme. ben kıza en kaldıracak kadar aşağılık birisi değilim. ona birşey yapmayacağım ama sana en ağır darbeleri vuracağım. oğlum olduğuna bakmadan.
Ali başını eğer. kabuldü. yeter ki Eylüle hiçbir şey olmasın. gördüğü kabus onu o kadar çok korkutmuştu ki, bi an kalbi duracaktı. o Eylüle kavuşamadan onu kaybedemez. daha kendisi affettirecekti, onu doyasıya öpecekti, sarılıp, kokusunu içine çekecekti.. yeniden evlenip, bebek yapacaklardı. o çocuk onları rahat bırakmayacaktı, gecelerini gündüzlerine katacaktı. ağlayınca babası gelip onu kucağına alacak, öpüp koklayacak, sakinleştirecek. sonra annesi gelecek ve çocuğuna bakarak, onunla konuşacak. babası ,,bak anne geldi" diyecek, o annesine doğru gitmeye çalışacak. sonra annesinin kucağına bindiğinde, babası ona ,,öyle mi? demek ki anneyi benden daha çok seviyorsun, dimi?" diyecek. sonra diş çıkartacak, emekleyecek. sonra bir gün Ali evde televizyon seyrederken, o ayağa kalkacak ve babasının yanına gelecek. Ali şok olup, kollarını açacak ve o onun kollarına bırakacak kendini. babası onu kucağına alıp ,,sen yürüdün mü?" diyecek ve annesini çağıracak mutfaktan. annesi ona  bakıp, şaşıracak ve diz çöküp, kollarını açacak. ,,gel gel gel anneye diyecek". babasını ona annesini gösterip ,,hadi git anneye" diyecek ve o ona doğru gidip, minik kollarını onun boynuna saracak. geceleri Ali ile Eylül yalnız kalınca, fırsatı kullanmaya çalışacak Ali, ve tam zamanında çocukları ağlayacak. Eylül Alinin yanından gidip, çocuğunu sakinleştirecek, Ali göz devirecek. kıskanacak Eylülü çocuğuna karşı ki, ona Aliden daha çok ilgi gösteriyor diye. sabahları Eylül onu beşiğinden getirip, ikisinin arasına yatıracak. çok tatlı aile olacaklar.
sonra bir gün Ali işten eve gelince, güzel kurulmuş masayı görecek. her yer romantik olmuş. Eylül karşısına çıkıp, onun doğum gününü kutlayacak. Ali ,,bugün benim doğum günüm mü?" diyecek ve şaşıracak. Eylül ona hediye getirecek. Ali o hediyeyi açtığında bir tane bebek kıyafeti görecek. şaşırıp, Eylüle bakacak ve ,,Eylül bu ne? bizim oğlanın 7 yaşı oldu. bu ona sığmaz ki" diyecek. Eylül gözleri dolmuş ve gülümseyerek ona bakacak. ,,bu ona değil" diyecek. Ali birşeyler anlayıp, kafasını hafif sallayacak, Eylül de aynı bir şekilde. Ali kutuyu bırakıp, ayağa kalkacak ve elini ağzına götürüp, şaşkın bir yüz ifadeyle Eylüle bakacak. Eylül ayağa kalkıp ona yaklaşacak. Ali ,,s... sen..." kafasını sallayacak ve Eylül de ,,hamileyim Ali" diyecek. ,,ikinci bebeğimiz olacak" diyecek gülümseyerek. Ali biraz daha öyle durduktan sonra onu kucağına alıp, döndürecek ve yere bırakıp, dudağından öpecek. ,,seni seviyorum" diyecek ve Eylül de ,,seni seviyorum" diyip, Ali onu tutku ile öpecek...
bunların hepsi olmadan Ali ölmemeli. kendini affettirecek Eylüle. bu olacak. ama önce burdan kurtulmalıydı. Korkut mutfağa gittiğinde, Ali kendi kendine konuşur.
Ali: ah be yeşilim.. senin için neler çektiğimi bi bilsen..
Eylül ile Cemre Alinin olabileceği her yere bakmışlardı ama Ali yoktu. Eylül hafiften endişelenmeye başlamıştı. nedenini bilmiyordu ona birşey olmasını istemiyordu.
Eylül: of ya, yok işte! nerde ki bu?
Cemre: valla bende de artık fikir bitti. nerdeyse çok akıllı bir yerdedir.
Eylül: Cemre..
Cemre: hı.
Eylül: başına birşey gelmiş olmasın?
Cemre: valla bilmiyorum Eylül. gelse bile çoktan gelmiştir.
Eylül biraz düşünür. Korkutların evlerine gittiğinde bağırış sesleri geliyordu. ama bu zafer sesine hiç benzemiyordu. Eylül yeni evine taşındığında, Aliyi görmüştü yolda araba da. yanında Korkut vardı. Ali o kadar bitkin ve mutsuz bir şekilde bakıyordu ki, sanki öleceğini biliyordu. Korkut Aliyi kendi evlerine götürmüş.
Eylül: Cemre, Ali Korkutun evinde.
Cemre: nerden biliyorsun?
Eylül: ben yeni evime taşınırken, yolda Aliyi görmüştüm. Korkut amcanın arabasıyla gidiyorlardı. çok kötü bir durumdaydı. sanki evde dayak yiyecekti babasından.
Cemre: yok artık! 😧 babasının onu dövecek  hali yok ya.
Eylül: ya varsa? ya şimdi Ali orda acı çekiyorsa? ya biz yanlış yoldan gidiyorsak?
Cemre: sence onların evlerine mi gitmeliyiz?
Eylül: evet. ama yalnız olmaz. polisi arayalım.
Eylül cebinden telefonu çıkarıp, polisi arayacakken, ekranda ,,baba" yazısını görür. Cemreye bakar. Cemre ,,noldu?" işareti yapar kafası ile ve Eylülün telefonunun ekranına bakar. ,,baba" yazısını görünce, şok olur.
Cemre: bu seni ne yüzle arıyor?
Eylül: bilmiyorum.
Cemre: açacak mısın?
Eylül açar.
~konuşma ~
Avni: senin gibi evlat olmaz olsun! rezil ettin beni!!! Allah senin belanı versin!!!
Eylül: ne var? noldu yine?
Avni: birde soruyor. Korkut bey aradı şimdi. senin Ali ile boşandığınızı söyledi ve borcumun açıldığını!!! üstelik üstüne de gerdi 500.000 TL!!! 1.000.000 TL ben şimdi nerden bulacağım?!!
Eylül: onu daha önceden düşünecektin!
Avni: sen birde bana akıl mı öğretiyorsun?!!
Eylül: yürü git be!
kapatır.
~konuşma biter ~
Cemre: ne dedi?
Eylül: sonra anlatırım. hadi gidelim polise çabuk.
Cemre ile polise giderler.
Ali de.
Korkut yemek yiyordu birde televizyon seyrediyordu.
Ali: sen korkaksın... acizsin sen..
Korkut başını ona çevirir. ayağa kalkıp ona yaklaşır.
Korkut: ne diyorsun sen?
Ali: diyorum ki sen hiçsin. kocaman bir HİÇ!!!
Korkut eğilir ve Aliye tokat atar.
Korkut: kes sesini yoksa seni gebertirim!
Ali: gebert! gebertsene be! korkmuyorum senden!!! bana zaten bu hayatı zindan ettin, bundan ne beter ne olabilir?!!!
Ali Korkuta aşağıdan yukarı bakıyordu sinirle. artık eğilmeyecek, boyun eğmeyecek. artık burdan kurtulup, sevdiğine kavuşacak.
Korkut iyice köpürür. kemerini çıkartırken, Ali ona bakıyordu. hazırdı. dayak yemeye hazırdı. Korkut kemerini ikiye katlar ve Aliye vurur.
Ali: AHHHH!!!!!!!!!!!!!!
Korkut: DEMEK KORKAĞIM BEN HE?!!! SEN ŞİMDİ GÖRÜRSÜN!!!!!!!!!!!!!!
yine vurur.
Ali: AHHHHHHHHHH!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
kıpkırmızı olmuştu. acıdan kıvranıyordu. boynundaki damarları saymak olurdu. aynıları da alnında. nefesi hızlı alıp veriyordu ve o insan hayatının acısını hissederken, sesler çıkarır ya, aynı onlardan çıkarıyordu. Korkuta bakar nefretle.
Ali: k... kork...... (nefes alıp verir) kork.. muyorum... korkmuyorum...
Korkut: he? öyle mi? o zaman ben seni korkutmanı bilirim.
yine vurur, yine ve yine. Ali bağırır. artık gırtlağı deşilmişti, sesi kısılmıştı. vücudu yaralardan hiçbir şey hissetmeyen hale gelmişti. sanki boşu boşuna vuruyorsun.
Eylül ile Cemre polislerle onları evlerine gelmişlerdi. bağırış sesleri duyarlar.
Eylül: bakın; görüyor musunuz? bunları zafer sesleri değildir herhalde.
polis: tamam hanımefendi, biz işimizi yapacağız.
polisler evi etrafını sararlar ve kapıyı kırıp, içeri girerler. Eylül de girmek ister ama bir polis onu tutar.
polis: lütfen hanımefendi, siz burda bekleyin.
Korkut Alinin sesinden polislerin geldiğini duymaz ve bu yüzden bir kez daha vuracakken, polis elinde silahla onu durdurur.
polis: bırak onu!!! kaldır ellerini, kaldır!!!!
Korkut: n'oluyo be?!!
Korkutun ellerini kelepçelerler ve çıkartırlar evden. Eylül onu görünce direk eve girer. Alinin olduğu odaya geldiğinde, durur.. gözlerine inanamaz. yerde yan tarafında yatan bükülmüş Ali, her yer kan, Ali ise Eylüle bakar. Eylül yere diz çöker ve Alinin kafasını dizlerinin üzerine koyar.
Eylül: Ali, Ali! Ali kendine gel! Ali!
Ali sadece Eylüle bakıyordu. bu güzellikten gözlerini ayıramıyordu.
Eylül: Ali, Alim...
Ali ,,Alim" sözünü duyunca gülümser. zar zor konuşur.
Ali: b... bi kez... daha söylesene...
Eylül: şşş yorma kendini. ya ambulans çağırın!!!!
ambulans çağırırlar. Eylül Alinin başını tutar.
Eylül: Ali gitme.. bırakma beni..
Ali öksürür.
Ali: öhöm öhöm! (hızlı nefes alıp verir) s... sana yaptıklarım için... ö... özür... dilerim... b.. ben... ç...ço...çok...pişmanım...
Eylül: sus, sus konuşma, sus. 😩
Ali: affet..
Eylül susar.
Ali: beni bu yükle gönderme...
Eylül: (ağlayarak) hayır, hayır, hayır, hayır! sana hiçbir şey olmayacak, iyileşeceksin.. iyi olacaksın..
Ali: b.. ben cezamı çektim.. Rabbim.. benim gibi insanların belasını versin..
Eylül: (ağlayarak) ya sus!!! 😭😭😭😭😭ambulans nerde kaldı?!!!!!
Ali: affet..
Eylül: (ağlayarak) Ali sus..
Ali: affet beni..
Eylül: ya Ali sus!!!!
Ali: affet!!!!
Eylül: Ali ben seni çoktan affettim.. çoktan..
Ali gülümser.
Ali: seni seviyorum yeşil gözlü prenses..
Eylül: bende seni mavi gözlü prens..
ambulans gelir ve Aliyi zar zor uzatıp, hastaneye götürürler. yolda Eylül Alinin elini bırakmıyordu. artık anlamıştı; bu kız bu çocuğa deli gibi aşık. ona birşey olsa, Eylül yaşayamaz. bu anlamıştı. ettiğini laflar yüzünden kendine çok kızıyordu. kaç kere Aliyi azarlamıştı, onu kötülemişti, bela okumuştu. çok pişmandı.. çok..
Hastanede.
Aliyi direk yoğun bakıma alırlar ve yaralarına pansuman falan yaparlar. Eylül ile Cemre camdan bakıyorlardı. doktor işini halledip, çıkar. Eylül ona yaklaşır.
Eylül: nasıl? iyi mi?
doktor: vücudundaki yaralar yüzünden bedeni çok zayıflamış. kaç gün aç susuz kaldığı da bu üste gelmiş. yaralarına pansuman yaptık ama durumu kritik. kalbi her bir dakikadan bir atıyor. herşeye hazırlıklı olun.
gider. Eylül çökülür. gözyaşları sel olur.
Eylül: gitme... 😭😭😭😭😭
Cemre de ağlıyordu.
Cemre: (ağlayarak) tamam kardeşim, sakin ol. geçecek herşey. iyileşecek o.
Eylül: (ağlayarak) hepsi benim yüzümden.. hepsi... 😭😭😭
Cemre Eylüle sarılır.
Ali yoğun bakımda can verirken, sevdiği burda onun için can veriyordu.
Birkaç Saat Sonra.
Ali hâlâ uyanmamıştı. durumu iyi değildi. Eylül bitkin bir haldeydi. hastanenin o soğuk, ıssız koridorunda oturuyorlardı. birden yoğun bakıma doktorlar koşarlar.
Eylül: n'oluyo? Ali!
Eylül kalkıp cama yaklaşır.
Eylül: Ali gitme!!! Ali!!!!!!!!!
Alinin kalbi durmuştu. doktor kalp masajı yapar ama faydası yetmez. defibrilatörü çalıştırırlar.
doktor: 100!
hemşire: hazır!
elektrik çarpması yapar ama kalp yerinden oynamaz.
doktor: 150!
hemşire: hazır!
yine yaparlar ama olmaz.
Eylül: Ali!!!!!
doktorlar kaç kere yaparlar ama olmaz.
doktor: 700!
hemşire: ama doktor bey..
doktor: hadi!
hemşire: hazır doktor bey.
yapar ama kalp çalışmaz. durur.
Eylül: durmayın!!! durmayın!!!! birşey yapın, birşey yapın!!!!
Cemre: ya niye durdunuz ki?!! durmayın!!!
Eylül: ya durmasanıza!!!!!
Eylül içeri girer.
Eylül: ya durmayın, durmayın, öyle durmayın!!! birşey yapın!!! nolur birşey yapın!!!!
Alinin eli tutar.
Eylül: Ali, Ali! gidemezsin! beni bırakıp hiçbir yere gidemezsin!!! gitme!!!
doktor: üzgünüm.. hastayı kaybettik..
Eylül kafasından vurulmuş olur.
Eylül: n... ne? gi... gitmez... gitmez o, gitmez... A... Ali..
başını Alinin göğsüne koyar.
Eylül: (ağlayarak) gidemezsin...
Yapma! Gün Gelir, Devran Döner; Benim Çektiğim Acıyı Sende Çekersin, Yârim..

Karanlık HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin